Tell me what to do

13 0 0
                                    

Ten

Hepimiz uzun yemek masasının etrafında oturmuş kahvaltı yapıyorduk. Korsanlar kendi aralarında ellerine geleni kaba ve gürültülü bir biçimde yiyorlardı. Seonghwa ise oğluna süt içirmeye çalışıyordu. Kalan hepimiz çay içip gülüşüyorduk. "Çocuklar ne zaman dönüyorsunuz?" "Bu akşam hepimizin dönmesi gerekecek." Doyoung Key'in yanında otururken konuştu. Doyoung tabağını her bitirdiğinde Key Hyung tabağını dolduruyordu. "Key Hyung döndüğüne göre kimse benim kadar mutlu olamaz." Taeyang büyük bir neşeyle konuştu. "Neden?" Key Hyung bunu gerçekten beklemiyordu. "Tüm hayatım boyunca ona ben baktım sayılır çünkü." "Abartma Taeyang." Kai Hyung, babalarım, Jonghyun Hyung hepsi tek ağızdan söylemişti. Mutlu geçen kahvaltım mide bulantımla yok oldu. Olabilecek en hızlı şekilde odadan çıkıp tuvalete gittim. İnanılmaz derecede kusuyordum ve bu çok saçmaydı. Adadaki o iğrenç yemekleri yerken bile kusmamıştım. Birilerinin yanıma geldiğini duydum ama kim olduklarını göremiyordum bile. En sonunda midem biraz daha rahatlayınca kafamı kaldırdım. Babalarım orada beni bekliyorlardı. "Key de gelmek istedi ama sadece ikimiz olursa daha rahat olursun diye düşündük." Uysalca kafa salladım. Kendimi gerçekten çok kötü hissediyordum. "Doktora gitmek ister misin?" "Kyungsoo da yardım edebilir." "Gerek yok." Ellerim hala tuvaletin kenarlarını tutuyordu. Sakince ayağa kalktım ve beraber masaya geçtik. "İyi misin?" "Seni kontrol edebilirim." "Bu bana tanıdık geliyor. Hahahah." "Bence abartıyorsunuz." Herkesten bir ses geliyordu. "Bir şey olmadı. Kahvaltıya devam edelim." Bunu söylememle sesler kesildi ama tüm yetişkinler imalı gözlerle bakıyorlardı.

Kahvaltıdan sonra Kyungsoo Hyung babalarım Key Hyung ve diğerler yetişkinlerle beni bir odaya götürdü. "Ne yapıyorsunuz?" Yine hangi aptal ne yapmaya çalışıyordu anlamıyordum ama beni sinirlendirdiniz belliydi. "Neden kustuğunu anlamamız gerekiyor." Taemin babam çıkmamı engellemeye çalışan diğer kişileri uzaktan izlerken söyledi. Babamla ilgili öğrendiğim bir şey barsa hiçbir şeyi kendisi yapmaz ama her şey onun için yapılır. En sonunda beni yatağa yatırdılar ve kalkmamam için kim olduğunu anlayamadığım biri büyü yaptı. Kyungsoo hyung "Hadi ama ben zaten evdeyim. Hastaneye götürmüyoruz. Hemen bakıcam." dedi ve ardından yanıma geldi. Eliyle karnıma dokunup büyüler söylemeye başladı. 1 dakikadan kısa sürede karnımı rahat bırakıp diğerlerine söyledi. "Hyung...Ölecek miyim?" Sahte dramatik sesimle konuştum. "Keşke ölecek olsaydın seni ahmak. Seni buraya okumaya yokladık sanıyordum ama daha çok adada başladığın sekse devam etmiş gibisin." Odadaki Herkes Kyungsoo hyungun bağırışlarına şok olmuş gözlerle bakıyordu. "Aids değilim değil mi?" Büyük bir korkuyla sordum. "Hayır değilsin. Hamilesin. İkizlere." "Yine mi ya?" Cidden bıkmıştım. Neden beraber olduğum kimse korunmayı beceremiyordu. Beceriksizler hep bana mı denk geliyordu? "Asıl ben bıktım. Biraz korunabilir misin?" Key Hyung bıkkınca konuştu. "Ay bana bir şeyler oluyor. Yine mi? Hamile mi? Minho tut beni." Taemin babam cidden kendinden geçiyor gibiydi. "Sorun yok aldırırız geçer." "Bundan emin misin? Belki de doğurmalısın." Kai Hyunga baktım. "Ne? Neden?" "Çünkü o masum bir bebek. Senin karnında. Okulun bitmek üzere sorun olmayacak." "Peki kimle büyütücem?" "Bizimle. Oğlum şunu bilmeni isterim ki neye karar verirsen ver sana yardım edicem. Eğer istersen Taeyong ve Johnny ile de konuşabilirsin." Etrafıma baktım ve bulunduğum yere. Biraz düşününce bebekleri doğurmak sorun olacağa benzemiyordu. Eğer ki ben yeteri kadar iyi beceremezsem bunu o zaman düşünebilirdim. "Bunu biraz daha düşünücem. Kyungsoo Hyung bana bebeklerin kimden olduğunu söyleme şansın var mı?" Biraz düşündü. "Evet. Lütfen bana söyle. Kimle konuşmam gerekeceğini bilmek istiyorum." Bebeklerin Taeyong'dan olmasını gerçekten istiyordum. Belki bu şekilde kendimi ona affetirebilirdim. Hem Johnny zaten bir çocuk sahibiydi. Taeyong ile bir ailemiz olduğunu düşündüm. İkimiz ve ikiz oğullarımız. Beraber bahçede tuvale resim çiziyorlar. Biz de onlara yardım ediyoruz. Dudaklarıma bir gülümseme hakim oldu. "Tamam bu çok tuhaf ama biri Taeyong'dan diğeri Johnny'den. Taeyong'dan olan biraz daha büyük. Bu diğeri için bir sorun olabilir ama Maleficent olarak ikisini de yaşatırım." İlk cümlede öyle bir takılı kalmıştım ki ikinci cümleyi algılayamamıştım bile. "Sorun yok bebeğim. Taemin babam yanıma oturdu ve bana sarıldı. "Diğerlerine siz söyleyin lütfen..." ne diyeceğimi, düşüneceğimi bilmiyordum belki de aldırmam daha doğru olurdu. Yine de Johnny ve Taeyong'a söyledikten sonra tam bir karar vermeye karar verdim. Bu akşam diğerleriyle okula dönüyordum.

Odadan çıktığımda kendimi büyük bir sarılmanın ortasında buldum. Hepsi tekrar amca olacağız diye bağırıyor gülüyor ve bebekleri kutluyorlardı. Onlara belki bebekleri aldıracağımı nasıl söylerdim bir fikrim yoktu. Benden daha heyecanlı görünüyorlardı. "Ne yapacağız?" -ız eki? Her zaman benimle birlikte olacaklarını biliyordum ama bu kadarını düşünmemiştim. "Johnny ve Taeyong ile konuşacağım." "Sanırım oturup sakince konuşmalıyız." 

Oturma odasına geçtiğimizde yarımız yerde diğer yarımız koltukta oturuyorduk. Doyoung direkt olarak beni koltuğa yanına çekmişti. "Bebek kimden?" İlk soru Kun'dan gelmişti. Derin bir nefes aldım ve ardından karnıma baktım. "İkizler. Biri Taeyong'un diğer Johnny'nin." Hepsi saçmalamışım gibi bakıyordu. "Tamam. Bu olabilecek bir şey..." Chani konuşmaya başladığında Taeyang onu kesti. "Tanrım Chani. Kimse bilimsel olayı merak etmiyor." "Devamında ne yapıyoruz?" Bu sefer benimle beraber olduğunu belli eden kişi Lucas'dı. "Devamını devamında düşüneceğiz. Yani konuşmadan sonra." Ayağa kalktım ve elimi kaldırdım. "Kimler benimle?" Ardından herkes ayağa kalktı. "Hepimiz!" diye bir çığlık yükseldi. "Sadece korsanlar biraz uzaktan yanında olacak." Mingi gülerek söyledi. "Kutlama yapmalıyız." Bambam bağırdı.

Kısa süre ardından Chani sihirle odaya balonlar yerleştirdi. Doyoung sihirle odadaki koca siyah beyaz karolu masaya yemekleri koydu. Son olarak Seonghwa içki ve içecekleri koyduğunda Taeyang'da müziği ayarladığında tam bir parti odası olmuştu. "Sevgili arkadaşlar! Bugün burada geri dönüşümüzü,  Haechan'ı ve ikizleri kutluyoruz." Doyoung bağırarak konuştu. Herkes ellerine bira şişelerini almışken ben vişne suyu içmeye başladım. Korsanlar ortada dans ediyorlardı. Haechan gürültüye rağmen pusetinde gülerek el çırpıp kahkaha atıyordu. Bambam ve Lucas koltukta zıplıyor, Chani Taeyang'ı rahatsız etmek için ona gıdıklanmasını sağlayan büyüker gönderiyordu. Kun ve ben ise onları videoya alıp gülebileceğimiz sahneleri arıyorduk.

Saatlerce orada kaldık. En sonunda Kai hyung gelene kadar. "Çocuklar! Okula gitmek için hazırlanmanız gerekiyor." Sesini yükselterek konuştu. Her konuştuğunda ses tonu biraz daha yükseliyordu ve her konuştuğunda ya neden ama? Bu eğlenceliydi gibi sesler çıkıyordu. "Aç olduğunuzu zannetmiyorum ama aç olan yemeğe gelebilir." Bunu söyledikten sonra odadan çıktı.  Taeyang büyüyle her şeyi eski haline getirdi. "Hazırlanmaya gitmeliyiz. Okula gidicez. Korsanlar kafalarına göre takılabilirler." Taeyang her zamanki gibi duruma el attıktan sonra hepimiz odadan çıkıp kendi odalarımıza yöneldik.

Descendants Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin