"Ama sen, asla yalnız olmayacaksın Jeon."
Neydi bu kulağımda yankılanıp duran binlerce anlamsız kelime? Gözlerimin önünde gördüğüm şu simalar, hatırımda kalan anılar yeniden yer edinmeye çalışıyor ve zinimde bir güç, buna engel oluyor. Hissediyorum, iyiye gitmeyen şeyler var.
Karşısında öyle bir duraksamış olacağım ki bana dakikalarca hiçbir şey demeden bakabildi. Kim bilir nasıl mimikler yaptım da gözünde düşürdüm yeniden kendimi. aklım almıyor aslında, aklım tüm bu düşünceler normal olmayan türden bir anlamsızlığa bürünmüşken, benim de işin içerisinde olduğum gerçeğini almıyor. Geçmişe dair bir şeyleri anımsıyorum.
Fakat en tuhaf kısmı ne biliyor musunuz? Tüm bunlar, yalnzıca Kim Taehyung ile karşı karşıya geldiğim zaman gerçekleşiyor. O, o bana beni hatırlatıyor.
Geçmişte ne olduğuna dair en ufak bir fikre dahi sahip olmasam bile, geçmişte kim olduğuma dair hiçbir şey bilmiyor olsam bile, bu Kim Taehyung'un geçmişime ait olmadığını düşünmemem için yeterli gelmiyor. O sanki benimleydi, en yakınımdaydı. Bir şekilde ruhum, ruhunu tanıyordu. Tüm bu karmaşık hisler benim bir uydurmacam değilse, kesinlikle onu tanıyordum. Başka bir hayatta.
"Jeongguk, sana diyorum. Ne düşünüyorsun sen?"
Dalıp gittiğimi fark etti mi? Bakıyor mu bana şu an? Ne kadar oldu dalıp gideli? Tanrım, aklımın içindeki tüm bu düşünceleri söküp atmak istiyorum.
Buradayım efendim.
Tamam dercesine bana baktığında onun gözündeki konumumu fark ettim yine, kendine gelse de iki üç fırça atsam ve sonra kalkıp işine dönse der gibiydi. Kim Taehyung'un gözleri konuşurdu çoğu zaman, ben anlamazdım fakat tahminler konusunda kötü sayılmam. Yine bir tahmindi söz konusu, gözlerini kısıp bana o bakışlarını attığında sadece rahatsızlık verdiğimi düşünüyorum.
Ellerimle ceketimin kollarını kendime bastırarak dağılmış kıyafetlerimi düzelttiğimde de bana daha fazla bu şekilde bakmaması adına söze girdim, her zaman söylediğim şeyler olsa dahi o; bunları duymaktan hoşlanıyordu.
Üzgünüm efendim, bir daha tekrarlamayacağım.
Hayır, bu saçmalık olur. Küçük duruma düşeceğim, farklı bir cümle kurmalıyım.
Özür dilerim Taehyung, tekrar etmem.
Sikeyim, hayır. Düşün Jungkook, iyi düşün ve kendini rezil etme.
Şirketinizde bir daha bu tür saygısızlıklar yapmayacağım, uyarınuz için teşekkür ederim.
Oldu, evet. Sanırım bu onu tatmin eder, en azından olgun olduğumu düşünecektir ve bir daha ofisine çağıracağı vakit çekinmeyecektir bundan.
Uzun bir karar aşamasından sonra kafamda ona karşı söyleyeceklerimi kararlaştırıp hızlı bir şekilde cümlemi kurmuş, ardından da gülümseyerek kapıyı açmıştım. Sonrası ise renksiz gri yaşantım, bilirsiniz. Elbette az önce söylediklerimi uygulamayacak, ofisine tekrar gelebilmek adına tüm çabamı verecektim. Gerekirse başımı belaya sokarım, neticede Kim Taehyung'dan bahsediyoruz.
Böylesine ilklerin dahil olduğu bir günde yeniden balkonumda oturmuş görebildiğim tüm yıldızları sayıyordum. Karşıdan izleyenler deli bu çocuk diyor biliyorum, aklım yerindeyse henüz karşımda duran şu ufak ışık parçacıkları sayesindedir. Her birine kendimden bir umut yerleştirmiş, özenle sözler fısıldamıştım benden binlerce kilometre uzaklıktaki yıldızlarıma. Kim Taehyung şimdi burada olsa, onlara onun gözünden bakar birde öyle sayardım, her birini.
1984 / kuzey kore.
Mavi gömlekli, kısa kahve tutamları hafif esen meltemin eşliğinde dalgalanan çocuk, ona göre daha uzun saçları olanın ellerini sıkıca kavramış çimlerin üzerindeki bedene yaslamıştı omzunu.
Yıldızları görüyor musun Kim?
Hızla kırpıştırdı gözlerini, koskocaman açtığında ise sorusuyla birlikte gözlerine doldu tüm gökyüzü. Görmemek mümkün müydü?
Esmer olan cevap vermediğinde anımsadı, seviyordu kendi kendisine konuşup hayatın güzellikleriyle ona benliğini sevdirişini.
Elbette görüyorsun, biliyorum. Çok güzeller, en az senin gözlerine layık olacak kadar güzeller.
"Her seferinde bunu yapıyorsun ufaklık."
Yalnızca artıp artmadığına bakacağım? Belki de yeni birisi katılmıştır aramıza, hm? Yeni bir umut, güzel olmaz mıydı ama? Hadi, izin ver bugün de sayayım onları.
"Pekala, sayacağız. Bu sefer ben de sana eşlik edeceğim. "
Binlerce gece bunu yapmak istiyorum fakat sen, daha bugün ilk adımını atıyorsun. Ben en azından bunun beni mutlu ettiğini söyleyebilirim, sevincimi es geçmek istemem.
İnce uzun dudaklarıyla gülümsedi, sonrasında ise olduğu yerden kalktı Kim, ellerini tuttuğu ufak bedeni kendisine çekerek dizlerinin arasına yatırdı ve gökyüzüne baktı. Ardından bir ses duydu, "bir umut, iki umut..üçüncüsü de işte tam şurada duruyor. " Jeongguk her birini adlandırmış olacak ki; yıldızlarına sesleniyordu.
O da düşündü, saymadı söz verdiği gibi fakat beraberinde ezberledi. Unutması güç, gün doğana dek her birini uğurladılar.
------
İkinci bölüm için farklı fikirlerim vardı fakat bazı sebeplerden dolayı böyle bir bölüm yazma kararı aldım, olayların gidişatı planladığıma nazaran çok daha hızlı ilerliyor. Umarım okurken sıkılmıyorsunuzdur.
Üçüncü bölümde sizlere Taehyung'un hislerinden söz edeceğim, beklemede kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puzzle Piece. | TK'
Fanfiction"Gökyüzünü yeniden yazalım, Kim. Ezberlediğimiz yıldızlara farklı bir hayattan isimler verelim. "