0.5

342 29 29
                                    

Metrodaydım, kulağımda ki kulaklıklarım ile müzik dinliyordum. Aile evi ve tuttuğumuz ev arası çok uzaktı. 2 otobüs değiştirmiştim şimdi de metrodaydım. Yaklaşık bir buçuk saat olmuştu. Kafamı metronun camına yasladım. Neden birden hesabım bu kadar büyümüştü, o kadar büyümüştü ki antim bile vardı. Sahi antim o neden yapıyordu bunu? Belki de tanışıyorduk ve beni sevmiyordu. Çok sevilmeyecek bi insan değildim halbu ki...

Arkadaş gruplarında popülerdim, lise ortamında da çok arkadaşım olmuştu. Bu genellikle dış görünüşümü beğendikleri için olurdu ve, bu hem gurur verici hemde üzücüydü. Anti hesabına yazmayı düşündüm bi an ama sonra vazgeçtim. Onunla konuşmamam daha iyiydi, yani sanırım. İnmem gereken durağı farkedince acele ile indim. Derin düşüncelerim yüzünden bi yarım saat daha yol çekemezdim. Şöför durunca valizimi sürerek ilerlemeye başladım. Üniversite yeni ortam, daha uyuz hocalar ve daha çok zorbalık demekti bir nevi. 10 dakika daha düşünerek yol aldıktan sonra evin önünde beni bekleyen Namjoon'u farkettim. Adımlarımı hızlandırdım. Yaklaşan adım seslerimi duyunca kafasını telefonundan bana çevirdi.

"Tahmininden de geç geldin."

"Bir buçuk saatten uzun süredir yol çekiyorum, başım çok ağrıyor şunları hemen yerleştirip dinlenmek istiyorum." Namjoon sadece kafasını salladı.

---

Evin önüne gelince derin bi nefes aldım. Jimin kafası ile ilerlememi işaret edince açtığı kapıdan geçtim. Bahçede dun karşılaştığımız sarışın çocuk ve yaninda ki esmer vardı

Bahçe de çok zaman harcamadan yukarı çıktık. Elimde ki anahtarı hızlı bi şekilde kapıya taktım ve içeri ilerledik. İnternette gördüğüm gibiydi, ne büyük ne küçüktü. Bir hol karşılıyordu bizi. İlerledigimiz de Amerikan bir mutfak vardı. Yemek pisirmeyi hep severdim. Neler yapabilecegimi dusunup gulumsedim. Salonda bi televizyon ve jimin in kurduğu PlayStation sistemi vardi. Bir geniş ve 2 armut koltuk almıştık. Cidden rahat gozukuyorlardı. Evi incelemeyi birakip valizimi odama bıraktım. Jimin ile ayrı odalardaydık ki buna cidden sevinmiştim. Jimin çok horlardı. Çalan zilin sesiyle kapıya doğru ilerledik. Sarışın ve esmer çocuk genişçe gülümsüyorlardı.

"Ben Hoseok, geçen sefer tanışma fırsatı bulamadık ama, artık kaynaşabiliriz." yanında ki esmer oğlanın da isminin Jin olduğunu öğrendim. İçeri girmeleri için elimle işaret verdim. Jin olduğunu öğrendiğim esmer çocuk kendini armut koltuğa attı.Ona baktığımız fark ettiğinde de rahat oturuşunu birakarak dikleşti.

"şey sanki  bayadır tanışıyormuşuz gibi oldu ama kusura bakmayın."

Jimin gulumsediği zaman o da gulumsedi

Hoseok telefonunu cikarip dordumuzu de kameraya alacak şekilde selfiemizi çekti.

"Jin ben ve bir arkadaşımız daha tam olarak sizin alt katındayız. Hangi üniversite diye soracağım ama seul dimi?"

Sorusuna cevap vermemi beklemeden devam etti, çocuksu bir heyecanla:

"Biz de buraya bu sabah taşındık ama bir yer varmış oraya gitmeyi çok istiyordum, yarın akşam oraya gelsenize siz de?"

Bu kadar çabuk arkadaş canlısı bir tavır takın adını beklemiyordum ama genişce gulumsedim.
"Bana uyar bizim karşı katta da 2 arkadaş kalacaklar onlar da birazdan burada olur herhald-"
Dememle yüksek bir ses ve "NAMJOON DİKKAT ETSENE" diye bir bağırmış yükseldi elbette bu Yoongi den başkası değildi

"Onlar da gelmiş zaten"

---
Komşular👍🏻👍🏻

jin:
Umarım iyi anlaşırız

Jimin:
Bence kesinlikle ben kafa biriyim ya

Jungkook:
Ne kadar çabuk yakınlaşmışsınız.

Hoseok
Çok konuşma jungkook

Hoseok:
Biz sizi tutmayalım geç
Olmadan erleşin

Taehyung:
Y

arın görüşürüz o halde


---

Telefonumdan dinlemek istediğim şarkıyı açtıktan sonra kulaklıklarımı takarak, bir oyun parkı aramaya başladım. Ergenlikten alışkanlık olmuştu, kafam karıştığı zaman bir salıncağa oturur ve müzik dinleyerek yavaş yavaş sallanırdım. Şu sıralar kafam karışıktı eski alışkanlığımı yeniden yapmak istedim

Biraz ilerledikten sonra bir park dikkatimi çekti. Parkı aydınlatması gereken sokak lambası yanmıyordu , pekala benim ışığa çokta ihtiyacım yoktu. Parka yaklaştığım sırada iki salıncaktan birinin dolu olduğunu farkettim, ama geri dönmedim ve ilerlemeye devam ettim. Adım seslerimi duyunca kafasını kaldırdı fakat, yüzü seçilmiyordu sadece bi gölge gibi gözüküyordu. Yanında ki salıncağa oturdum ve yavaş bi şekilde sallandım. Kulağımda ki kulaklıkları çıkardım o da aynısını yaptı.

"İsmin ne?" kafasını kaldırdı, yüzünü seçemiyordum ,büyük ihtimalle o da benimkini seçemiyordu. Sesli bi şekilde gülümsedi.

"Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor" tanıdık gelen alıntıyı duyunca gülümsedim.

"Yusuf Atılgan, Aylak Adam. O zaman sana 'Bay C' diyebilir miyim?" yine bi önceki gibi sesli gülümsemişti fakat, bu bi öncekinden daha uzundu ve daha içtendi.

"Bay J'yi tercih ederim." eli cebine gitti . Bir sigara paketi ve çakmak çıkardı diye tahmin ediyordum. Tahminimde yanılmamıştım. Sigarayı iki dudağının arasına hapsetti ve çakmak yardımı ile alevlendirdi. Çakmağın alevleri sadece gözlerini aydınlatmıştı ama o da çok kısa bir süreydi. Sigara paketini bana uzattı,

"Sigara içmem ,o rulo şeyi dudaklarıma yaslamak çokta hoşuma gitmiyor."

"O zaman izin veriyorsan , sana farklı bir şekilde içirmek isterim." Ne onay verdim, ne de reddettim . Tepkisiz kaldım. O da bunu onay olarak düşünmüş olmalı ki, salıncaktan kalktı ve karşıma geçti. Yüzü hala bir gölgeydi. Sigarasından uzun bir nefes çekti ve dudaklarımı dudakları ile kapattı . Dili ile dudaklarımı araladı ve sigara dumanını ağzımın içine yolladı. Olayın şokundaydım sadece. Dudaklarımda ki baskının yok olduğunu farkedince kafamı kaldırdım. O yoktu .Gitmişti...

3 Different People/ TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin