PAZAR
1
Rüyamda evde biri vardı. Aniden bunun bir rüya olmayabileceğini fark edip gözlerimi açtım.
Pencereden gelen parlak ışık beynimi delip geçiyordu sanki. Üzerimde günlük kıyafetlerim,
ayağımda ayakkabılarımla yatıyordum. Çarşaflar çamur içindeydi. Yatakta yavaşça doğruldum.
Koridordan ayak sesleri geliyor, odama usulca yaklaşıyordu.
"Günaydın, Dex!"
Greg, üzerinde üniformasıyla eşikte dikiliyordu. Sebepsiz yere gülümsedim. Onu böyle görmeye
alışık olmama rağmen rozeti bu kez komik gelmişti.
Elindeki fincanı bana doğru uzatarak, "Erken gelip kahve yaptım. Umarım sakıncası yoktur," dedi.
"Neden olsun ki? Davet edilmeden içeri girmiş falan değilsin sonuçta."
Gülerek, "Haklısın. Haneye tecavüz denebilir buna," dedi. "İstersen pazartesi günü büroya
şikâyet dilekçesi verebilirsin."
"Olabilir." Kahveden bir yudum aldım. Çok acıydı, boğazımın yanmasına sebep olmuştu.
"Seni buraya ne getirdi, şerif?"
"Sadece uğradım."
Buraya gelmesinin normal bir ziyaretten ibaret olduğunu sanmıyordum. Aklımdan geçeni ona
söyledim.
"Şey, haklısın." Greg yorgun adımlarla pencereye doğru yürüyüp dışarı bakmak için eğildi.
"Kendini nasıl hissediyorsun? İyi misin?"
"Beni kontrol mü ediyorsun?"
Greg, memnuniyetsizliğini belirtircesine ağzında bir şeyler geveledi. Pencereden çekilip odada
dolaşmaya başladı.
Kahve fincanını, şifonyerin üzerinde duran boş Johnny Walker şişesinin yanına koydum. Silahım
orada olmasına karşın şarjörü gitmişti.
Kafamı kaldırıp soran gözlerle Greg'e baktım.
"Geri alacaksın. Endişelenme."
"Ne zaman?"
"Daha karar vermedim."
Kafamı sallayarak ayağa kalktım. Zemin altımda tekinsiz bir şekilde sallanmaya başladı. Greg,
yardım etmek için bana doğru uzanırken elimi kaldırıp uzak durmasını işaret ettim. Sendeleyerek
yanından geçip koridordaki banyoya girdim. Önümdeki lavabo bir girdap gibi beni içine çekerken
gördüğüm şey yüzünden aniden kendime gelmiştim.
Aynadaki yansımam babama benziyordu.
Soğuk suyla yüzümü yıkadıktan sonra yatak odasına geri dönüp şifonyerin üzerine bıraktığım
kahveyi aldım.
Greg, önünde gazeteyle mutfak masasında oturuyordu. Yaklaşınca karikatür sayfasına baktığını
gördüm.
Tek kelime etmeden karşısına oturdum.
"Bu sabah Liz beni aradı," dedi Greg kafasını kaldırmadan. "Dün akşam bazı eşyalarını almak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARANOYA
Teen FictionRüya görür gibi yaşarız, yalnız başımıza... Joseph Conrad - 'Karanlığın Kalbi'