hayaller de intihar eder

293 32 97
                                    


♪ Dave Thomas Junior - the first few drops of rain

İlkokul ikiye giderken bir cuma günü son ders sınıf öğretmenimiz sınıfa bir soru doğrulttu.  Belli ki adamın canı sıkılıyor ve henüz aklı çişlerini bile tutmaya yetmeyen çocukların rüyalarını dinleyip kendini avutacaktı.  Ben bilmiyordum ki ona kahkahalar attıracak rüyalarım olduğunu. Sessizce sıramı bekledim.

''Yuta, söyle bakalım büyüyünce ne olmak istiyorsun?"

Bütün yaşıtlarım ebeveynlerinden duydukları bir elin parmağını geçemeyecek meslekleri saymıştı.
Onların aptal olduğunu düşünüyordum. Benim hayallerim bambaşkaydı. İdeallerim vardı mesela.

"Mutlu olacağım. Ben büyüyünce çok mutlu olmak istiyorum."

Sınıf öğretmenimiz kahkahalarla güldü bana. Ve onu gören arkadaşlarım da öyle. Kendimi aşağılanmış hissettim. Gururum incinmişti. Ellerim minik yumruklar halini almıştı.  O an o çok sevdiğim öğretmenim bir an da gözümde bitmişti. Ondan öylesine nefret ettim ki eminim gücüm yetse oracıkta gırtlağını keserdim. İçimdeki öfke tohumları o gün yeşermişti.

Minik yumruklarımı masaya sertçe vurarak gülmemeleri için onları uyarmıştım fakat öfkem onları daha çok güldürdü.

"Ne gülüyorsunuz Bayım!"

Adam hiç istifini bozmadı. Ben de öfkemi dizginlemeyi tercih etmedim.
Oturduğum sıradan fırladığım gibi adamın bacağına yapışıp dişlerimi geçirdim. Tüm gücümle ısırdım hatta gücümden fazlasıyla da ısırdım.

Adam acıyla beni bacağından uzaklaştırmaya çalışırken diğer çocuklar üstüme atladı.

O gün güzel bir dayak yedim.

Önce okuldaki çocuklardan, sonra müdürden fakat en kötüsünü evde yedim.

Suçum neydi biliyor musunuz?

Mutluluğun hayalini kurmaktı.

O gün yediğim dayağın acısıyla yorganımın altında içli içli ağlarken kendime söz verdim.

Hızlıca büyüyecek ve bu insanların mutluluk olarak adlandırdığı her şeye sahip olacaktım.

Onların rüyaları benim gerçeğim olacaktı. O zaman onlara bu günü hatırlatacaktım.

Nitekim öyle de oldu.

16 yaşında önce evden kaçtım. 2 sene kadar birkaç yerde kısa kısa çalıştım.

Reşit olduğum gün Çin'e bir bilet alıp Japonya'yı terk ettim.  İlk günler adeta süründüm. Hemen iş bulamadım. Sonra bir tekstil fabrikasında çalışmaya başladım. İlk 5 ay makinenin başında işçilik yaptım. Sonra bir gün fabrikanın sahibi katları gezerken beni gördü. Elimi yüzümü inceleyip yürümemi istedi. Sonra bir an da işçisi olduğum fabrikanın marka yüzü oluverdim.
Birkaç sene kadar orada çalışıp kendi tekstil fabrikamı kurdum. Artık zengin sayılabilecek kadar mal varlığım vardı. Fakat hala mutlu değildim.

Sonra bir gün biri geldi modellik için görüşmelere. O sırada 29 yaşındaydım. Neredeyse 30 olmuştum fakat hala mutlu değildim.
Gelen kişi benim mutluluğumdu. Hayallerimdi. O benim biriciğim. Çiçek bahçem, gönülçelenimdi.

Adı Dong Sincheng'di.

Henüz 23 yaşındaydı. Uzun ince bir fiziğe ve gördüğüm en çarpıcı yüze sahipti. Oracıkta ona tutuluverdim.

Onu hemen işe aldım. Çok güzel işler çıkardı, işinin de hakkından geliyordu. Üstelik bana da hayli düşkündü. Fakat duygularımı hala itiraf edememiştim ona. Aramızda bir şeyler olduğu belliydi lakin bir şey de yok gibiydi.

hayaller de intahar eder, yuwin oneshot ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin