Ceza

75 11 0
                                    

Max'le birlikte ofisime doğru giderken önümüzü biri kesti. "Alexandria Nicolo beni hatırladın mı?"
Adamın yüzüne dik dik baktım.Bu adamı hatırlıyor muydum? Mmm..hatırlamıyordum ya da beynim bugün yorulmuştu.İkinci seçeneğe inanıyordum aslında..Sırıtıyordu. Yüzümü buruşturdum. Yakışıklıydı ama onda bir şey vardı. Hafızamı tetikleyen bir şey.Adam yaklaşmaya başlayınca Max önüme geçti."Bak aranızda 1 metreden daha az mesafe olmasına karşıyım.Ya uzaklaş ya da uzaklaştırayım."dedi ama adam gerilemedi.Acaba bu adam üniversitedeki... Hayır değildi. Olamazdı değil mi? Yüzde kaç ihtimal vardı?"Ben üniversitede yanlışlıkla üst üste düşüp öptüğün kişi."dedi.Gözlerim irice açıldı ve Max'in arkasından çıktım. Adamın kolundan tuttuğum gibi ofisime sürükledim. Ayağım çok acıyordu ama ona bunu gösteremezdim. Kapıyı açtım,içeri geçtim ve tekerlekli sandalyeme otururken hala ayakta olan adama deri koltuğa oturmasını işaret ettim.Eşyalarımı toparlamaya başladım. Birazdan çıkacaktık." Evet ne vardı? Neden buradasın?" dedim katı ses tonumla. Adam güldü. "Hala anlamıyorsun,o zaman da anlamamıştın. Pişman mısın yanlışlıkla beni öptüğüne?"diyerek oturdu.Ağzımı açtım ve bir şey söyleyecekken aslında söyleyecek bir şeyim olmadığını fark ederek ağzımı geri kapadım.Ondan neden iğreniyordum? "Hatırlayamadığım çok şey var. Mesela neden senden iğreniyorum?" dedim dayanamayarak. Melodik bir kahkaha attı ve gözlerime baktı."Çünkü....ben.... senin ilk öpücüğünü aldım. Dudaklarımız değdiğinde ben seni öpmeye devam ettim. Sen ise asla beni sevmeyeceğini ve benimle sevgili olacağına ömür boyu yalnız gezmeyi göze aldığını söyledin. Ve eve gidip benim yüzümden ayılmaya başlayan kafanı tekrar sarhoş yapıp ağzını Jack&Daniel'ın içkileriyle çalkalayacağını söyledin. "dedi. Utanç verici olayların çoğunu hatırlamamamın sebebi üniversitedeyken yanımda alkol taşırdım ve sınavlara girmeden önce stresimi alır diye alkol alırdım. Aslında her zaman alırdım sadece sınav öncelerinde daha az alırdım.Ve alkoliktim.Ama Tanrı'ya yemin ederim ki bıraktım.O günün ayrıntılarını tam olarak hatırlamasamda iki üç şeyi hatırlıyordum. Mesela yanlışlıkla onu öptüğüm anı ama geri kalanı yoktu."Ve sen sarhoştun çünkü sarhoş olmasan asla yere düşmezsin ve gereksiz şeyler bağırmazsın.Dengen ve gururun senin için önemli.Şimdi Nicolo sence neden buradayım?" dedi eliyle saçlarını dağıtarak.Aptal veya saf değildim o yüzden neden geldiği hakkında bir tahminim vardı."Kimse bana bu kadar dikkat etmemişti. Bu da demek ki sen beni takip ettin.En yakın arkadaşım bile beni dengesini sağlayamayan biri sanıyordu. Ki en yakın dediğim kişi beni tanımıyordu. Neden? Çünkü sınıfta onun dışında kimseye merhaba demiyordum.Alkol sıkıntım yüzünden kimseyle yakın olamıyordum,olamazdım ve olmadım da.Üniversitenin hocalarına şikayet etme olasılıkları yüksekti.Yani o zaman sen...bana aşıksın veya hoşlanıyorsun... öyle mi?" dedim saçlarımı geriye atarken. Saate baktım. Çıkış saatim neredeyse gelmişti."Gerçekten zekisin Nicolo."dedi gülerek.Bende gülerek "Karşında buranın CEO'su duruyor."dedim. O ise yine sırıtarak "Karşında buranın genç patronunun kuzeni ayrıca ikinci yeni patronu duruyor."dedi.Ağzım açıldı ve gözlerim irileşti.Kendime şans diledim. Bundan sonra iş zorlayıcı olacaktı."Tanrım." diyebildim sadece.İsmi neydi acaba?"Şey adın neydi hatırlamıyoru-" "Oliver Delphi." diyerek lafımı böldü."Ve CEO'luk dışında başka bir görev daha vereceğim sana. Artık hem CEO'sun hem de asistanım."diyerek odadan çıktı.Elimi alnıma vurdum ve söylenmeye başladım. En iyisi her şeyimi bilen Max'i aramamdı.Şirket telefonunu kendime doğru çekip numarayı tuşladım ve ahizeyi elime aldım."Alo?" sesini duyar duymaz konuşmaya başladım."Merhaba Bay Austin.Odama gelebilir misiniz ,lütfen ?" deyip cevabını beklemeden telefonu kapattım.Kapımın vurulmasıyla kalkıp yavaş adımlarla kapıyı açtım.Artık bileğimdeki acıya alışmıştım.Max'i görünce onu içeri aldım ve yerime oturdum.O ise masamın karşısındaki deri koltuğa yayıldı.Bugün olan her şeyi düzgün bir şekilde açıkladım."-dedi. Ve ben de seni çağırdım. Max ne yapacağım ben?CEO olmak büyük sorumluluk artı sekreterliğin getirdiği sorumluluk... Lanet olsun Delphi ailesine."dedim kalemle oynarken. Max ise bana ağzı açık bakıyordu. " Ne yani sen yeni patronumuzun dedikodusunu onunla mı yaptın? Sabahları iyi olmuyorsun sen. Diğer yaptığın şeyleri saymıyorum bile. Ama ben de ikinci yeni patronumuzu tehdit ettim. Bence şans ikimizden de nefret ediyor. Ne dersin?" dedi yarı gülerek. Ben de gülmeye başladım. O sırada kapı açıldı Max dikeldi,düzgün oturdu ve ben de elime gelen ilk dosyayı aldım."Evet Bay Austin. Bence de. Grafik sonlara doğru yükselmeliydi ki şirket az zarar yapsın."diye bir şeyler saçmaladım."Bayan Nicolo bir de şuraya bakın dedi dosyadan öylesine bir sayfa açarken. Dosyayı elime alıp okuyormuş gibi yaptım. "Bayan Alexandria ve Bay Austin.Demek iş yapıyorsunuz-"derken lafını kestim "Sizi fark edemedik Rya-öhöm yani Bay Delphi ,çok özür dileriz. İşe kendimizi fazla kaptırmışız da." deyip gülümsedim.Gülerek "Elinizde tuttuğunuz dosya ,Bayan Alexandria şirketin kâr-zarar dosyası değil. Ayrıca içinde grafik de yok. Ortaklık Anlaşmaları dosyası ve ters tutuyorsunuz. Cidden çalışmaya biraz fazla dalmışsınız. Bu arada mesai çoktan bitti.Gülme sesleri gelince merak ettim de."dedi göz kırparken ve odadan çıktı.Sonra kapıyı tekrar araladı başını uzattı ve "Sizi aşağıda arabamda bekliyorum. Tek siyah araba benimki."dedi ve kapıyı kapattı. Utanmıştım.Hemde çok.Gözlerimi kapıdan ayırdım ve Max'e bakmaya başladım. Max de gözlerini kaçırdı. İkimiz de utanmıştık. "Galiba az önce feci bir şekilde-" "rezil olduk."dedi lafımı bölerek Max.Zaten toparladığım çantamı omzuma astım,bilgisayarı kapattım ve deri ceketimi alarak çıktım. Ardımdan Max'de çıktı. Max'in toparlayacak eşyası yoktu. Telefonunu yanında taşıdığından ve ceketi üzerinde olduğundan odasına gitmedi. Sekreteri hallederdi zaten. Sekreter kelimesi aklıma yine yeni görevimi getirdi. Kafamı iki yana salladım sanki öyle yapınca unutacakmışım gibi.Hızlıca merdivenlere yöneldim.Asansör bugün bana yeterince şans getirmişti.Max ise asansör beklemeye başladı.Zemin kata geldiğimde kartımı okutup dışarı çıktım. Rüzgar yüzüme vurdu ve saçlarımı yüzüme yapıştırdı. Elimle saçlarımı geriye attım. Gözlerimle etrafı taramaya başladım.Gözlerim siyah bir arabanın kaportasına yaslanmış olan Ryan'a takıldı. Telefonuyla uğraşıyordu ve rüzgar onun saçlarını karışık bir hale getiriyordu. Ve bu ona feci yakışıyordu.Ona doğru ilerlemeye başladım. Bana baktı gülümsedi. Ona doğru ilerlerken arkadan açtığı müziği duydum. Ve şarkıya eşlik ediyordu Ryan. Sesi de fena değild- Tanrı'm kimi kandırıyorum sesi muhteşem.
"She can't sing,(Şarkı söyleyemez.)
She can't dance but who cares she walks like Rihanna.(Dans edemez ama kimin umurunda Rihanna gibi yürür.)"diye eşlik ediyordu.Arabanın kapısına geldiğimde hala beni izliyordu."Cezamı söyleyin ve gideyim. Taksi çağırmam lazım."dedim sabırsızlıkla(!).Acaba daha ne kadar batacaktım bugün.Ryan bana baktı ve "Benimle yarın akşam yemeğe çıkacaksın ve sorduğum her sorunun cevabını vereceksin."dedi. Ben olduğum yerde mimiğimi bile değiştirmeden bakıyordum.Bir kaç saniye sonra benden "Ha?" diye bir ses çıktı."Ve taksi çağırman gerektiğine gelince seni ben bırakacağım ki adresini öğreneyim."dedi. Ben hala orada duruyordum.Ne demeliydim? Ne yapmalıydım?Hayır deyip işimden vazgeçmek saçma olurdu. Altı üstü bir yemekti ama soru kısmı.Sesim kısılırsa konuşamazdım değil mi? Kimi kandırıyorum o zaman da yazmak zorunda kalırdım.İki elime de eczanede satılan şu garip el incitince takılan eldivenlerden takardım. Evet kurtuluş yolumu buldum."-Alexandria. Bayan Alexandria!"diyen Ryan'ın sesini duymamla düşüncelerimden sıyrıldım ve ona döndüm. "Evet?"dedim yüzümdeki haina sırıtışı yok edemezken."Adresiniz?"dedi Ryan arabayı çalıştırırken."Aaa... Tamam...şey siz ilerleyin ben tarif ederim."dedim.Rayan kafasını salladı ve gaza bastı.Yemekte kesin yine o erkek arkadaş konusunu açacaktı.Bu akşam bir sevgili edinmeliydim. En azından yarına kadar.

GRİ (Askıya Alındı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin