merhabaa, bu son bölüm... :O
iyi okumalar dilerim. 🌸💖💤🐯💏🐰💬
Jeon Jeongguk
"Jeongguk? Dolapta bir tane meyveli yoğurt buldum."
"Evet, senin için almıştım." dedim, elindekileri sandalyelerin arasında duran küçük masaya koyuyordu. Dediklerimle yüzünde bir tebessümün belirdiğini gördüm. Daha sonra doğruldu ve bana baktı. Oturduğum sandalyenin önüne gelmişti, eğildi. Alnımdaki saçları eliyle arkaya ittirdi, dudaklarını bastırdı.
"Bebek gibisin, hmm... Benim bebeğim." diye fısıldarken, güldüm ve elimi belindeki tikine bastırdım. İrkildiğinde gözlerini devirdi ve kendi sandalyesine oturdu. Eline aldığı meyveli yoğurt kutusunu açıyorken bile böylesine odaklanmasına gülesim geldi ama dudaklarımı birbirine bastırdım. Getirdiği soğuk kahvelerden birini açtım, o da kutuyu açmış ve kapağın altından çıkan kaşıkla yemeye başlamıştı.
Arada bana da yedirdiği meyveli yoğurt bittiğinde kutusunu aramızdaki masaya bıraktı. Ayağa kalktığında ona baktım. Aramızdaki masayı alıp kenara koymuştu. Daha sonra da sandalyesini aldı ve benim sandalyemin yanına koydu. Yanıma oturduktan sonra sandalyenin kol kısmında duran elimin üstünde, elinin sıcaklığını hissettim. Hava serin olduğu için üşüyen elimi ısıtmak istercesine okşadı. Kafasını da omzuma yasladığında, ben de kafamı yana yatırdım. Şimdi yanağımda saçlarının güzel kokusunu soluyor ve yumuşak dokusunu hissediyordum.
"Uyanık kalıp gün doğumunu izleyelim mi?"
Saçlarına bir öpücük bıraktım, bu onayladığım anlamına geliyordu.
"Çekimler yarın dört saat geç başlayacakmış, rahat olabiliriz."
"Bu programda... Pek bir şey demediler, değil mi? Normalde sürekli uyarırlardı." diye sıkıntılı bir şekilde mırıldandım.
"Evet, kızdım hepsine. Ben de artık bu şirketin hissedarıyım, benim dediğim gibi davranacaksınız diye tembihledim."
"Taehyung ya, dalga geçmesene." diyordum ama bir yandan kıkırdadığım gerçeği de barizdi. O da benim gibi kıkırdadı ve elimi dudaklarına götürdü, küçük bir öpücükten sonra omzumdaki kafasıyla daha da sığınmaya çalıştı bana. Dudaklarındaki tebessüm kaybolduğunda, elini daha sıkı tuttum.
"Aslına bakarsan... Kamera ya da personellerden bahsedince üzülüyorsun ve ben sadece gülümsemeni istiyorum, Jeongguk. Yalnız kalabildiğimiz zamanlar çok değerli, en güzel şekilde hatırlamanı da istiyorum."
Dediği şeylerden sonra bir cevap veremedim. Ne diyeceğimi bilememiştim ki.
Doğru söylüyordu. Personeller beni ya da onu her defasında uyardığında, boğazıma bir yumru oturuyormuş gibi hissediyordum. Zoraki gülümsememi takınıp ondan uzaklaşırdım. İlk başlarda böyle şeyler olmuyordu. Sonradan sıklaşmaya başladı ve her defasında eksilmez oldu. Sadece sarılmam bile bu kadar uyarılası bir şey miydi? Hiçbir fikrim yoktu. Ona temas edemeden duramıyordum ve böyle ayrılmamızı işaret etmeleri de canımı çok sıkıyordu. Diyordum ya Taehyung, kameralar varken bir tek sana ulaşamıyorum. Rüzgarın soğuk esintisi gibi bir his kaplıyor ruhumu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wind blows ❀ taekook
Fanfiction[threeshot] [inspired by in the soop, taekook] "biz gerçekten... çok özel bir bağımız vardı. bir bakıma, suç ortağıydık."