Merhabalar <3 yeni bölümle geldimm ^^
Hepinize keyifli okumalar ^^
"Bundan üç asır önce Horizon elementler dışında, herhangi bir doğaüstü gücü olmayan ancak boyut olarak elementlerin bir buçuk- iki katı büyüklüğünde, son derece güçlü devlere de ev sahipliği yapan barış ve huzur dolu bir ülkeydi. Elementler ve kendilerine Masked Man diyen bu devler bir arada yaşar, aynı mahallelerde oturur, birbirlerinden alış-veriş yaparlardı.
Yıllar geçti, güneş doğudan doğup batıdan battı, mevsimler yer değiştirdi ve bir gün bu iki ırk arasında korkunç bir anlaşmazlık patlak verdi: Masked Manler pembe taşların tek sahibinin elementler olmasından rahatsız olduklarını söyleyip, kendi paylarını istiyorlardı. Bu sayede artık basit birer dev olmaktan çıkıp tıpkı elementler gibi doğaüstü güçlere sahip olacaklarına inanıyorlardı.
Elementler bu fikre şiddetle karşı çıktılar, pembe taşlar yüzyıllardır atalarından onlara miras kalmıştı ve güçlerinin önemli bir kaynağıydı, onları başka bir ırkın eline vermek kabul edilemez bir şeydi. Üstelik taşların Masked Manlerin eline geçmesinin onlara yeni güçler vereceği düşüncesi saçmalığın ta kendisiydi. Güçler doğuştan gelen tanrının onlara verdiği bir hediyeydi, pembe taşlar sadece güçlerini daha da güçlü kılıyordu.
Ancak Masked Manler Elementleri dinlemeyip onlara karşı savaş açmaya karar verdiler. Savaş on yıllar sürdü, iki taraf da binlerce kayıp verdi.
Açgözlülük ve kıskançlık önce huzuru bozdu, sonra binlerce kişinin canına mal oldu ve son olarak hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Masked Manler uzak diyarlara göç ettiler ve orada kendilerine yeni bir yaşam kurdular, Elementler ise Horizon'da her şeyi en başından düzene sokmak için yıllarca uğraştılar.
Ancak her savaşın sonunda olduğu gibi Horizon'da kendi içinde bölündü, Ateş'ler ülkeyi yönetmeye başladı ve bunun sonucunda Elementler arasında da ayrışmalar ve çekememezlikler başladı..."
Avuç içlerini gözlerine doğru bastırıp derin bir iç çekti Seonghwa. Masked Manler, diye geçirdi içinden Masked Manler. Şimdi Horizon'dan çok uzakta başka diyarlarda yaşamlarını sürdürüyorlardı. Hırsları onları bu hale getirmişti.
Tarihin bundan sonraki kısmını biliyordu, şu anki bulunduğu konumdu işte. Kendini diğer Elementlerden üstün gören bir Ateş soyu, sessizce yaşamını sürdüren Toprak ve Hava soyu ve Ateş'lere derin bir kin günden Su soyu...
Hemen yanı başında duran şişeyi açıp biraz su içti, Tarih... Geçmişte kalmıştı ve şimdinin sebebiydi. Tarihi iyi anlaması ve bilmesi gerektiğini biliyordu, çünkü o bir Ateş'ti. Güçlüydü, üstündü fakat sevilmeyendi.
Gerçi, diye düşündü buraya geldiğimden beri kimse bana bu hissi yaşatmadı. Bir Toprak ve Hava ile aynı odayı paylaşıyorum, her gün koridorlarda ve bahçede Su'lar ile karşılaşıyorum. Ya bütün bunlar abartılıyordu ya da Utopia Element Akademisi gerçekten de ülkenin çok çok ilerisinde bir okuldu.
Parmaklarını saçlarının arasında daldırıp sessizce iç geçirdi. Park Seonghwa, yine ve yine çok düşünüyorsun.
Önündeki kitabı kapatıp olduğu yerden kalktı. Geçmişi okumaktan yorulmuştu, biraz da gelecek hakkında okumak istiyordu. Bu yüzden elindeki kitabı aldığı yere koyup kehanetlerin yazılı olduğu kitapların bölümüne gitmeye karar verdi.
Horizon hakkında yazılmış yüzlerce kehanet vardı ancak Horizon'un kaderini belirleyeceğine inanılan büyük bir kehanet vardı. Küçükken annesinin ona bu kehaneti bir masal gibi okuduğunu hatırlıyordu ama kehanetin ismini anımsayamıyordu.
Rafların önünde durup elindeki kitabı almış olduğu yere koyduktan sonra kehanet kitaplarının olduğu bölüme doğru ilerledi.
Öylesinde düşüncelere dalmıştı ki, kütüphanedeki derin sessizliğin farkında bile değildi. Birkaç dakika sonra kapanacak olan kütüphaneyi öğrenciler çoktan terk etmişti.
Sonunda istediği bölüme geldiğinde gözlerini hızla kitapların arasında gezindirmeye başladı: Illusion Kehaneti, Mist Kehaneti, Fever Kehaneti... Hayır bunların hiçbiri değildi, hafifçe diz çöküp alt raflarda gezindirdi gözlerini: Treasure Kehaneti, Crescent Kehaneti...
"Bunu mu arıyorsun?"
Kulaklarına dolan yabancı sesle kafasını yukarı doğru kaldırıp sesin sahibine doğru baktı. Elinde mor bir kitap ile kaşlarını yukarı doğru kaldırmış ona doğru bakan kişiyi görünce kesik bir şekilde yutkunmaya çalıştı.
Bu o Su'ydu.
Yavaşça doğrulurken gözlerinin içine doğru baktı ve yine geçen sefer gördüğü şeyi gördü, karşısındaki Su'yun masmavi gözlerinde mor irisler parıldamaya başladı. Kaşları çatılır, gözleri merakla kocaman kocaman olurken, karşısındaki Su'yun da ona aynı merakla baktığını fark ettiğinde yavaşça bir adım atıp ona doğru yaklaştı.
Her geçen dakika ikisinin de gözleri orijinal rengini kaybedip daha da mor bir hal alıyordu.
Seonghwa'nın kaşları şaşkınlıkla havalanırken Su'yun ona bir adım daha yaklaşmasıyla yüzleri iyice birbirine yaklaşınca nefesini tuttu.
Gözleri, mor harelere kenetlenmişken hızla atan kalbinin sesi kulaklarına doluyordu. Ancak gürültüyle atan kalp ona mı aitti yoksa karşısında parıl parıl parlayan mor harelere mi, emin değildi.
Uzun süredir tuttuğu nefesi titrekçe dışarı verirken gördüğü şeyle iyice şaşkına döndü. Çekik mor gözleri çevreleyen masmavi kirpikler diplerinden mor bir renge dönmeye başlamıştı.
Etraf sessizdi, kocaman binada yankılanan tek ses gözleri birbirine kenetlenmiş bu iki gencin nefes alış-veriş sesleriydi.
Etraf karanlıktı, loş bir ışık üzerlerine düşüyordu.
Parlak morun çevrelediği göz bebekleri ışılıyordu.
Biri Su, diğeri Ateş.
Sadece birbirlerine baktıklarında mora dönene gözleri birbirine kenetlenmiş, merakla bakıyordu.
Veee bölüm sonu :))
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi çok çok merak ediyorum ^^
Son olarak beğendiyseniz o küçük yıldıza basmayı unutmayın
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HORIZON || seongjoong
FanfictionFantastik Seongjoong hayran kurgusu "...Gözlerini huzursuzca açıp havaya kaldırdığı eline çevirdi bakışlarını. Yoğunlukla kararmaya başlayan göz bebeklerine bir alev yansıması düştü, kızıl kızıl parlayan irisleri küçülürken. Avuç içinde yanan ale...