Çatılara konan martıların çığlıkları,
Sotka'nın dar sokaklarında futbol oynayan çocukların seslerine karışırdı... sotka Trabzon'un cana yakın, şairin dediği gibi "konuşmayı şehvet le seven''insanlarının yaşadığı semtlerinden biridir. O çocuklardan biri de bendim.
Evlerin sokağa açılan kapıları birer kaleydi benim için kaç evin kapısında kalecilik yaptığımı hatırlamıyorum. Ama bildigin... tutmaya çalıştığım futbol topu değil, limon kabuğuydu ne futbol sahamız vardı nede bir topumuz ama bu olanaklara olmadan daha güçlü yanımız vardı o yıllarda; düşlerimiz!..
Evet düşlerimiz vardı , herkesten daha fazla
Birnci lig'e çıktığımız 1974-75 sezonunda futbolculukla eğitim Enstitüsü öğrenciliğini birlikte yürütüyordum aynı sezon turkiye kupası'nda finale kadar yükseldik finalde rakibimiz Beşiktaş'tı ilk maçı 1-0 kazandık ne var ki istanbul'da 2-0 yenilip kupanın ışıltısını gülüşümüze yansıtamadık diyebilirim'ki , bir sezon sonra lig şampiyonluğuna giden yol, bizim için o maçın bitiş düdüğüyle başlamıştır. Hepimiz çok hırslanmıştık çünkü . O gün yaşadığımız üzüntü, bizi mutluluğa götüren ilk adım oldu.
1975-76 sezonu Şükrü Ersoy'un antrenörlüğüyle başladık Ankaragücü maçında beyin sarsıntısı
Geçirdim ve dört maç sahadan uzak kaldım. Birinci yarıyı fenerbahçe lider kapamıştı devre arasında takımın başına ahmet suat özyazıcı getirildi. Takım olarak büyük bir özveriyle çalışıyorduk. Tüm futbolcu arkadaşların yüzü üretime dönüktü. Hiçbirimiz ortaya konan başarıdan kendi adına bir şey almayı düşünmüyordu.Doğru dürüst bir idman sahamız yoktu; sahil yolunda asfaltın kenarında koşardık kentin
Batı yönde