Bölüm 1 : Hoyrat

624 70 131
                                    

"Seni gördüğüm zaman, dilim neden tutulur?
Seni gördüğüm zaman, güller elimde kurur..."

Bir bahçenin köşesinde, üstü birbirinden güzel güllerle kaplı bir gül fidanı dururmuş. İnsanı sadece bakarken bile mest edecek güzellikte güllermiş bunlar. Sadece insan değil, orada ki tüm canlıları hayran bırakırmış bu güller. Ve bu gül fidanın içinde ise çok güzel bir peri yaşarmış. Peri, bir gündüz vakti diğer çiçeklerin üstünden geçerken bir çiçeğe takılıp yürüyememiş. Güneş batana kadar evine gitmek isteyen peri, maalesef ki isteğini gerçekleştirememiş. Gül fidanın önüne geldiğinde, güneşin çoktan battığını ve o güzelliği ile hayran bıraktıran gül yapraklarının tamamen kapandığını görmüş...

 Gül fidanın önüne geldiğinde, güneşin çoktan battığını ve o güzelliği ile hayran bıraktıran gül yapraklarının tamamen kapandığını görmüş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sonbaharın baharı... Yaprak düşer, rüzgar hoyratlaşır, yağmurlar başlar. Fakat bahardır yine de.

Yaprağı yeşerir ilkbaharda,
yağmuru dinler ilkbahar başlayınca, peki ya rüzgarı?

Rüzgarı hoyrattır. Eser, yıkar ve yıkdığı geri gelmez. Toparlanmaz. Hoyrat rüzgarının bir çaresi yoktur yani. Bu yüzdendir ki, öyle bir rüzgara kapılmak ürkütücü gelir genç kadına. Hoyrat bir rüzgarın eseceğini anladığı an, kendini korumaya alırdı. Yıkarsa, zarar verirdi çünkü.

Üşüyen ellerini iyice yerleştirdi kabanının ceplerine genç kadın. Havalar daha çok fazla soğumamasına rağmen, soğuktu. Üzerinde ki ince kabandı. Üşemesini engelleyebildiği kadar engelliyordu. Bazıları için hala sıcaktı havalar. Ama Seher için tam tersiydi. Sonbahar, hoyrattı.

Tanıdık dükkanı görünce adımlarımı hızlandırdı. 'Sonunda biraz daha ısınabilecektim' diye geçirdi içinden. Neden herkesten biraz daha fazla üşüdü ki?

Genç kadın içeri girer girmez burnuna dolan kitap kokusuyla gözlerini huzurla kapatmıştı. "İşte evim!" diye fısıldadı.

"Seher, Hoşgeldin!"

Bakışları Fırat'ı bulduğunda yine sıcak tebessümüyle karşılamıştı genç kadını. Aynı şekilde tebessüm edip yanıtladı. "Hoşbuldum Fırat."

"Nasılsın bakalım bugün?"

"İyiyim, seni sormalı? Ama fazla neşelisin sanki bugün gözümden kaçmadı."

Son cümlesini hafif göz kırparak söylemişti Seher. Fırat, kardeşi gibiydi. Aynı yerde çalıştığı meslektaşıydı aynı zamanda. Seher'den yaşça da küçüktü. Kardeşiydi işte. Az önce de karşıladığında gözlerinde farklı bir heyecan görmüştü Seher.

"Senden de bişey kaçmıyor!"

"İşim bu ; gözlem." diye cevapladı gülerek. Ardından uzun masanın önüne geçip sandalyeyi çekmişti oturmak için. Oturup önündeki kitapları düzenlerken Fırat'ın yanında ki sandalyeye oturmasıyla gözleri tekrar onu buldu.

GÜL GÜZELİ || SehYamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin