XI

266 50 45
                                    

Selamlar~~ Yeni bir bölüm ile geldim~ Jaemin ile Jaehyun arasında olanları ve Jaemin hakkındaki diğer şeyleri merak ettiğinizi biliyorum ama şerefsizin teki olduğumdan cevapları size hemen vermeyeceğim eheheheheh YORUM İSTERİM~~ KEYİFLİ OKUMALAR~~

İnsanların değiştiğinizi söylemeleri tuhaftı, özellikle de değişimin nedeni onlarken. Geçilen yolları, ağlanan geceleri, alınamayan nefesleri, birikmiş ve artık bastırılamayan öfkeleri göremediklerindendi belki bu söyledikleri ya da sadece anlayamayacak kadar salaklardı o kadar. Jaemin genelde ikinci ihtimali ele alırdı.

"Bu model nasıl genç adam?" 

Jaemin adamın gösterdikleri telefonlara şöyle bir göz gezdirdi, ne önemi vardı ki hepsi aramaya yapabiliyordu sonuçta.

"Kırmızı olanı istiyorum." İlla birini seçecekse en göze çarpanı seçmeyi tercih ederdi, kendisinin aksine kullandığı eşyalar genelde ilgi çekici olurdu. Gerçi önceden kendisi de dikkat çekici birisiydi, artık pek umursamıyordu sanırım.

"Jaemin-ah! Acele et biraz!"

Genç adam satın aldığı telefonun parasını ödedikten sonra oyalanarak dükkanın önündeki karavana ilerledi. Mark sabırsız görünüyordu yine de Jaemin'in acele etmek gibi bir eylemi yoktu. Hayat sabırsız olmak için fazla hızlı geçiyordu zaten.

"Aldın mı?" diye sordu Mark arkadaşının elindeki kırmızı telefona gülümseyerek bakıp. "Sonunda seninle iletişim kurabileceğiz."

Jaemin alayla gülüp arabanın önünden dolaştı ve Mark'ın yanına oturmak için karavanın kapısını açtı. İçeri girer girmez yoğun tütsü kokusu boğazını yakmıştı.

"Ah! Cidden hyung." diye şikayetlendi "Bize bir iyilik yapıp su ve sabunla tanış."

Mark konuyu değiştirmek amacı ile bir kaç kere öksürüp arabayı çalıştırdı. "Bu telefonu nasıl parçalayacaksın?" diye sordu alayla gülerek.

Jaemin gözlerini kısıp sinisice "Senin kafana atacağım hyung." dedi "Yeterince sert bence kırılır."

Mark dudaklarını büzüp "Kırıyorsun." diye mızmızlandı. Böyle tepkiler verdiğinde çok tatlı oluyordu Jaemin bazen yüzünü ovuşturarak sevmek istiyordu onu.

"Bu arkadakileri mi dağıtacağız sadece?" diye sordu Jaemin karavanın içini dolduran domates kasalarına bakarak. 

Mark onaylar bir ses çıkarıp "Ama önce Jeno'yu alacağız, bu gün ablası geliyor." dedi.

Jaemin yutkunup "Yaa." dedi. Jeno da nereden çıkmıştı şimdi, kamptaki geceden sonra genci görmek falan istemiyordu. Ne kadar uzun süre görmezse kendisini ondan hoşlanmadığı konusunda o kadar rahat kandırırdı.

"Kamptan beri buluşmadınız değil mi?" diye sordu Mark "Bir şey mi oldu?"

Jaemin histerik bir şekilde gülüp "Hayır." dedi "Ne olması gerekiyordu ki? Denk gelmemişizdir sadece."

Mark alaylı bir bakış atıp arkadaşının kızarmış yüzünü göründe kocaman bir kahkaha attı. "Yüzün öyle demiyor ama Jaemin-ah." dedi "Seni de mi kasaya koyup versem acaba?"

Jaemin elleri ile yüzünü kapatıp küçük bir küfür savurdu. "Bu bir şey kanıtlamaz."

"Bu kanıtlamıyor ise şuna ne dersin?" diye sordu Mark. "Ne zaman içimizden birisi ile buluşacak olsan Jeno'nun da geleceğini öğrenince bir bahane bulup gelmiyorsun."

Jaemin alayla "Onu da nereden çıkarıyorsun?" diye sordu "Sanki Jeno'dan nefret ediyormuşum gibi anlaşılıyor."

Arkadaşı olumsuzca kafasını sallayıp arabayı durdurdu ve Jaemin'e baktı "Ondan nefret ediyormuşssun gibi değil de daha çok hoşlanıyormuşsun gibi anlaşılıyor Jaemin-ah." dedi ve gülümsedi.

||Cruisin' For A Bruisin'|| [Nomin/Jaeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin