MASKE

Geçmişte doğan ölü pişmanlıklar

" Bu durumda burada tek yaşamıyorsun. Odayı görünce anlamıştım," gergin yüzü gevşemiş rahatça yatağa yaslanmıştı. Sırtı dönük bir şekilde oturan Karden'in sırtını sarsmak ve kendine getirme isteği içinde çağıldıyordu. Bunu yapmasını engelleyen etrafından dağılıp yayılan büyük bir öfkenin enerjisinin dalgalanmasıydı. Ne yapacağı belli olmayan bir tekinsizlik damarlarına işlemişti. Bir savaşın ardından kalan yığınının umutsuz kan kokusu tenine sinmişti . Birden konuştuğu için irkildi.

" O adamın bir oğlu ve yeğeni var. İkisi de hafta sonu yemek için toparlanıyor," kaşlarım düşünceyle büzüldü. Bileğine sarılı tokayı çıkararak saçlarını yukarıda toplayarak bana döndü. Devamında ne söyleyeceğini merak ettiğim için öne doğru eğilmiş halime kısaca bakarak devam etti. Bu yüzünü kızartmaya yetti. Olur olmadık utanç bir gelincik gibi yanaklarında yeşeriyor kar beyazı tenine dokundurulan bir fırça darbesi kadar muhteşem görünmesini sağlıyordu.

"Yeğeni duyduğum kadarıyla itin teki. Güzel kuzenim için endişeleniyorum. Böyle bir güzelliği kaçırmak istemeyecektir" sahte bir üzüntüyle, yüzünü buruşturdu.

"Ne " hayretle soluklanan bedeni kısa bir an allak bullak olsa da, onun değişmediğini gördüğü için sevindi bir yandan da. Bütün dertleri çözüme ermiş bir insanın rahatlığıyla yatağın başlığına dayandı bedeni.

" Seni bu kadar mutlu eden benim söylediklerim mi, ya da duymak istediklerini söylediğim için mi?" Sesinden çıkan zehirli okların hedefindeymiş gibi irkildi, ona baktı. Ona dimdik bir şekilde bakan kişi az önceki zavallı kişiyle aynı kişi miydi? İçinden geçen düşünceler, yalnız bırakıldığını fısıldıyordu. Gözlerinin kızardığını hissediyordu, bir anlamsızlık içine çekiliyordu.

" Şimdi git buradan," komodin üzerindeki telefonun yanıp sönen ışığına hayatının önemli bir anıymış kadar kafasını kaldırmadı oradan.

"Aklından ne geçtiğini biliyorum seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama bunların hiçbiri gerçekleşmeyecek. Ben bana yardım eden insanlara ihanet edecek kadar alçak değilim,"dondu kaldı yerinde. Ağzı balık gibi açılıp kapandı, bütün enerjisi çekilmiş şekilde boş boş etrafına bakındı. Çevresindeki eşyaların duruşu girdiği andan itibaren irite etmişti onu. Bu yüzden olmalı, odanın çirkinliği onu etkilemiş olmalı. Beni geride bırakacak hali yoktu. Olamaz, buraya onu kullanma düşünceleriyle gelmiş olsa bile aralarındaki bağa çok güvenmişti. Onu affedeceğini düşünerek büyük bir hata yapmıştı. Yüzüne hiç bir duygu işlenmeyen bir demir parçası kadar sertti. Sarsılmaz bir ifadeyle bana doğru eğilmiş , bir çınarın heybetini üzerine geçirmişti.

"Be ben," kapının davetsiz bir şekilde aralanmasıyla rahat bir nefes aldım. Düşüncelerine çomak sokan kadının neşesi ona dönmesini sağlamıştı. Hizmetli kahveyi yüzünde iğreti duran sırıtışıyla komodonine bıraktı.

"Afiyet olsun," diyerek dönen bedenle önündeki papatya çayını fark etti.

"Dur! Sana kim içeri gir dedi ha," yerinde taş kesilmiş kız yardım dileyen bir tavırda Karden' e döndü. Ayağa kalkarak kızın çenesini sertçe kavradı.

"Sana soruyorum, bu cüreti kimden buluyorsun, " yeter diye araya giren Karden' le gözleri büyüdü. Kız rahatlayarak geride durdu. Titreyen zavallı bedeni umrunda değildi.

" Görmüyor musun ne yapmaya çalıştığını? Papatya çayı getirmiş,papatya ondan ne kadar nefret ederim biliyorsun," fincanı tutarak kıza doğru savurdu. Gözleri kısılsa da yerinden kıpırdamadan izledi onu. Çaresizliğine sinen öfkenin sisi üzerinde geziniyordu. Pusların arasında kayıp olan bilinci onu terk etmiş görünüyordu. Kızın hızlı bir şekilde yana kayması olası bir yaralanmanın önünü kapatmıştı. Ürkmüş göründüğü için dışarı çıkmasını söyledim. Fındık kahvesi iri gözleri ve eblek suratıyla dediğini hemen gerçekleştirdi. Elinde kalan son umuduna tutunurcasına bedeni histerik titreyişe tutulmuş kıza doğru yürüdüm. Parçalara ayrılan fincanın kulpunu çevirerek ucunu yukarı hizalayarak konuştum.