Yatakta döndüm ve oda da sesi yankılanan telefonu açtım. "Bayan Huston, sizi görmek isteyen biri var. Yukarı geliyor, hanımefendi." telefonda konuşan görevliye teşekkür ettikten sonra tavana bakmayı kesip, bu kişinin Zayn olabileceğini düşünüp tuvalete koşturdum. Saçlarımı düzeltebilecek kadar zamana ihtiyacım olduğu için, azıcık tarayıp, topuz yaptıktan sonra dişlerimi fırçaladım.
Neden bu kadar heyecanlandığımı bilmiyorum. Ben, ben değilim. Değişiyorum. Odaya geri dönüp yatağımı topladım, bu sırada koridordaki ayak seslerini duydum.
3,2,1..kapının tıktıklanması ile ayaklandım. Hemen kapıya ilerlemektense biraz bekletmeyi seçtim çünkü bu kendini bir şey sanan insan, beni uykumdan uyandırmıştı.
"Leava, benim." bu isim düşünmemi sağladı. Bana ancak annem böyle seslenirdi. Buraya gelmiş olamazdı değil mi? Korkak adımlarla kapıya ilerledim. Topuz yaptığım saçımı ve pijamalarımı düzelttim. "Geldim." kapıyı araladığımda benden uzun bir silüetin gölgesi gözüme takıldı. "Ah sonunda, içeride ne yapıyordun? Neden bu kadar uzun sürdü?" Harry'nin boğuk sesi odayı doldurduğunda şaşkınlık bedenimi ele geçirmişti bile.
"Ah, merhaba Harry. Seni, uhm bana Leava diye seslenince, annem sandım. Üzgünüm." tebessüm edip içeri girmesi için kapıdan çekildim.
İçeri girdikten sonra, elindeki güzel kokan kese kağıtlarını, duvarın dibindeki masaya bıraktı. "Güzel oda." cevap vermeden yatağa ilerledim ve bağdaş kurup oturdum. Karşımdaki kanepeye yerleşti, "Tanrım, Zayn'den adresi alana kadar canım çıktı. Vermemekte çok ısrarcıydı, fakat, ben aldım." gülümsediğinde bende ona gülümsedim. "Ah, kabalık olmasını istemem ama, neden buradasın, uhm, sabahın dokuzunda?"
Sanki sabahın dokuzu çok geç bir saatmiş gibi, bana yeşil gözlerini irileştirerek baktı. "Birlikte kahvaltı yaparız diye, düşünmüştüm, ama erken geldim sanırım?" kıkırdamasına eşlik ettim. "Ben biraz uykucuyum da." tekrar kıkırdadık ve gamzeleri belirdi.
x.
"Neden gelipte plaklara bakmıyorsun?" kafamı ona çevirmeden, albümlere bakmaya devam ettim. "Ah, çünkü bir gramafonum veya pikabım yok, herneyse işte." kafamı ona çevirip yüzüne baktım, eli çenesinde düşünür bir hali vardı. "Olmasını ister miydin?" sesiyle birlikte ona doğru ilerlemeye başladım.
Elimdeki albümü alıp, yerine götürdü. Tekrar yanıma geldiğinde sırıtıyordu. "Hayır, bana bir pikap almayacağız. Öyle bakma Harry, çünkü kabul etmem." hala aynı şekilde bakıyordu fakat kararımda ısrarcıydım. Öyle bir şeyi kabul edemezdim.
"Uh, pekala. O zaman bildiğim bir yer var. Hadi gidelim." geri dönüp bıraktığı albümü geri aldım. "Önce, bunu almam gerek." hızlı adımlarla boş kasaya ilerleyip, albümü adama uzattım. "Yirmi üç dolar, doksan sent." cüzdanımdaki parayı daha çıkaramadan, Harry parayı adama uzattı. "Bunu neden yaptın?" albümü çantama sokuştururken ona sordum, omuz silkti. Gözlerimi devirdim ve arabaya ilerledim. Siyah Range Rover'a binip, emniyet kemerimi bağladım.
x.
"Leava, Leava! Hadi uyan, geldik." koltukta yan dönüp, uyumaya devam ettim. Açık kapıdan giren soğuk, belime vuruyordu. Regl dönemimde çok karın ağrısı çekecektim. Birden uyluklarımdaki ve sırtımdaki kolla dengemi kaybettim. Hemencecik kollarımı Harry'nin geniş omuzlarına sardım. "Hey, sakin ol." daha sıkı sarıldım. Zayn kadar güzel kokmuyordu fakat yine de güzel kokuyordu. Yakından gelen seslere odaklandım, sanırım çocuklarda buradaydı. "İnsem iyi olacak." Harry kıkırdayıp beni yere bıraktı. Kızarmış yüzümü sakladım ve onu takip ettim.
Dağdaki ev, ne kadar ürkünç olsa da, şömine başında oturmak iyi geliyordu. Bir bakıma Zayn'in nişanlısı, moralimi bozuyordu. Çünkü bana sadece merhaba demişti ve sürekli o kız ile birlikteydi. Tanrım, en kısa zamanda buradan gitmeliydim çünkü Zayn'in bana yaptıkları hiç güzel şeyler değildi. Yanımda oturan Harry'nin kulağına eğildim, "Lavabo nerede acaba?" bana döndüğünde gamzeleri belirmişti, "Sana eşlik edeyim." ayağa kalkıp, benimde kalkamama yardım ettikten sonra onu takip ettim.