"Kimdir insan? Nefes alabilen, yemek yiyebilen, uyuyabilen veya ihtiyaçlarını karşılayan bir varlık mıdır? İnsan'ın kelime anlamı bu kadar basitse insan olmak neden bu kadar zor? Neyse... Peki insanlık neden yok oluyor? Her şey bu kadar basitse, insanlık nerede?"
Canan, 1990, İstanbul
"İstemiyorum, ben daha 17 yaşındayım ne evlenmesi? Üstelik halamın oğlu Vehbi... Dünyada tek erkek kalsa da dönüp bakmam ona, yıllardır nefret ettim keltoşun tekiydi."
Başka çaresinin olmadığını bildiği halde ısrarlara böyle cevap veriyordu Canan. Direnebildiği yere kadar direnmeyi tercih etti. Evet, o dönemde çoğu aile kızlarını okutmuyordu belki, ama Canan'ın içinde bir ukte kalmıştı; okumak. Sırf annesi babası öldüğü için akrabaları tarafından bir an önce evlendirilip yuva sahibi olunması isteniyordu. Üstelik hiç sevmediği bir adamla. Sadece o adam değil ki, Canan kimseyi sevmiyordu.
Ne yazık, daha fazla direnemeden evlendiriliverdi hiç sevmediği bir adamla. Yaşıtları okul zamanı forma almaya giderken, o gelinlikçiye gitti. Ne ağlayabildi, ne gülebildi. Şenlik mi vardı cenaze mi? Ağlarsa "el alem" ne derdi? Çok ayıptı, çok...
"Annem olsaydı okuturdu beni, evlendirmezdi. Zaten küçükken de karnemde zayıf görürse külahları değişeceğimizi söylerdi hep. Ah annem! Burda olsaydın da değişseydik külahları, kırsaydın dizlerimi, gıkım çıkmazdı. Ah annem! Annem..."
Yerleri bile tırmaladı acıdan. Onun tek arzusu okumaktı. Ne çare! Kimse duymadı sesini, duyuramadı. Duymak istemeyen de oldu. Çoktu duymak istemeyen. Duyarlarsa vicdanları sızlayıp vazgeçebilirlerdi Canan ve Vehbi'yi evlendirmekten. Kimse bununla mücadele etme sorumluluğunu almak istemedi, çaresizlikten değil, cesaretsizlikten. Duymamayı seçtiler, duyarlarsa vicdan azabından kahrolacaklarını biliyorlardı.
Çok geçmedi, 5 ay içinde düğün kuruldu. Herkes Canan'ın gelinlik giyip mutlu bir hayat süreceğini düşünerek mutlu oluyordu. Sonuçta annesi ve babası yoktu, bu yüzden onu evlendirenler çok büyük bir sevap işlemişti onlara göre. Çok yazıktır ki, Canan'ın giydiği şey, gelinliği değil kefeni oldu. Mutlu olacağını sandıkları yuva, yuvası değil cehennemi oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADIN ve MASALLARI
Random"Saçlarım mı? Hayır! Kestiremem. Kestirmem. Neden mi? Beni sevmez." Bir kadının çırpınışları, yalvarışları, çaresizlikleri... Çaresizliğin içinde ki yalnızlığına sığınmış, kendine acımaktan kurtulmaya çalışan tüm kadınların hikayesi...