Otelin önünde beklemeye devam ettim. Güya Zayn gelecekti. Geç bile kalmıştı. Sıkıntıyla saçlarımı düzelttim. Elimde titreyen telefonun kilidini açıp, Harry'nin attığı mesaja baktım.
"Hey, bu akşam benimlesin. Itiraz yok güzelim, H."
gülümseyip mesajına cevap verdim. Tabi ki olur demiştim, onu kıramazdım. Sonuçta Zayn ile plan yapmamıştık. Ve yaptığımız halde bile gecikmişti. Gidip banka oturdum. Beş dakikaya gelmezse, bir taksi çevirecek ve Harry'nin yanına gidecektim. Bankta bağdaş kurup Harry ile konuşmaya devam ettim.
Yaklaşık üç dakika, on sekiz saniye sonra önümde duran araba ile bakışlarımı arabaya çevirdim. Zayn'in arabası değildi. Onun ki, iki kişilikti. Tekrar telefona baktığım sırada adımı duydum. "Hey, Nouvelle." yutkunup Zayn'e baktım. "Hey, yeni araba mı aldın?" gülümseyip ensesini kaşıdı. Bir sıkıntısı varmış gibi görünüyordu. "Bir sorun mu var Zayn?" kafasıyla onayladı. "Aslında sorun sayılmaz, sadece, uh. Perrie de bizimle gelecek." duyduğum şey ile içimden binlerce kez küfür ederken, dışardan sadece elimle çantamın ipini sıkabilmiştim. "Sorun olmaz değil mi?" kafamı sağa sola sallayıp, gidelim demesine uyup arabanın arka koltuğuna geçtim. Bok gibi bir kahvaltı beni bekliyordu. Keşke beş dakika değil, üç dakika deseydim.
x.
Kahvaltı siparişlerini verdikten sonra Perrie ve Zayn'i izlemektense Harry'le mesajlaşmayı tercih etmiştim. Tabi ayıp olmasın diye, masa altından yapıyordum. "Ee Nouvelle, biraz kendinden bahsetsene. Yeni arkadaş olmuşsunuz sanırım Zayn ile." kafamı telefonumdan kaldırıp bana bakan iki çift göz ile karşılaştım. "Efendim?" Perrie sinir olmuşa benziyordu, mavi iri ve makyajla boyanmış gözlerini devirip sorusunu yineledi. "Ah evet, yeni arkadaş olduk ama kısa süreli bir arkadaşlık. Yarın gideceğim de." dudakları tatmin olmuşcasına kıvrıldığında burnunda ki piercing'i, bir boğadan çalmış olup olamayacağını düşündüm. "Perrie sen nereliydin? Tam olarak." afalladı, fakat anında cevap verdi. "Kuzey Shields." kafamı salladım. "Orada boğa yok ki." kendi kendime konuşurken dışarı ses verdiğimi fark ettiğimde Zayn ve Perrie bana garip bakışlar atiyordu.
Harry'e mesajı yollayıp, telefonu masaya bıraktım. Domatesleri kenara itekleyip, peynirden bir parça ağzıma attım. "Domateslerini neden yemiyorsun?" Zayn'in sorusu üzerine ağzımdakileri yuttum, "Alerjim var." anladığını belirten sesler çıkarırken Perrie'nin telefonu çalmaya başladı. Taşlarla çevrelenmiş, süslü telefona bakıp gözlerimi devirdim. Zayn bu kızla nişanlanmakta ciddi olamazdı, değil mi?
Izin isteyip kalktığında, rahatça nefes aldım. Kahvemi yudumlarken, Zayn gidişini izliyordu. Gözden kaybolduğunda bana döndü. "Onu eve bırakacağım, sonra akşama kadar gezeriz." onayladım. Neyse ki, Harry'le gece buluşacaktık.
Saatler Perrie ve Zayn çifti ile geçerken sıkıldığımı belirten sesler çıkarmaya başladım. Perrie'ye ikinci telefon gelince kalkmamız gerektiği belli olmuştu. Çantamı aldım ve yine beş dakika boyunca Zayn'e kendi payımı ödemek için ısrar ettim, fakat tek yaptığı parmaklarıyla kulaklarını tıkayıp, ilahi sesiyle 'lalala' demekti. Perrie ile arabaya ilerlemeye başladım. Sürekli bir yüzüğü gösterme çabasındaydı. "Hey, gel bir tane fotoğraf çekilelim." dediğinde kafamı onaylamaz şekilde salladım. Yine de kolumdan tutup çekti. Elini yüzüğü gözükecek şekilde kaldırdı. Fark etmeden yavaşça ondan uzaklaştığımda arkamda Zayn olduğunu bilmiyordum.
"En azından bana hayır demezsin." omuz silkip, yanına geçtim. Perrie hala kendine göre efekti seçmeye çalışıyordu. Zayn, yoldan geçen küçük bir çocuğu durdurup, telefonu eline verdi. Yerler ıslak asfalttı, kafamda berem, siyah kahküllerim ve siyah kıyafetlerimle tek bacağımı sağa havaya kaldırdım. Dilimi çıkardım. Zayn bordo beremi düzeltip, kolunu omzuma attı ve güldü.