6

48 6 9
                                    

"Namjoon?"

Hâlâ şaşkındım. Sanırım haklarında öğreneceğim daha çok sey vardı.

"Jane?" gülmüştü, benimse yüzüm düşmüştü. Dünkü olay aklıma gelmiş yine üzülmüştüm. Aslında biraz da kızgındım..

"Yanlış birşey mi söyledim?"

"Ha? Yok. Dalmışım sadece.." masanın önündeki koltuklardan birine oturduğumda sormuştu.

"Seni buraya getiren nedir?"

"Aslında.. iş arıyorum." ben böyle deyince kaşlarıni çatmış yüzümü süzüyordu. Sanki ciddiyetimi ölçüyordu. Ama ben saka yapıcak halde değildim

"Niye saşırdın ki? dedim umursamazca.

"Senin zaten bir işin var, Jane" belli belirsiz gülüyordu. Hala saşkındı.

Elimdeki zarfı görüş açısında sallayıp cevapladım.
"Bir iş bulduktan sonra istifamı vermeye gidicem. Yani..! Sen bana iş vermesen bile daha gidilecek çok mekan var."

Başını eğip güldü. "Yani iş istiyorsun. Peki!" Memnunca gülümserken başımı salladım. "Hangi pozisyonda çalışmak istersin?"

"Farketmez. Ne olursa."

Bir tane hadsizin ansızın odaya dalmasıyla irkilmiştim. Göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırdım.

"Ruby?" demişti şaşkınca. Burda olmamı beklemiyor olmalıydı. Doğrusu bende onu burda beklemiyordum.

Onu umursamadan ayağa kalkıp Namjoon'a uzattım elimi. "Sonra görüşürüz o zaman! Siz takılın, ben kaçıyorum."

"Daha geniş bir zamanda gel bir dahakine!" diyip elimi sıktığında gülümsedim. "Bakarım."

Sırtımdaki çantanın saplarını tutarak kapıya yöneldim. Yanından geçerken kolumu tutmuştu. Paniklemiştim. Acaba bu sefer içinde tuttuğu hangi itirafı yapacaktı?

Hemen arkasından içeri Tae denen salak girmişti. "Özür dilerim hyung!"

Yüz ifadesine baktığımda söyleyeceği şeyden vazgeçmiş, kaşlarını çatmıştı. "Sıcaksın." dediğinde afallayıp kolumu çekmiştim. "Hasta mısın sen?" diyip elinin tersini alnıma değdirmişti. Aniden çeksem bile kaşlarını havalandırdığını gördüğümde hissettiğini anlamıştım. "Yanıyosun kızım sen! Bu hâlde neden dışarı çıktın?!"

"Görüşürüz" demiştim Namjoon'a hitafen.

Dışarı çıktığımda anormalce arkamdan gelmediğini farkettim. Demekki sonra yoklayacaktı. O zaman şimdi eve gidemezdim. Mekana mı gitsem? Hayır, orası da olmaz. Bu sefer Bang Chan bırakmaz.

Son basamakta sendelediğimde kolumda bir el hissettim yine. Aniden kafamı çevirdiğimde elin sahibinin Tae salağı olduğunu görmüştüm.

"Ow, sen gerçekten delisin! Yanıyosun bu hâlde nasıl dışarı çıktın."

Kolumu çekip "Sağol ama gitmeliyim." dedim ve çıkışa doğru adımladım.

"Bekle! Nereye?" Arkamı dönüp ona baktım. "Eve?"

"Ciddi misin? Hyunjin seni böyle gördükten sonra rahat bırakır mı?"

"Peki, bundan sanane?" beni umursamadan devam etmişti.

"Bir önerim var?"

"Zamanımı senin gibi bir salakla harcamaya hiç niyetim yok! O yüzden şimdi kaybol." Onu umursamadan arkamı donüp yürümeye devam etmiştim. Ama kolumdan tutup önden gitmeye başlamıştı.

intihar #taennie#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin