New York'ta bir iş günü daha.The New Day Şirketine giderken yolda yine güvercin besleyen kadınla karşılaştım.Tanrım kimi kandırıyorum hayatım heyecanlı değil.Henüz 23 yaşında olmama rağmen aksiyonlu bir hayatım yok.Camdan dışarı her zamanki gibi bakarken araba durdu ve şöför arkaya döndü"20$ lütfen."dedi. Yolun başından beri elimde tuta tuta kırış kırış yaptığım parayı uzattım ve arabadan indim.Güvenlik görevlilerine kartımı gösterdim ve asansör kapanırken kendimi içine attım.Benimle birlikte gri gözlü,yapılı ve sanırsam benden bir yaş büyük genç bir adam duruyordu.Gözümün önüne gelen gri saçlarımı geriye attım.Asansör durdu ve ben koşarcasına indim adam gülerek"Bayan Alexandria ne bu aceleniz?"dedi.Adama baktım ve "Eski patronumuzun şımarık oğlu babasının yerine geçmiş bizimle tanışmak için toplantı istiyor."dedim ve saate baktım. Daha 10 dakikam vardı."Neden şımarık?"dedi adam benimle göz teması kurmaya çalışırken.Adama baktım ve "Patronumuz sürekli hayıflanır. Yaşlıdır ama iyi bir patron beni sever sürekli konuşuruz da.Oğlu her gece barlardaymış ve hoş olmayan işler yapıyormuş." diyerek arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım.Adam kolumu tuttu ve "Haplar falan mı kullanıyormuş?"dedi. Bense saatime bakarak "Hayır oradaki kızlarla- Lanet olsun! 7 dakikam var. Bayım gitmem lazım yoksa toplantıya yetişemem." deyip odama doğru koşmaya başladım. Eşyalarımı masama,deri ceketimi ise tekerlekli sandalyeme atıp topuklu ayakkabıyla koşabildiğim yere kadar koşmaya başladım.Birinin bana çarpmasıyla yere düştüm."Tanrı aşkına! Biraz önünüze baksanız! Lanet olsun bileğim."diye söylenmeye başladım.Kafamı kaldırdığımda asansördeki adamı gördüm."Çok özür dilerim Bayan Alexandria.Sizi görmedim." dedi kibarca. Sinirlenmiştim."Beni mi görmedin?Aramızdaki boy farkı en fazla 5cm'dir."deyip bileğimi sıvazladım. Adam elini uzattı kaldırmak için. Bense adama bakıp"Bileğim burkuldu bir elle kalkamam."dedim.Adam bir elini bacaklarımın altından geçirdi,öbürünü de sırtımdan geçirdi ve beni kucağına almış oldu. Odamı tarif ettim ve arada da teşekkür ettim beni kucağına aldığı için. Odama geldiğimizde beni oradaki geniş koltuğa oturttu ve "Hemen geliyorum."diyerek odadan çıktı.Etrafa bakınmaya başladım.Yeni patrona ne diyecektim şimdi ben? Acaba şu kötü,vicdansız patronlardan mıydı? O zaman kovulurdum.Bir kez daha şu asansördeki adama lanet okudum. Ne olurdu o asansörü kaçırıp öbürüne binseydim? Ayak sesleriyle kapıya döndüm. Asansördeki adam gelmişti.Elinde bir bardak kahve ve buz torbası vardı. "Çok özür dilerim. Şimdi ayağınızı uzatın ki daha çok şişmeden şu buzu koyalım. Toplantı yarım saat sonraya ertelenmiş bu arada."dedi. Ayağımı koltuğa uzattım ve bekledim. Adam deri taytımın bilek kısmını sıvadı ve üzerine buz torbasını koydu. Adamı incelemeye başladım. Gri gözleri ve siyah saçları vardı.Takım elbise adamın yapılı vücuduna feci yakışıyordu.Adam kafasını yerden kaldırıp bana baktığında gözlerimiz birleşti. Ben gözlerimi kaçırmak yerine tek kaşımı kaldırıp baktım.Adam da gözlerini kaçırmadan bakıyordu.Sonra adam elindeki kahveyi bana uzattı. Elinden aldım ve bir yudum aldım.Kahve sütlüydü.Karton bardağın üzerinde yazan yazı dikkatimi çekti."Bayan Alexandria özür dilerim. :)" yazıyordu. "Önemli ama-" "Önemli derken?"dedi lafımı bölerek. Bense "Hani önemli değil diye yalan söylerler ya ben doğruyu söyledim bayım.Ama sizi affettim.Bu arada siz adımı nerden biliyorsunuz?"dedim. "İş yerinde popülersiniz. Neredeyse herkes isminizi biliyor."dedi bileğime bakarak. Gözlerimi adama dikerek kahvemi yudumladım. Bir kaç dakika sonra adam buzu alıp gitmişti ve bende masama oturup evraklara gömülmüştüm.Tam yazdığım hayati değer taşıyan maili ortaklardan birine yollayacakken biri aniden kapıyı açınca korkup yanlışlıkla maili sildim."What the f*ck?!"diye bağırdım istemsizce. Sonra derin nefesler eşliğinde kimin geldiğine baktım. Sekreterim gelmişti. Elimi alnıma vurdum ve ofladım."Bayan Becka Lovhate benim yirmi dakikadır yazdığım önemli mail sizin kapı çalmayı unuttuğunuzdan dolayı gitti."diye kısık ama korkunç bir sesle söyledim. Kadın korkmuştu. Gözlerini kaçırıyordu artık. "Size gelen bu ani cesaret hakkında biraz tartışmak istermisiniz Bayan Becka Lovhate ?" diye sorduğumda "Bir daha olmayacak efendim.....Özür dilerim." gibi şeyler duydum. Ama affetmeye niyetim yoktu. Ben o maili yazmak için yirmi dakika vermiştim ama onun yüzünden silindi ve ben zamanımın boşa harcanmasından nefret ederim. Kıza işaret parmağımla kapıyı gösterip "Bugüne kadar eşlik ettiğiniz için teşekkürler ama artık vaktiniz dolmuş. Bir daha görüşmemek üzere Bayan Lovhate."dedim ve kız ağlayarak dışarı çıktı.Aşağıdaki güvenlikleri aradım , onun artık burada çalışmadığını ve kartının iptal edilmesi gerektiğini söyledim.Bir kez daha derin bir nefes aldım ve saate baktım.Toplantıya sadece beş dakika kalmıştı.Aniden ayağa kalkmamla kendimi yerde bulmam bir oldu. Lanet olsun bileğimin burkulduğunu unutmuştum. Aniden odaya biri girdi. "Bayan Alexandria ne oldu?"dedi bir erkek sesi. Kafamı yerden kaldırdığımda kısık sesli küfür ettim yere düştüğümde bayağı bir ses çıkarmıştım sanırım.Asansördeki adam yanıma geldi ve tam beni ayağa kaldıracakken elimle dur işareti yaptım. "İşinize bakabilirsiniz bir şeyim yok."dediğimde adam son bir kez daha baktıktan sonra odadan çıktı.Bende yavaşça masaya tutunarak ayağa kalktım.Bol gömleğimi düzelttim ve deri taytımında sıvanmış kısmını eski haline çevirdim. Odadan çıktım ve cam duvarlara tutunarak toplantı odasına doğru ilerledim. Ayağım çok acıyordu ama bu toplantıya geç kalırsam ne olacağını bilmiyordum.Kapının tam önünde durdum ve üstüme başıma şekil vermeye başladım ve Tanrı'ya toplantı odasının cam duvarları,cam kapılarının hepsinin siyah transparan olmayan camdan yapıldığından teşekkür ettim.Tam içeri girecekken bağırma ve ağlama sesi geldi. Bir erkek sesi "-nasıl yaptın?! Bu şirket saygın bir yer! SENİN ŞU SAÇMA CESARETİN YÜZÜNDEN ORTAKLIK ANLAŞMASI GİTTİ ! O MAİL ŞİRKET İÇİN NE KADAR ÖNEMLİYDİ BİLİYOR MUSUN?!"diyordu. Kızın sesi aynı az önce kovduğum sekreterime nasıl da benziyordu. O sırada kapı açıldı ve kovulan sekreterim çıktı.Ağlıyordu. Kapı ardından kendi kendine geri kapandı. Kolumdaki saate baktım.Toplantıya 3 dakika kalmıştı. Ama az önce duyduğum o kükreme sesi beni korkutmuştu ve boğazım kurumuştu. Su makinesinin oraya gittim. Su makinasi toplantı odasının 6 metre ötesindeydi ve oradan su alırken toplantı odasına sırtınız dönük olurdu. Suyu alırken toplantı odasının kapısı gürültülü şekilde açıldı. İçeriden kimin çıktığına bakmadım. Arkamdaki koridorda çınlayan ayak seslerini duyunca suyu kafama diktim ve ayak sesi kaybolana kadar içtim. Hiç ses gelmeyince plastik bardağı çöpe atıp arkamı döndüm. Koridor boştu. Derin nefes alıp toplantı odasına doğru ilerledim. Arkamda ise diğer çalışanlar geliyordu. Ayağım yüzünden duvar tarafından gidiyordum.Omzuma birinin dokumasıyla kafamı hızlıca çevirdim."Lexie nasılsın? Ne oldu da duvara tutunarak gidiyorsun?"dedi ofisteki en yakınım olan Max. "Her şeyi şu şımarık patronu bir saat boyunca beklerken anlatacağım. Sakin ol Max." derken kolumu omzuna attım. O da galiba ayağımla ilgili bir şey olduğunu anlamış ki elini belime koydu. Tüm ağırlığımı ona vererek odaya doğru yürümeye başladık. Odaya girdiğimizde devasa siyah camdan yapılmış dikdörtgen masanın patronun oturacağı baş köşenin hemen soluna oturdum.Yani dikdörtgen masanın kısa kenarının yanındaki uzun kenarının en başına. Hemen yanıma da Max oturdu. Masaya baktım. Boş şarap şişesi vardı patronun oturacağı kısımda. Max'e şişeyi kafamla göstererek "Tam bir ayyaş."diye fısıldadım. O ise kıkırdadı. Masada kaseler dolusu cips vardı. Her çalışanın tam önünde olacak şekilde dizilmiş içecekler vardı.Saatime baktım ve toplantıya bir dakika kaldığını gördüm. Herkes kendi içinde durumu sorgulamaya başlamıştı.Bense kapıya bakıyordum. Saate baktığımda toplantı saatinin tam olarak geldiğini gördüm.Ve kapı hızlıca açıldı. İçeriye gelen kişi asansördeki adamdı. Galiba o da bir çalışandı diye düşünürken adam geldi ve patron koltuğuna oturdu. "Merhaba ben yeni patronunuzum. İsmim Ryan Delphi. Hepinizi tanımak istiyorum sırayla başlayalım."dedi. Holy sh*t! Ben sabah onun dedikodusunu yine onunla yaptım. Bana bayağı kibar davrandı ona ve ben ona lanet ettim.Sabahtan beri adama kötü şeyler yaptım. Tanrı'm lütfen bana yardım et."O zaman buradan başlayalım."dedi yeni patronumuz Ryan beni işaret ederek. Ondan şimdi özür dileyemezdim. Daha boş bir zamanda yalnızken dilemeliydim özrümü. Ayağa kalkıp herkesin beni görmesini sağladıktan sonra konuşmaya başladım."Merhaba. Ben Alexandria Nicolo. Buranın CEO'suyum. Hepiniz tanıyorsunuzdur zaten.Buraya 22 yaşında başladım ve şimdi 23 yaşındayım. Bir yıldır burada çalışıyorum yani.Bu arada sizinle tanıştığıma memnun oldum Bay Delphi."dedim ve yerime oturdum.Bayağı bir insan kendini tanıttıktan sonra bir kişi kaldı kendini tanıtmayan. Bu şirketin herkese yazan kızıydı. Kaba terimle bir s*rtüktü.Ayağa kalktı ve patronun iyice yanına geldi."Ben Wilana Hooker." dediğinde herkes öksürürmüş gibi yapıp gülmeye başladı. (Hooker ingilizcede s*rtük demek.)Ryan'ın da kendini zor tuttuğu belliydi o yüzden içeceğini kafasına dikti.Bende içeceğimi diktim ve yavaş yavaş içmeye başladım."Duyduğuma göre barları seviyormuşsunuz. Amcamın işlettiği bir bar var. Ne zaman isterseniz."dedi ve arkasını döndü.Minicik ve dar eteğinin yırtmaçı biraz fazla yukarı yırtılmıştı ve altından kırmızı tangası gözüküyordu. Bunu görünce içecek boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Diğerleri de baktığım yere bakınca gülmeye başladılar. Ryan sırtıma vurup sorarcasına baktı ama benden cevap gelmeyince baktığım yere bakmasıyla kahkahalara boğulması bir oldu. Oturmayı telefona bakmaktan unutmuş olan Wilana yerine sonunda oturduğunda herkes gülmekten ağrıyan karnını ovuyordu Ryan haricinde. Çünkü o kahkaha atmayı bizden bayağı önce kesmişti.O herkesle mesafeli olmalıydı ve çalışanlarına uzun süre gülmek olmazdı. Wilana herkese tek kaşını kaldırarak bakıyordu ta ki gözleri Ryan'a gelene kadar.Ona herkese baktığı gibi iğrenmişçesine değil de flörtöz bakışlar yolluyordu. Ryan herkes kendine geldiğinde "Şimdi birbirimizi daha iyi tanımak için Doğruluk ve Cesaret oynayacağız.Eğer denilen yapılmazsa ceza da olacak. Ama cezayı soran kişi belirleyecek. Cezaya uyulmazsa kovulacak o kişi."dedi. Herkes korkmuş ve tek ses çıkarmamıştı.Ryan eliyle yerdeki yuvarlak devasa halıyı gösterdi ve "Hadi oturun." dedi.Şişeyi aldı ve az önce oturduğum yerin karşısına geçti. Şişeyi ortaya koydu ve "Sen çevir."dedi bana bakarak. Ben elimle kendimi işaret ederek "Ben mi?"dediğimde kafasını salladı.Şişeyi çevirdim ve tam Max ile Sarah adında bir kız arasında durdu.Soruyu soran Max cevap veren Sarah'dı.Max kötü bir şekilde sırıttı ve "Buradaki hoşlandığın kişinin yanına git ve ne zamandan beri ondan hoşlandığını söyle." Sarah göz devirdi ve "Ben sana doğruluğu mu yoksa cesareti mi seçtiğimi söylemedim. Acele etme."dedi. Max ise "Eğer doğruluksa bu şirketteki hoşlandığın kişinin adını be soyadını söyle. Eğer cesareti seçtiysen ise az önce dediğimi yap."dedi. Kız yere bakıp "Edward Lonwer."dedi.Edward denilen çocuk kıza doğru iğrenircesine baktı. Bense çocuğa dik dik bakmaya başladım. İyi ki kız yerden kafasını kaldırmamıştı. Çocuk bana anlam veremediğim bir şekilde baktı.Hemen kafamı çevirdim.Şişeyi Sarah döndürdü.Şişe Max ile Wilana arasına geldi.Max soruyor Wilana cevaplıyordu. Max düşünürmüş gibi yapıp parmağını şıklattı. "Wilana,bebeğim senin için Sarah'dan daha özel planlarım var.Ama önce doğruluk mu cesaret mi?" diye sordu minik pis bir sırıtış eşliğinde. Wilana "Doğruluk."dedi ve gözleriyle çaprazındaki Ryan'ı taciz etmeye başladı.Elimi alnıma götürdüm. Max beni farkedince sırıtışı daha da arttı ve bana "Şimdi senin moralini bozanın karizmasını bozacağım." bakışı attı. Zayıf bir şekilde gülümsedim. Max eliyle çenesini ovuşturdu ve "Kaç kişiyle yattın?" dedi.Ağzım şaşkınlıktan açıldı. Diğer birkaç çalışanın da yüzünde aynı ifade vardı geri kalanı ise umursamıyor aksine sırıtıyorlardı.Wilana düşündü ve "Ne kadar bir zaman dilimi içinde? Eğer hayatım boyuncaya 25'ten sonra saymayı bıraktım." dedi sanki günde kaç bardak su içtiğini söyler gibi. Max eliyle çenemi kapattı ve göz kırptı.Şişeyi bu sefer Wilana çevirdi.Ben ve Ryan'ın arasında durdu. Ryan soruyordu ve ben cevaplıyordum. Bana bakarak sordu."Doğruluk mu cesaret mi?" Cesaret dersem yapabileceklerini bilmiyordum. Kendimi bu durumdan kurtarmanın en sağlam yolu doğruluktan geçiyordu."Doğruluk."dedim. Gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım."Şimdiki halin de dahil olmak üzere kaç kişiyle çıktın?"dedi. Basit bir soruydu ama bunu söyleyerek ünümü bozmazdım. Çünkü ben hayatım boyunca bir kişiyle bile çıkmamıştım. Ben buradaki saygı duyulan,gizemli ve korkulan CEO'ydum,Buradaki herkes bana bakıyordu.Cevabı öğrendiklerinde hakkımda bir sürü saçma şey çıkacaktı ve arkamdan konuşulmasından nefret ederdim."Özel hayatımın sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum. O yüzden cevap vermeyeceğim."dedim düz bir şekilde. Ryan sırıtarak " O zaman cezanı iş çıkışında söyleyeceğim."dedi. Ben ağzımı hafif aralamış bir şekilde bakıyordum. O kimdi ki de bana ceza verecekti? Ah, doğru ya oyuna başlarken şartları kabul etmiştik ve o benim patronumdu. Oyun devam ediyordu. Şişeyi çeviren Ryan'dı. Bu sefer Ryan ve Wilana arasında durdu. Wilana soruyor, Ryan cevaplıyordu.Wilana Ryan'a flörtöz bakışlarını yollarken "Doğruluk mu cesaret mi?"dedi.Ryan elini çenesine götürdü. "Cesaret." Wilana yavaş adımlarla Ryan'ın yanına gitti."O zaman Ryan beni öp." Aralık kalan ağzım daha da açıldı. Diğerleri de öyle yapıyordu. Birkaç gülen kişi haricinde.Wilana yavaş bir şekilde bağdaş kurmuş Ryan'ın kucağına oturdu. Wilana'nın utanmak kelimesini hiç öğrenmediği o kadar açıktı ki.Wilana yüzünü daha da yaklaştırdı ve tam dudakları değecekken daha fazla dayanamayarak konuştum. "Burası bir iş yeri.En azından çıkışta yapsaydınız.Ve Bay Delphi eski patronumun dediği kadar varmışsınız."dedim ve ayağa kalktım. Ayağımı hep unutuyordum o yüzden yere geri düştüm. Diğerlerine rezil olmamak için sanki gömleğimi düzeltmek için kalkmışım gibi yaptım.Hiç kimse anlamamıştı Ryan hariç. Zaten öyle olmasının sebebi de oydu. Kafam yere eğikti. Wilana'dan çıkan değişik sesi duyunca kafamı kaldırdım ve öpüştüklerini gördüm. Rahatsız ediciydi.Sinirlenmiştim.Ryan Wilana'dan ayrılınca bana baktı.Ona sinirli bir şekilde baktım.Bakışlarını kaçırdı. Wilana hala onun kucağında oturuyordu. Wilana aşağıda bir yere odaklanmıştı. Nereye baktığını görünce gözlerimi kaçırdım. Bu kızın gözleri bile tehlikeliydi. Ryan nazikçe Wilana'yı kaldırdı ve şişeyi çevirdi. Sarah'nın hoşlandığı Edward ile bana geldi. Edward soruyor ben cevaplıyordum. Edward bana yine anlam veremediğim bakışlardan attı."Doğruluk mu yoksa cesaret mi buz kız?" diye sordu.Tek kaşımı kaldırarak "Buz kız? Çok cesursun. Cesaret cesur oğlan."dedim. Gülümsedi ama gülümsemekten çok sırıtıyor gibiydi. Bugün herkes böyle sırıtıyordu. "Beni öp."dedi. Gözlerim ardına kadar açıldı. Bu çocuğa bir ders vermem gerekiyordu. Ayağa kalktım ama yavaşça. Düşmedim yavaşça kalktığımdan dolayı. Hafif topallayarak yanına gittim. Tam önünde dizlerimin üstüne çöktüm ve iyice yaklaştım. "Bugünkü ikinci cesur vakasısın biliyor musun?" diye fısıldadım onun dudağıyla benim dudağım arasında birkaç milimetre kalınca. Gözleri sürekli dudağıma kayıyordu."Ama şunu unutma ben senin üstünüm seni istediğim zaman kovabilirim cesur oğlan. Ama nedense seni kovmak içimden gelmiyor." diye devam ettim. Bu ilk öpücüğüm olmayacağı için Tanrı'ya teşekkür ettim.ilk öpücüğüm üniversitede merdivenden koşarken üst üste düştüğüm bir çocuğa gitmişti.Edward dudaklarımız hafif temas edene kadar geldi. Hafifçe ittirdim. "Gözlerini kapat." dedim ve o anında dediğimi yapınca gülümsedim. Kulağına eğildim ve "Bir dakika bekle." dedim. Masaya doğru süründüm ve içeceklerden bir tane aldım.Yanına kadar yine süründüm ve kulağına "Bunu hakettin cesur çocuk."dedim. Gülümsedi ve ben kafasından aşağı içeceği boşalttım. Herkes gülmeye başlayınca Edward'ı orada bırakarak yerime geçtim. Max bana elini uzattı ve "Çak bir beşlik."dedi.Eline vurduktan sonra Ryan'a baktım tebessüm ediyordu.Saatine baktı ve "Bugünlük bu kadar. Çıkabilirsiniz. Bayan Nicolo siz çıkmadan odama uğrayın." diyerek odadan çıktı.Max'le birlikte ofisime doğru giderken önümüzü biri kesti. "Alexandria Nicolo beni hatırladın mı?"
*Multimedia:Alexandria Nicolo
Teşekkür ederim kapak ve ilham getirdiğin için nil_blomfield . Bu kitap senin için...
![](https://img.wattpad.com/cover/35255101-288-k717532.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRİ (Askıya Alındı)
RomanceBirinin bana çarpmasıyla yere düştüm."Tanrı aşkına! Biraz önünüze baksanız! Lanet olsun bileğim."diye söylenmeye başladım.Kafamı kaldırdığımda asansördeki adamı gördüm."Çok özür dilerim Bayan Alexandria.Sizi görmedim." dedi kibarca. Sinirlenmiştim."...