🎼Love Story🎼
"Sesler vardı. Sustular. Nefes alan canlar vardı sanki. Öldüler. Dönen bir gezegen vardı. Durdu. Herşey yok oldu. Ben dahil..."
Teresa'nın anlatımıyla
Ben ağlamazdım ama hüngür hüngür ağlıyordum. Mell hep ayakta olurdu ama o şimdi yatıyordu. Bayan Black hep dik dururdu ama şuanda belini doğrultamıyordu. Saatlerdir Mell'in başındayım. Zaman durdu sanki. Hadi can dostum yaparsın diye dua ediyordum.
Ya yapamazsa.
Böyle bir ihtimal yoktu yapacaktı o uyanacaktı.
Bu kadar emin olma Tess.
Ne yapacağımı bilmez haldeydim. Yaralarım kaşınıyordu ağrılarım artıyordu. Bombardımanın bitmesi saatler almıştı. Depo dan kimseyi çıkartmıyorlardı. Düşüncelerime dalmışken küçük bir kızın sevinç çığlıkları duyuldu.
-Bitti bitti bombardıman bitti!
Tanrı aşkına sonunda! Hemen yukarı çıkıp su ve eşyalarımızı almam gerekiyordu. O kız çocuğunun yanına uçarak adımlarla gittim.
-Şurada yatan kızı görüyor musun? O benim arkadaşım senden ben dönene kadar onun yanında oturmanı rica ediyorum.
Kız tekrardan neşeli bir ses tonuyla:
-Tabii ki!
Hafif bir tebessüm ettim. Yalnızca bir kaç saat önce bende böyleydim. Koşarak yatakhanelere çıkıp eşyalarımızı toplamaya başladım. İlk Mell'in günlüğünü aldım. Uyanırsa onu yanında görmekten mutlu olacaktır. 15 dakika sonra oda arkadaşlarımızdan biri koşarak yanıma geldi.
-Tess Melody uyandı hemen gel.
***
Uyandığımda yatıyordum yerde upuzun. Galiba hayatımda ilk defa baygınlık geçirmiştim. Ya da bunların hepsi bir rüya mıydı? Birazdan annem beni çağıracak ve ben Charles'ların sıkıcı sofrasına tekrardan mı oturacaktım. Derken Tess'in çığlığı hala bu vahşi yerde olduğumu kanıtladı. Tam anlamıyla üstüme atladı yaralarım çok acıyordu.
-Başardın Mell uyandın.
-Evet uyandım ama birazdan yeniden uykuya dalacağım.
Apar topar üstümden kalktı.
-Sakın Mell beni çok korkuttun.
-Sahi ne oldu bana.
Herkes derin bir sessizliğe boğuldu.
-Mell... Bir savaş başladı.
Olayın şokunu atamazken Bayan Black içeriye girdi.
-Evet hanımlar bir kere dinleyeceksiniz ve anlayacaksınız. Malumunuz olduğu üzere bir savaşa girdik. Bu savaşın sonucunda 1 kazanan olacak ve diğer krallıklar yıkılacak. Bizimle birlikte 6 krallık var. Bir mezarınızın olmasını istiyorsanız savaşacaksınız. 16 yaşını geçmiş herkes 15 günlük eğitim kamplarına gönderilecek ve sonrada savaşacaksınız. Savaşacaksınız ki sizi ve gelecek nesillerinizi kurtarın. Herkes savaş bitene kadar kamplara gidecek 16 yaşınıza girdiğiniz gün!
Demek ki kralımız bizim ilk savaşmamızı istiyordu. Bizi gözden çıkarmışlardı. Tess'in doğum günü bu ayın 27'sinde. Benimki ise diğer ayın 16'sı. Galiba sonumuz yavaş yavaş geliyordu.
***
Herşey daha da kötüye gidiyordu. Erzaklarımız azalıyordu. Tess'in doğum gününe 2 gün kalmıştı ve her bombardıman olduğunda vahşice depoya kitleniyorduk. Sanki çok umurlarındaydık. Bırakmıyorlardı ki şanımızla ölelim. Tabii ki bırakmayacaklardı. Çünkü şuan ki durumdu onların tek umutlarıydık. Oysa karşı tarafın hastalıklı çocukları yoktu. Lazer silahlı özel donanımlı eğitimli askerleri vardı. Dianty ülkesinin ilk hedefi bizim ülkemizdi. Tess'e çok üzülüyordum. Üzüldükçe onu da üzüyordum. Onun ağrıları var. Savaşamaz. Yaraları acır. Onu ellerimle zalimlerin eline teslim edecek olma mecburiyetinin pişmanlığını yaşıyordum. Bugün ambardan şifalı bitkiler çaldım. Tess'e merhem yapacaktım. Yaklaşık 2 saat sonra istediğim kıvama gelmişti hemen Tess'e vermem gerekiyordu. Dışarı çıkmamız kesinlikle yasaktı. Bu yüzden verebileceğim tek yer tuvaletti. Tess'i kolundan tuttuğum gibi tuvaletlerden birine soktum.
-Al bunu.
-Buda ne?
-Merhem. Şifalı bitkilerden yaptım yaraların acıdığı zaman yaralarına mercimek tanesi kadar sür şimdi kullanma kampta ve savaşta kullanırsın. Başta biraz yakacak ama acını dindirecek.
Tess boynuma atladı sessizce ağlıyordu. Ona sarıldığımda bende ağlamaya başladım. İkimizde sessizce ağlıyorduk.
***
Bugün Tess'in doğum günüydü bugün onunla birlikte 3 kişide eğitim kampına gidiyordu. Buraya geldiğimden sonraki en kederli günümdü bugün. Tess gidiyordu. O dayanamazdı onu tanıyordum. Yaralarının acılarında can çekişen 16 yaşında bir kız çocuğu bir savaşa nasıl dayanacaktı. Umarın aynı kampa düşeriz.