justin bieber - confident
her sabahım sesinden hiç hoşlanmadığım alarmla başlarken yine istediğim saate kadar uyuduğum sabahlardan birine uyanmıştım. saatin kaç olduğu hakkında bir fikrim yoktu, yine de umursamadım çünkü bugün kursta derslerim öğle saatlerindeydi. ortağım, daha doğrusu iş arkadaşım olan lisa bana işe birkaç gün gelmememi, dinlenmemi söylese de işler artık başkaydı. yoongi buradaydı ve kafamı dağıtacak bir şeyler bulmalıydım.
yatağımdan kalkıp masada şarja takılı olan telefonumu aldım, ekrana bastığımda saatin ona geliyor olduğunu gördüm. uyanmak için biraz geç bir saat olsa da yaşadığım şeyleri sindirmek için daha fazla uyku gerekiyordu. uyku çoğu zaman düşünmekten kaçma yöntemiydi benim için.
uyuşuk tavırlarla banyoya geçmiş ve yüzümü yıkayıp kısaca birkaç krem sürdükten sonra tekrar odama adımlamıştım. kahvaltıyı es geçerek dolabıma ilerledim. yeni uyandığım için oldukça uyuşuk ve tok hissediyordum. zaten normalde de tok bir şekilde dans edemiyordum, öğlen ağzıma birkaç şey atabilirdim.
dolaptan çıkardığım rahat bir kombini giydikten sonra saçlarımı kısa sürede şekillendirmiş ve evden çıkmıştım. evimin bahçesine kısaca göz gezindirdikten sonra arabama bindim ve çok da uzun olmayan bir yoldan sonra inerek kurs binasının karşısındaki kahveciye adımladım. her zamanki kahvem çok iyi gelirdi, güne başlamak için güzel bir yoldu benim için.
kahvem de tam olduğunda karşıya geçerek binaya geçmiş, üç katlı binamızın ikinci katındaki odama çıkmıştım. bugün birkaç özel dersim ve iki tane grup dersim vardı. farklı programlar dahil pek çok ders veriyorduk, çoğu insan buradan bir belge alıp seçmelerine girmek istedikleri şirkette şanslarını arttırmak için geliyordu. bugün bulunduğum yere gelmek için çok çabalamış ve başarmıştım, yeni hedefim idoller için bir program oluşturmaktı.
bir süre odamda boş boş oturmuş ve kahvemi yudumlarken maillerime bakmıştım. bilgisayarda vakit geçirmek tahminimden zor olsa da sonunda ilgimi çekecek bir şeyi araştırmak adına dikleştim. şeytanımın adını arama çubuğuna yazarken heyecanlanmış, internetin onun hakkında ne diyeceğini merak etmiştim.
aldığım şey koca bir sıfırdı, karşıma birkaç koreli genç çıksa da herhangi bir şeytanla ilgili bir bilgi yoktu. olmasını da beklememiştim açıkçası. elimdeki kitapla dalga geçen jungkook bu yaptığımı görse bana çok gülerdi, çıkmaz yoldaydım yine.
telefonuma uzanıp rehberime girdim. her zaman aramalarda en üstte olan yoongi'nin adını bulduğumda tereddüt dolu gözlerle etrafa bakındım. onu görmek bana garip gelebilirdi, gitmesinin sebebi de buydu ama onu duyabilirdim. sesini fazlasıyla özlüyordum.
garip ama sevimli bir isimle kayıtlı olan yoongi'nin adının üstüne tıklayıp telefonu kulağıma yasladım. çalmaya başlayan telefonla aynı anda arkama yaslanırken telefonun açıldığını belirten o küçük sesi duydum. "selam, yoon."
"hm, selam jimin." bir anlığına ikimiz de duraksamıştık. "ne yapıyorsun, nerdesin?" yoongi konuşmaya devam ettiğinde gülümsemiş ama ses tonumun bunu belli etmemesi adına kendimle savaşırken konuşmuştum.
"odamdayım, salona geçeceğim birazdan. sana hep bahsettiğim çocukla dersimiz var." epey yakışıklı bir çocuktu, başta yoongi'ye bahsetme amacım kesinlikle onu kıskandırmak değildi ama yoongi bozulunca bunu aramızda şaka haline getirmiştik. bazen küstüğümüz sabahlarda evden çıkmadan önce o çocukla dersimin olup olmadığını sorar, kendi kendine saçma bir dans uydurarak ondan daha iyi olduğunu iddia ederdi. gönlümü almak, beni güldürmek için bu tür şeyleri sıklıkla yapardı, ben de her seferinde gülümserdim ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
styre. || jikook.
Fanfictionen yakın arkadaşını kaybeden park jimin, onu geri getirmek için çok tehlikeli bir şeytanla anlaşma yapmaya gider.