" Gökyüzü neden eskisinden daha çok parıldıyor? Yoksa senin gözlerin benimkine değdiği için tüm bulutlar simlenmeye mi başladı? "
Elindeki kalın kapaklı kitabı okuduğu cümleyle kapatıp derin bir nefes veren kız, sarıya kaçan kumral saçlarını geriye atmış ve gözlerini kapatmıştı. Asla böyle süslü şeyler düşünemeyecekti, ne kadar çok kitap okursa okusun... Çünkü aşkın sadece kitaplarda kaldığına inanıyordu, gerçek olmayacak kadar güzel şeylerin kalbini süslemesi için sadece kitaplara resim fırçalarını emanet edebiliyordu. Okuduğu cümlelerdeki karakteri hayal ederken yüzünde minik bir tebessüm oluşmuştu, kapattığı gözleriyle kusursuz olan şeylerin hayalini kurmak en sevdiği şeydi. O sırada duyduğu mızmızlanmayla hayatın o kadar kusursuz olamayacağını da anlamış oldu.
" Eul-ah! Ben tatilde su kaydıraklarından kaydığımız o güne geri dönmek istiyorum!! Bu notları ezberlemek çok zor! "
Mızmızlanırken sesi bebek gibi çıkan ve gözleri kısılan saçları iki yandan özenlice topuz yapılmış kız salona girmişti. Gülümsemesi bozulan ve anında gözlerini açıp okuduğu kitabı kütüphaneye yerleştiren Gaeul, oturduğu masanın üzerinden yere atlamıştı. Gözlerini devirirken bu açıklamayı bilmem kaçıncı kez yaptığını düşünüyordu.
" Bak, tatilimiz neredeyse yedi ay önce bitti! Neden her gün ben tatil anılarımızı tekrar tekrar anlatmanı ve ağlamanı dinlemek zorunda kalıyorum ki? "
" Ama ben tatile gitmek istiyorum, bak havalar ısındı. Götür beni! "
Arkadaşına doğru adım atan ve onun küçük omuzlarından tutan sinirli kız yavaşça en yakın arkadaşını sallamış ve kendine gelmesini sağlamaya çalışmıştı.
" Gidip notları ezberliyorsun, şirin şirin notlar alırken neden ezberlemediysen.. "
Yuyeon of diye bağırmasının ardından ayaklarını yere vurarak odaya dönmüştü, notları ezberlemeyi sonraya bırakan kumral kızsa kendini koltuğa atmıştı. İkisi bu eve tatillerinden hemen sonra taşınmışlardı, söylenmeye başlamış olsalar da en büyük hayallerini gerçekleştirdikleri için uzun süredir çok mutlulardı. Artık tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisiydiler ve derslerin zorluğu hakkında şikayet etmeleri gayet normaldi. Fakat Gaeul'e göre Yeon'un sürekli tatili hatırlayıp mızmızlanması hiç ama hiç normal değildi. Koltuğun iç tarafında doğru kıvrılırken yorgunluktan kapanmak için izin isteyen gözlerini onaylamıştı, saat epey bir geç olmuştu ve yarın okul vardı. Yatağına gitmek içinse fazla üşengeçti.
Güneş olabileceği en güzel hâliyle tüm güne başlayanları selamlıyor ve çiçek açan ağaçları parlatmak konusunda ustaca davranıyordu. Bulutlar birbiri ardından dizilirken adeta sarılmak için çabalıyor gibilerdi. Kelebeklerse en güzel renk kombinasyonlarını oluşturup gökyüzünde süzülüyor veya etrafa baharı yayan kokuların sahibi çiçeklerin üzerinde yerlerini buluyorlardı. Ve Hwang Yuyeon bu sabahtan oldukça keyif alıyor gibi görünüyordu, uykulu bir şekilde gözünü ovuşturan Gaeul'ün aksine.
" Şuna baksana Eul-lie.~ Çiçeklerin hepsi açmış!! "
" Güneş alnımızın ortasına vuruyor ve sabahın bilmem kaçı... Çok güzel gerçekten Yu-yu. Tatile gitmek istediğini sanıyordum. "
" Anın tadını çıkartmamız gerekiy- "
O sırada hızını alamayıp kumral saçlı kıza çarpan beyaz önlüklüyle mutlu kız birkaç adım gerilemiş ve şaşkın bir şekilde o ikisine bakmıştı.
Çiçek kokularının yerini yoğun ama bir o kadarda karşısındakiyle uyumlu olan parfümün aldığını anlayan Gaeul dengesini kurarak başını kaldırmış ve ona çarpan kişiye bakmıştı. Ilık rüzgar ikisinin de bedenlerini okşarken bir filmde gibi hisseden kız omzumun acısını dahi unutmuş bir şekilde karşısındakinin yüzünü inceliyordu. Fakat bu kısa sürmüştü çünkü Gaeul asla birisinin yüzüne bu kadar uzun süre bakmaya alışık değildi ve yanakları kızarmıştı. Normalde kendisine çarpan bir kişiye sinirlenip tüm kampüsü ayağa kaldıracak derecede bağırabilirdi. Ama şu an sanki baharın kokusuyla birleşen tahminince staj yapan öğrencinin kokusu birleşerek ağzını bantlamıştı.
Kahverengi saçları alnını kapatan çocuk hızlıca eğilerek beyaz çiçeklerin arasına düşen dosyayı almış ve yüzüne doğru düzgün bakamadığı kızın omzunu sıvazlayarak koşmaya devam etmişti. Eğer zamanında yetişemezse azar yiyeceği kesindi ve şişen gözleri artık bunu kaldıramayacak durumdaydı. Hastane binasına girinceye dek onu izleyen kızdan haberi bile yoktu.
Gözleri açıkken bile içinde olduğu bir rüya mıydı bu? Yoksa çiçekler şu an arkadaşının dediği gibi güzel mi görünüyordu? Başını iki yana hızlıca sallamasının ardından gerçekten iyi uyanamadığını fark eden Gaeul ağzı açık bir şekilde kendisine bakan Yu-yu'suna ne var anlamında el kol yapmıştı.
" KANKAAAAA, NE OLUYOR? BU KİM? "
Birileri duydu mu diye endişeyle tüm bahçede göz gezdiren kumral, patavatsız arkadaşına susmasını söylerken onun sırtına vurmasıyla kaşlarını çatmıştı. Şu an kendisini lisede sevdiği kız yanından geçerken sırtına yumruk yiyen kalabalık erkek grubu üyesi gibi hissediyordu. Yuyeon sağ olsun.
" Bir özür dâhi dilemeyen birisiydi, abartmasana şunu... "
" Staj yapan bir öğrenciydi, ne kadar zorlandıklarını biliyorsun hadi ama. "
merhaba!! bu kitap nacizade hanımefendi blablaiste'ye ithafen yazılmıştır. umarım çokça beğenirsiniz!
yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın~💓
YOU ARE READING
the fifth season| kt
FanficGözlerim açıkken bile içinde olduğum bu rüya, sana çiçekler açtırıyor. ~