Chapter 2.

1.1K 68 10
                                    

Harry Potter,ekspresin en arkasında tek başına oturuyordu. Yaz boyunca,kimseyle konuşmamıştı. Vaftiz babasının ölümünden kendisinin sorumlu olduğunu biliyordu çünkü.

Eğer zihnini kapatmış olsaydı,bunların hiç birinin yaşanmayacağını biliyordu. Hatta vaftiz babası suçlamalardan aklanmış olurdu. 

Ama  sadece kendisine kızmıyordu,en çokta Dumbledore ve Snape'e kızıyordu. 

Dumbledore,onunla Zihinbend dersi çalışmasını istemişt. İhtiyar yarasa ise,bütün ders boyunca bir şe öğretmememiş,işkence ettirmişti. Artık neden yıllardır böyle davrandığını da biliyordu ayrıca,babası yüzünden.

Okul yıllarından kalma düşmanlığı saçma bir şekilde yürüttüğü içindi.

Birisine ihtiyacı vardı,durup durup ''Olanlar senin suçun değildi.'' demeyen birisine. Luna'yla konuşmak iyi geliyordu,ama zamanın çoğusunda ne hakkında konuştuğunu bilmiyordu.

Yüzüne düşen saçları umursamayıp,kafasını pencereye yaslayıp gözlerini kapattı. Sadece biraz huzura ihtiyacı vardı,ama yine olmamıştı.

Kapının açılma sesi ile o tarafa döndü,Ron,Neville,Ginny,Luna ve Cho ona bakıyorlardı. 

''Biz şeye ihtiyacın olduğunu düşündük...'' diye başladı Ron.

''Konuşacak birisine.'' diye tamamladı Cho. Garip bir şekilde artık Cho'dan hoşlanmadığını hissediyordu. Hatta o kelebekler bile ölmüştü.

''Hayır.'' dedi sadece. 

Tam onlar itiraz edecekken,arka taraftan gelen Malfoy'un sesi dikkatlerini dağıttı. '''Potty küçük bir bebek gibi mızmızlanıyor mu yoksa?''

Cho,saçlarını savurarak ona döndü. ''Sen söyle,Malfoy. Baban Azkaban'da iyi vakit geçiriyor mu?''

------------

Rahatsızca kendi kompartmanında oturuyordu. Draco,diğerlerini çağıracağını söyleyerek gitmişti. Fazla geçmeden kulağına gelen sesle sinirle dolduğumu hisseti.

''Sen söyle,Malfoy. Baban Azkaban'da iyi vakit geçiriyor mu?''

Kimse onun bulunduğu bir yerde Malfoy'lara hakaret edemezdi. Malfoy'lar ona hep iyi davranmıştı,ikinci ailesi gibiydi onlar.

Hışımla kompartmandan çıktı,etrafına bakındı. İleri de gördüğü küçük kalabalığın yanında,tanıdık platin saçları görünce hızla oraya gitti.

Uzun,siyah saçları olan kız tekrar konuşmaya başladı. ''Ne oldu Malfoy?'' diye alayla konuştu yine. Kimse Draco'nun arkasında duran kızı görmemişti. 

Aniden,öne çıkıp asasını kıza doğrulttu. ''Nasıl cüret edersin,seni pis,iğrenç yaratık,kendinden üstün insanlarla böyle konuşmaya nasıl cüret edersin seni kanı bozuk!''

---------------------

Harry,şaşkınlıkla kıza bakıyordu. Okula yeni gelmişti,ama Malfoy'u daha önceden tanıdığı belliydi. Sesinde ki o ton,dipsiz kahverengi gözleri -aslında biraz sevgiyle yumuşak çikolata tonunda ki gözler- ve kıvırcık saçları ona vaftiz babasını öldüren kadına hatırlatıyordu.

''Anlamadım?'' diye sordu Cho. Diğer herkes çok şaşırmış gözüküyordu. Malfoy ise dehşete düşmüş gibiydi. 

''Seni-'' Malfoy,kıza doğru eğilip kimsenin duyamadığı bir şeyler fısıldadı. Aniden kızın yüz hatları değişti. Ardından kızın başka bir şey demesine izin vermeden,onu kolundan çekerek geri götürdü. 

''Kızın ne dediğini anlayan var mı?'' diye sordu Ron şaşkınlıkla. 

Kız kardeşi,bir şeyleri tartıyormuş gibiydi. ''Sanki tıslıyordu..''

O an,Harry'nin kafasında şimşekler çakmaya başladı. Kız çataldili konuşmuştu. Diğerlerini içeri de bakarak kendine yeni bir kompartman aramaya koyuldu. 

Bakarak ilerlerken,o kız ile Malfoy'un oturduğu yeri buldu. Malfoy,kıza bir şeyleri anlatmaya çalışıyormuş gibi gözüküyordu. Kız ise hiç oralı değildi.

-------------------

''Aal-Hermione!'' diye sinirle söylendi Draco. Kızın durup duurp değişen tavırları onu sinir ediyordu. O önemli bir şey anlatırken,Hermione camdan dışarısını izliyordu.

''Orada öyle davranarak ne yaptığını sanıyorsun? Görevini-''

''Bunu yapmak istediğimi sanmıyorum.'' 

''Pardon?''

Kahverengi gözlerini,Draco'nun gri gözlerine dikip derin bir nefes aldı. Bunu yapmak istemiyordu. Onu tanıyanlar ona karanlık lakaplar takmışlardı,babasının küçük bir versiyonu gibi olabiliyordu,güç hoşuna gidiyordu ama insanların duyguları ile oynamak onun eğlence anlayışına girmiyordu.

''Bunu yapmak istediğimi sanmıyorum.'' diye tekrar etti tek düze bir sesle. 

''Başka seçeneğin yok!'' 

Tekrar cevap vermeyip,dışarısını izlemeye devam etti. Draco,tam ağzını açmış bir şey diyecekken ondan önce konuştu. ''Çıkabilir misin?''

''Tab-Ne?''

''Dışarı çıkabilir misin diyorum,üstümü değiştireceğim.'' 

-------------------------

''Bunlarda ne?'' diye sordu,arabaları çeken yaratıkları ima ederek. Çok garip gözüküyorlardı,ama güzellerdi.

''Testraller.'' diye arkasından, rüyadaymış gibi bir ses geldi. Arkasını dönünce,Potter'ın yanında ki kızlardan birisi olduğunu gördü. Uzun,kirli sarı saçları vardı. Ve cam küreleri andıran pörtlek sisli mavi gözleri. 

''Laklak Lovegood.'' diye homurdandı yanında duran Draco.

Kaşlarını kaldırarak bir Draco'ya,bir de Lovegood denen kıza baktı. ''Laklak mı?'' diye sordu merakla. Ama cevap alamadan,Draco tarafından sürüklenerek arabaya bindi. 

----------------

Profesör McGonagall,oldukça eski bir sandalye ile geldiğinde Hermione iğrenerek şapkaya bakıyordu. Onu kafasına mı geçirecekti yani?

Şarkı bitip, ismi okunduğunda,bütün bakışların altında tabureye doğru ilerledi. Kafasında ki şapka hiç bir şey demeden duruyordu. Bozuk falan olabilir miydi?

3 dakikanın çoktan geçtiğini hissediyordu ki,şapka konuşmaya başladı. ''Peki ya seni nereye koysak? İçini görebiliyorum, fazla karışık...Ravenclaw mu, Slytherin mi yoksa Gryffindor mu?'' 

Kesinlikle Gryffindork'ların olduğu yere girmek istemiyordu ama girmesi gerekiyordu. Hufflepuff'a girmeyi yeğlerdi. 

Üç dakikanın sonunda daha,bütün salon beklemekten bıkmış gözüküyordu ki şapka ''GRYFFINDOR!'' diye haykırdı. 

Gryffindor masasına doğru ilerlerken, Potter ve çetesinin sinirli ve şaşkın bakışlarını üstünde hissedebiliyordu. 

The Riddle.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin