11

534 55 10
                                    

 İyi okumalar


Jimin kapıyı açar açmaz Jungkook karşısındaki çocuğun elindeki telefonu hızla kendi eline almıştı. Yakalanmış olmanın verdiği gerginlik vardı üzerinde. Tek umudu Jimin'in galerisini ve kendi oda arkadaşı olan Jin hyunguyla mesajlarını karıştırmamış olmasıydı. Görmesini istemediği şeyler vardı tabii ki, ama bu şeyleri Jimin görürse arkadaşlıkları bitebilirdi. Bunu istemiyordu, bilmemeliydi en azından şimdilik. Bakışlarını Jimin'e dikti.

"Nerelere baktın Jimin?" Jimin bu sorgulamayla bir hayli şaşırmıştı. Jungkook'un kendisinden sakladığı bir şeyler vardı bundan kesinlikle emindi artık. Onu huzursuz etmek için karıştıracağını söylemişti sadece. Onun aksine, özeline saygı duyduğu için aldığından beri hiçbir yerine bakmamıştı. Mesaj kutusundan kendisine yazmıştı yalnızca. Kendisinin de sinirlenmeye başladığını hissediyordu. Kaşlarını çattı ve Jungkook'u hafifçe kapısı açık odanın dışına doğru ittirdi.

"Hiçbir yerine bakmadım Jungkook rahat ol. Sakladığın şey her ne boksa görmedim. Geçen gün senden bir şeyler saklıyorum diye yüzüme bakmamıştın. Lütfen benden önce bi' kendini sorgula. Bir şeyleri saklayan bir tek ben değilim anladığım kadarıyla. Siktir git şimdi." deyip karşısındaki çocuğa söz hakkı tanımadan kapıyı suratına kapatmıştı. Sinirden delirmek üzereydi. Yüzüne bakmadığı günler aklına geldikçe daha da sinirleniyordu. O da aynı şeyi yapıyordu işte!

Sinirle odada ileri geri yürürken sakince kapısı çaldı. Oda arkadaşı Hoseok gelse kendi anahtarıyla girerdi. Jungkook hala kapıdaydı muhtemelen. Çok geçmeden Jungkook'un yumuşak sesi kulaklarına doldu.

"Jimin, telefonun hala bende. Kapının kenarına koyuyorum alırsın." dediğinde Jimin daha da sinirlenmişti. O gitmeden hızla kapıyı açıp telefonunu da aynı hızla karşısındaki çocuğun elinden aldı.

"Jimin kızma ba-" dinlemeden kapıyı tekrardan suratına kapattı sarışın olan. Çok sinirliydi bir de onu mu dinleyecekti şu sinirle. Üstelik kendisini açıklama eyleminde bile bulunmamıştı. Kapıyı açmasa telefonu bırakıp gidecekti. Telefonu yatağa fırlatıp ellerini saçlarına daldırdı. Sinirden başına ağrı girmişti artık. Tekrardan Jungkook'un sesini duydu.

"Jimin, biliyorum kızgınsın ama şu an anlatamayacağım şeyler var gerçekten. Sonuçlarından çok korkuyorum. Bana biraz zaman ver nolur." cümlesini bitirirken hafiften sesi titremişti. Jimin Jungkook'a kıyamazdı ki, şu an konuşsalar da onu mutlaka kırardı, bu sebeple konuşmak istemiyordu aslında.

"Jungkook, bana iki dakika izin ver." derken bir yandan da düşünüyordu. Bu konuşmayı ertelerse uzun bir süre konuşmayacaklarının farkındaydı. Ve düşününce de öyle çok büyük bir şey de yoktu ortada. Jungkook kendisini sürekli alttan alırdı, bu sefer de kendisi alttan alsa bir şey kaybetmezdi. Hem Jungkook'un kendisini kaybedeceğine dair olan korkularını kapıyı açtığı o iki saniyede bakışlarından bile anlamıştı. Daha fazla onu da kendisini de üzmek istemiyordu. Her ne kadar sürekli beraber olsalar da kaç yaşına gelmiş insanlardı ikisi de, özeli olması çok normaldi. Sadece şu sıralar olanların üst üste gelmesi kendisini rahatsız ediyordu. Olayları elinde olmadan büyütüyordu.

"Biliyorum sinirliyken kendine hakim olamıyorsun şimdi gidiyorum ama nolur sakinleştikten sonra konuşmamız için bana bir şans ver olur mu?" dedikten sonra Jimin'den bir onaylama beklemişti Jungkook, fakat Jimin hiçbir şey dememişti ya da yapmamıştı. Omuzlarını düşürüp gideceği sırada kapının açıldığını duyunca arkasını döndü. Jimin konuşmaya başladığında yanına gitti. Dolu gözlerini Jimin'in dolmak üzere olan gözlerine dikti.

Sentimental Bastard - jikook textHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin