Hoş, ona dudaklarım arasından söyleyebileceklerim, sustuğumda yüzümde oluşan o memnuniyetsiz ifadeden kat ve kat daha çok değerliydi her ikimizin gözünde de. Bizler, kırıcı sözlerimden var gücümüzle kaçınıyor, onlardan saklanıyorduk adeta. Ben de, o da farkındaydı benim göstermekten deliler gibi korktuğum bir yanım vardı. Var gücümüzle kaçıp duruyorduk, kaçıyorduk. Ne zaman özgür kılacaktım peki bizi? Ne zaman ellerimi onu ittiğim karanlığa uzatarak çekip çıkaracakttım benliğime hapsettiğim toy ruhunu? inanın bana hiçbir fikrim yok, ne bundan sonra olacaklardan ne de çoktan ardımda bıraktığım enkazlardan. Onun kalbi kırıldığında parçaçıclar,
bileklerimin en derinlerine batmakla kalmıyor, kanatıyor da ruhumu. Ruhlarımız birbirine bu denli aşina iken ona çektirdiğim bu ızdırap, beni de onun kadar yaralı kılmaya başlıyor.Tanrıdan tek dileğim:onu benden koruması.
Güzel kelamlar ediyorsun Jeon fakat unuttuğun bir şey var, O: tüm varlığı ile sana ait olmak istiyor.
Karşımda yumuşak tenini okşayan saç telleri eşliğinde öylece durdurğunda tüm bu engellerin bir saçmalıktan ibaret olmasını diliyorum. Sikeyim ki, ben hastalıklı derecede takıntılıyım bu adama. O bilmiyor, ben bilsem bile kabul edememiş durumdayım. Dilerim ki,
ona baktığımda ne denli kavrulup gittiğimi fark etmez. O yavaş hareketlerin Kim, en çok nazikçe parmak uçlarınla peçeteyi gömleğinin ardına iliştirmen, her birine takıntılı derecede tutukluyum. Ümid etmeyi bırakalı çok oldu fakar bir gün tüm nazikliğin ile bedenimi de ellerinin arasına almanı, tüm içtenliğimle dileyebilirim Kim Taehyung. Bir soru daha dolanıp duruyor aslında kafamda, sana, senin gibi eşi benzeri bulunamayan bir hazineye ne zaman sahip olduğumu bileceğim? Ne zaman ikimiz de bu gerçeği kabullenmişken sana sevgilim diyebileceğim, Kim?"Yine dalgın ve düşünceli görünüyorsun Jeongguk. "
Dedi, dedi ve öyle bir ses tonu ile söyledi ki tüm lokantayı rahatsız edebilecek düzeyde bir nefes verdim korkuyla. Böylesine gergin hissediyorken sakinleşmeye çalışmamak eziyet olurdu doğrusu. Onun karşısında gördüğü benim ona bakarken parlayan gözlerim değildi, öyle değil mi ama? O, yalnızca şirketinin kariyeri ile oynayan aptal bir çalışan görüyordu, fazlasını değil. Bana kalırsa, hiç göremeyecekti ona hangi hislerle baktığımı. Üzücü fakat, yalanlayanayacağım derecede bariz bir gerçek.
Ellerim gerginlikle yakamda gezinirken yaklaşık bir saat önce masamıza söylediğimiz, her bakışta ikimizin de yudumladığı ve zamanla dibini bulduğumuz şarap şişesi ile göz göze gelmiştim. Yenisini istemenin mantıklı bir fikir olduğunu varsayarak sakince elimi kaldırmış, garsonun masamıza gelişini beklemiştim. Fırsat bulduğu gibi durur mu, Kim Taehyung'un dudak kıvrımları beni selamlıyordu bile. Bu yaptığımın neresi komikti tanrı aşkına? Bu adam her hususta kendisini anlamamam için bir fırsat yaratabiliyor diye geçirdim o an içimden. Doğru olsa gerek, bunlar ilk sorularım değil ki cevapsız kalan. Bardaklarımız yenilendiğinde ise cesaretimi toplayarak bir yudum almadan hemen önce duraksadım, sebepsiz, elimdeki bardağı ona uzattım "şerefe, Kim."
Neler olduğunu anlamaz şekilde kaşları ile değişik bir yüz ifadesi takınmış, sonrasında ise başını eğerek nazikçe gülümsemişti hafif titreyen parmak uçlarımın hizasında.
"Pekâlâ..şerefe."
O geceyi saatlerce gözlerimizin içerisindeki yansıma eşliğinde bir kendimizi, bir birbirimizi izleyerek kapatmıştık. Arada ufak cümleler kuruyor ve bardağın sonunu bulana dek tekrarlıyorduk. Beni azarlamayacak mıydı diyordum içimden, neden? Neden bu kadar sakindi ki onca şeyin ardından? Aklım almasa da bir yandan onunla geçirdiğimiz gecenin unutulamaz bir anısı vardı artık. Ayrıca artık eminim ki, o benim gözlerime farklı, farklı ve eşsiz bakıyor.
Bir süredir bölüm atmıyordum, bu kez sözlerden çok Jeon'un ve duygularının konuşmasını istedim. Umarım sevmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Puzzle Piece. | TK'
Fiksi Penggemar"Gökyüzünü yeniden yazalım, Kim. Ezberlediğimiz yıldızlara farklı bir hayattan isimler verelim. "