Chapter 3.

1.1K 79 35
                                    

Merhabalaaaaaaar! :333

Yeni bölüme az sonra ulaşacaksınız, - ama lütfen bunu okumadan geçmeyin. Küçük bir karışıklık olmuş...

Riddle, bu hikayede, Harry'nin ikinci yılında geri döndü. Ama karıştırıp Ginny'i de eklemişim....Yani uzun lafın kısası, kötü haber.

GINNY ÖLÜ :o

Bu kadardı. İyi okumalar. ._.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Slyhterin masasında, Zabini ve Parkison, Gryffindor masasını izleyen Draco'ya kaçamak bakışlar atıyorlardı. Onun Aaliyah için endişelendiğini biliyorlardı, ama gerçek şuydu ki, genç cadı Draco'nun onun için endişelendiğini öğrenseydi büyük bir ihtimalle kafasını uçururdu. 

Aaliyah Riddle, kendisine karşı olan bütün merhamet ve acımadan nefret ederdi. Her zaman taş gibi sert olurdu. Draco'nun onun için endişelenmesi yersizdi. 

''Draco.'' diye seslendi Blaise, ama çocuk elini sinek kovalarmış gibi havada sallayıp susmasını işaret etmişti. ''Merlin aşkına, Draco. Onu orada yemeyecekler. Hem, öyle olsa bile kendi başının çaresine bakabilir.''

Kaşlarını çatıp en yakın arkadaşına dönen Draco, söylenmeye başladı. Bu sırada Pansy, onun kıskanç sevgili tipine benzediğini düşünüp gülümsemesini saklamaya çalışıyordu.

''Tabii ki de- o ikimizin de toplamından daha güçlü. Ama onu kazı bozuk Weasley ve kafası yarık Potter ile aynı masada görmek ç-''

''Yani kıskandın.'' dedi Pansy en sonunda. Draco, boğuluyormuş gibi mavi bir renge dönüştü. Sonra birazda sarardı. Dışarıdan bakıldığında kriz geçiriyormuş gibi gözüküyordu.

''Hayır, hayır! Sadece, sadece- Ona acıyorum. Evet, yani kim onlarla aynı masada oturmak ister ki?'' diye cevap verdi. Oldukça rahatsız olmuşa benziyordu. 

''Onu duymadığı için şanslı.'' diye fısıldadı Blaise Pansy'e. İkisi de gülüşürken, Gryffindor masasında ayrı bir sohbet geçiyordu.

*

Bütün herkesten yeterince uzağa oturmaya çalışmıştı ama görünüşe göre bu da işe yaramamıştı. Sarı saçlı, hafif tombul bir çocuk gülümseyerek ona elini uzattı. ''Merhaba, ben Neville.'' dedi gülümseyerek. Arkadaşca davranmaya çalışıyor gibiydi ama onun buna hiç ihtiyacı yoktu.

Ona uzatılan eli görmezden gelerek, ''Hermione Granger.'' diye cevap verdi soğukça. Çocuk, ilk boşta kalan eline baktı. Daha sonra ise kızararak elini çekti.

''Memnun oldum.'' sesi neredeyse fısıldar gibi çıkmıştı. Merlin aşkına diye düşündü Aaliyah, Gryffindor'da bu çocuğun işi neydi? Hiç Gryffindor'a benzer bir hali yoktu. Etrafını incelemeye başladı, ilk önce en yakınlarında ki Hufflepuff masasına baktı. Ardından Ravenclaw masasına, trende gördüğü siyah saçlı, asyalı kız o tarafa da doğru bakıyordu. Ama ona değil, Potter'a. Kız nedensizce sinirini bozmuştu, iyi ya, zaten Potter ve onun tayfası sinirini bozuyordu. Daha sonra bir dergi okuyan Laklak'ı gördü. 

Ardından, Slytherin masası. Bilerek Slytherin masasını en sona bırakmıştı. Draco'ya baktığında, o çoktan ona bakıyordu bile. Ama gülmüyordu, kaşlarını çatmış, heykel gibi öylece durmuş onu izliyordu. Aaliyah, ağızını oynatıp koskoca salonda sadece üç kişinin anlayabileceği bir şeyler söyledi.

Draco, aniden boş olan tabağına döndü ve onları izleyen ikili gülmeye başladı. Aaliyah'ta onlara sırıttı. 

Bütün bunlar olurken farketmemişti, ama birinci sınıfların seçme töreni de sona ermişti. Önlerinde türlü türlü yemekler belirmişti. Herkes çoktan yemeklere saldırmıştı- ve özellikle Weasley. Eh, evde aç kaldığına da hiç şüphe yoktu.- ama kendisi hiç aç hissetmiyordu ve görünüşe göre, başkası da aynı fikirdeydi.

Genç cadının biraz uzağında, aynı masada iki yakın dost oturuyordu. Birisi kendini tavuklara gömmüştü bile, diğeri ise dalgınca tabağını izliyordu. Hala vaftiz babasının ölümünün üstünden gelememişti. Bir anlığına Ron'a baktı. Onun anlayabileceğini düşünmüştü, sonuçta kızkardeşi onlar ikinci sınıftayken ölmüştü. Ama görünüşe bakılırsa, o ya üstesinden gelmişti ya da duygularını saklamakta ustaydı. 

''Senin suçun değildi.'' ''Kendine bu kadar yüklenme.'' sözlerindende bıkmıştı. Onun suçuydu. Eğer o gün, diğerlerini dinleyip Bakanlık'a gitmeseydi bunlar olmayacaktı. Tekrar ve tekrar Voldemort'un tuzağına düşmüştü. Artık saymayı bile bırakmıştı.

Üstelik onu yenmelerinin hiçbir yolu olmadığını da anlamıştı. Voldemort, yıllarca sessiz durmuştu. Bakanlık onun tekrar yok olduğunu söylemiş olsa bile, Harry onu turnuvada görmüştü. Bir şeyler planladığını anlamıştı. Ama, onun hayatta kalan tek ailesini elinden alabileceğini düşünmemişti. 

Üstünde ki bakışları hissettiğinde kafasını kaldırıp Ravenclaw masasına baktı. Cho Chang, gözlerini kırpıştırarak ona bakıyordu. Ne garip ki, artık midesinde kelebekler yoktu. Ona baktığında herhangi bir şey hissetmiyordu. Gülümseye bile zahmet etmeyip, hızla yeni gelen kıza baktı.

Herkesten uzakta oturmuş, öylece etrafı seyrediyordu. Harry birden onun nasıl çataldili konuşabildiğini hatırladı. Bu nasıl olabilirdi ki? Aklına bir kaç şey geliyordu, ama hayır, imkansızdı. 

*

Öğrenciler arasında, bu sessiz düşünceler geçerken büyük masada, Dumbledore, kötü şeylerin yavaş yavaş başladığını sezmişti. 

******

Eğer Neville sarışın değildi diyecekseniz, kitapta öyleydi! *-* Bir farklılık olsun dedim ben de:c

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 14, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

The Riddle.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin