Bölüm 1: Hisis

613 38 17
                                    

V.S 1890

Alesho sarayı her zaman olduğu gibi sessizdi. Ara sıra koridorlardan gezinen muhafızların konuşma sesleri ya da kuşların birbiri ardına kesilmeyen sesleri bile Alesho sarayındaki sessizliği bertaraf edemiyorlardı. Ancak Alesho sarayının girişinden başlayan bir çift ayak sesi sarayın bütün koridorlarında yankıya sebep oluyordu. Bir zaman sonra ayak sesleri kendini koşma seslerine bırakınca durum pek değişmemişti. Bu kişi sanki kendi hayatı buna bağlıymışçasına koşuyordu. Koşmaya pek alışkın olmayan bacakları bir süre sonra yorulmuş, halsizleşmişti. Kısa bir süre durup dinlendikten sonra daha ne kadar yolunun kaldığını hesap etmeye çalıştı. Sonuca ulaşamayınca biraz sinirlenip içinden birkaç küfür ettikten sonra tekrar koşmaya başladı. Bitmek bilmeyen koridorlardan bir tanesini daha döndüğünde birden önüne çıkan vazoya çarpmış 1-2 adım gerilemişti. Vazonun yerde parçalanış sesi bütün sarayda yankılanmıştı. Vazoya çarpmasıyla biraz durduktan sonra yine dinlenmiş ve koşmaya hazırdı. Tekrar koşmaya başladığında ise hızlı koşması sebebiyle ince bir ses çıkartan hızı kendisini şaşırtmıştı. Pek koşmaya alışkın değildi. Hedefine ulaştığını gördüğü sırada hızını yavaşlatıp kapının önünde biraz bekledi, nefesini tekrar kontrolü altına alınca sanki hiç koşmamışçasına dinlenmiş görünüyordu.

Kapıyı yavaşça tıklattıktan sonra kapıyı açıp içeri girdi. Tahta oturan Kral Kolinus önündeki genç adama baktı, karşısındaki genci süzdü. 24-25 yaşlarındaki genç yetişkin biri olmasına karşın bebek yüzü onu daha yakışıklı gösteriyordu. Kahverengi saçları koşmanın etkisiyle dağılmıştı. Küçük burnu ve düz çenesi olduğundan daha genç gösteriyordu onu. Boz rengi gözleri vardı. Kral ise biraz yaşlı olsa da hiç göstermiyordu. Zamana meydan okuyan saçları hala simsiyahtı. Gözlerinin etrafındaki morluklar uzun süreden beri dinlenmemiş olduğunu gösterirken esnedi. Hafif kıvrılan burnu ve uzamış sakaları yıllardır tahtın başında olduğunu gösteriyordu. Rukis'e bakıp eski anılarını hatırladı. Kral Kolinus öz evladı gibi büyütmüştü Rukis'i, kendi oğlu küçük yaşta iken hastalığa yakalanmıştı. Ülkedeki en yetenekli şifacıları çağırsa bile oğlunu kurtaramamıştı.

Bir gün ülkesinin durumunu kontrol etmek için şehirlerde dolaşırken. Bir yetiştirme yurduna girmişti. Kapıdan girdiği anda emekleyerek yanına gelen bebeğin ağzından ilk kelime çıkmıştı "Baba". Oğlunu daha yeni kaybeden Kral bu olaydan duygulanarak Rukis'i evlat edinmişti. 8 yaşında iken ilk ateşini kontrol ettiği zaman gurur duyan Kolinus ona ülkenin en eski bilgilerinin bile yattığı Wezha Kütüphanesi'nin kapılarını sonuna kadar açmıştı. Artık haftasının yarısını Kütüphanede geçiren Rukis kısa süre içinde ülke içindeki turnuvalarda ilk 3'e girmişti. 2 yıl sonra ise Turnuvada 1. Olmuştu. 17 yaşına geldiğinde artık ülkenin en yetenekli savaşçısıydı.

O zamandan beri Kral Kolinus'un gurur kaynağıydı. Bütün anılarını hatırlayıp duygulanan Kral belli etmeden

" Ne oldu Rukis." Demişti ve tahtında rahatlamak üzere hareket ettiğinde.

Rukis ne söyleyeceğini aklında sıraya oturtup "Efendim sizinde bildiğiniz gibi Helisya Ülkesine son 1.200 yıldan beri kimse tahta oturmadı. Fakat son zamanlarda Helisya ülkesinde aldığımız haberler ile Hisis yani Hava taşı parlamaya başlamış." Sözünü kesip biraz Kralın söylediklerini idrak etmesini bekledi.

O kısa süre boyunca odadaki açık pencere hariç hiç ses çıkmıyordu. Sonunda Rukis sessizliği bozduğunda "Taşın parlaması sizinde bildiğiniz tahta yeni birinin oturması demek. Ancak şuan Kraliyet soyundan hiç kimse Jagaziya'da bulunmuyor."

Kral Kolinus oğlunun dediklerini kısa bir süre düşündü. Helisya ülkesinin yeni bir Kralı olması son 7 yıllık barışın muhtemelen biteceği anlamına geliyordu. Ordusuna ne kadar çok güvense de Barış olduğu halde Meras Krallığı hariç diğer 2 Krallıkla iletişimi kesmişlerdi. Aklında birden beliren soru bütün düşüncelerini dağıtınca Rukis'e döndü.

Varoluş 1: ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin