Hooker's Lips

62 11 1
                                    

Eve gelmiş ve kendimi koltuğa atmıştım.Yorulmuştum hemde bayağı. Ryan arabadan inmeden önce sadece yarın yedide beni alacağını söylemişti. Telefonumu koltuğun yanındaki masadan aldım ve Max'i aramaya başladım.Telefon açılınca"Max yardımına ihtiyacım var. Bana gel."dedim.Arkadan çığlık duyunca "Max katil mi var orada? Kim bağırıyor?"diye sordum. Max gülmeye başlayınca değişik ama bir kıza ait olan bir ses duydum."Max lütfen bana yanındaki kızla korku filmi izleyip çığlık attığınızı söyle. Max,kardeşim beni utandırma.Tanrı aşkına her şeyin bir korku filminden ibaret olduğunu söyle."dediğimde yine güldü.Kızarmamıştım çünkü utanınca kızaran biri değildim. Aslında ateşim çıkmazsa kızaran biri bile değildim."Lexie sadece eğleniyorduk-" "Eğlenmekten kastın korku filmi izlemek mi?"diye lafını böldüm."Lexie-" "Ya da birbirinize korku hikayeleri anlatmak mı?"dedim umutla şansımı zorlayarak."Lexie eğlenmek diyince neyi kastettiğimi biliyorsun.Ayrıca korku filmi ve korku hikayeleri falan yok."dedi. "İşini yarım bırak gel o zaman umurumda değilsin.Bana yardım etmen lazım kardeşim."dedim sıkıntıyla. İç çekti ve "15 dakikaya oradayım."dedi. Cezamı ve çıkışta olanları koca bir metine sığdırıp Max'e attım.Tabi telefonu kapatmadan önce kızdan çıkan homurtuları duymak beni bayağı güldürmüştü.Ayağa kalktım etrafı toparladım. Televizyonu açtım. Belgesel çıkmıştı karşıma. Bitkilerle ilgiliydi. Tam kanalı değiştirecekken gösterdiği çiçek ve verdiği ilginç bilgi gözlerimi ekrana kitlememi sağladı."Bu çiçek kadın dudağı şeklinde olduğu için ismi *Hooker's Lips*(k*ltağın/s*rtüğün dudakları). Aslında normal bir kadından çok botokslu dudaklara benziyor."diyordu. Hemen telefonumu elime aldım internete çiçeğin adını girdim. Görselleri inceledikten sonra bir tanesini indirdim. Yarın işime yarayacaktı. Televizyonu kapattım ve tam Max gelene kadar kestirmeye başlayacakken kapı çaldı."Ah hadi ama! Tam uyuyacakken mi?" diye söylenerek kapıya ilerledim. Max elinde pizza kutusuyla karşımda dikiliyordu.Pizzayı elinden aldım ve salona geçtim. Max'in de kapıyı kapatıp arkamdan gelmesini işittim. Ayakabbısını çıkarmamıştı. Ben bu konularda hassastım. Koca evi ben temizliyordum sonra. Hizmetçi tutmayı düşünmüştüm bir ara ama geçen sene en son bir hizmetçi şirketinden hizmetçi ayarlamaya çalıştığımda kadın alman çıkmıştı. Alman olması sorun değil ama ingilizce konuşamaması büyük sorundu. Yerleri silmesini anlatmaya çalıştım ama tozları süpürdü ve halının altına koydu. Bunun gibi bir kaç şeyi daha böyle yanlış anlayınca sinirlenmeye başladım ve kadına küfrettim. Ama hani derler ya bir insan bir dili öğrenmeden önce o dilin küfürlerini öğrenirmiş diye. Ne dediğimi anlamış.Kadın da bana "F*ck you." dedi ve gitti.Sonra daldığımı fark ettim be Max'e doğru döndüm. Tek kaşımı kaldırdım ve ayakkabısına gözümü diktim."Ayakkabımı beğendin galiba. Gerçek deridir ve markası da-" "Eğer gerçek deri ayakkabılarını balkondan atmamı istemiyorsan derhal çıkar ve girişe koy. Hadi!"dedim otoriter bir tonla.Söylene söylene gitti."Hala ayakabını çıkarmadan mı yürüyorsun sen?! Max ciddiyim çıkar şunları ve yoluna devam et. Max, hayır. Onu favori siyah botumun üzerine koyma. Seni ahmak!"dedim ve yanına koşmaya başladım. Koşarken girişteki halıdan dolayı kayarak yere düştüm.Burkulmuş bileğimin artık yok saymaya başladığım acısı yine gelmişti."Seni geberteceğim Max."diye tısladım. Kolumu omzuna atıp beni kaldırdı ve bende ağırlığımı ona vererek yürümeye başladım."Off. Çok ağırdın Lexie. O pizzayı yeme bence. Yoksa bu gidişle bir daha sana yardımcı olamam ayağın burkulduğunda."dedi. "Max, Max ,Max boş hayallere kapılıyorsun. O pizzayı sana tattırmayacağımdan emin olabilirsin. Ayrıca o spor salonuna kas yapmak için gittiğini sanıyordum"dediğimde bir ara omzundaki kolumu attı ve düşecektim. Tabi hemen geri tuttu. "Evet kas yapıyorum Lexie ama oraya asıl gitme nedenim kızlar. Oradaki kızları görmelisin hepsinin-" "Kes sesini ve o erkek yorumlarını. Senden fikir alacağım ama önce şu pizzayı yemem lazım. Eve geldiğimde beri bir şey yemedim. Ama sen yemişsindir. Eğlenmeye bile vakit bulduğuna göre."dedim imayla. O ise bana gülerek baktı ve "Eğlencenin insanı nasıl acıktırdığını bilemezsin-" "Sapıkça yorumlarını kes ve biliyorum senin de yemek yemediğini. Çünkü yeseydin XXL pizza almazdın. O zaman XL alırdım ki bu bir tek bana yeterdi. Biliyorsun çok küçük yapıyorlar. XL normal bir pizzacıdaki orta boya XXL ise büyük boya denk."dedim ve derin bir nefes aldım. "Beni tanıyorsun."dedi ve göz kırptı. Önüme dönünce çoktan salona girdiğimizi ve ayakta dikildiğimizi gördüm. Max beni omzuna aldı aniden."Hayır. Hayır. Max lütfen. Max! En son yaptığında bir hafta boyunca belimde o sıcak bezimsi şeyle gezmek zorunda kaldım. Lütfen Max acı- Aaaaaaa!"diye çığlık atmamla kendimi koltukta bulmam bir oldu. Yine yapmıştı işte. Beni omzuna alıp koltuğa fırlatmıştı. Belimi koltuğun yaslanma kısmına vurmuştum,yine."Tanrı aşkına Max. Şimdi nasıl yarın yemeğe gideceğim?"derken yüzümde hain bir sırıtış belirdi. Max anlamamış gibi bakınca ona göz kırptım. Düşündü ve sonra o hain sırıtış onun yüzünde de belirdi. Ama solması belirmesiyle bir oldu." Lexie iyi de Ryan eninde sonunda yarın seni alır. En kötü ihtimal seni burada ziyaret eder ve sorguya çeker." dedi. Mesajı okumuştu demek ki."Sesimin kısıldığını ellerimin incindiğini düşün. Ne konuşarak cevaplayabilirim ne de yazarak."dedim."Hadi bağırdın ve sesin kısıldı ama ellerin Lexie ? İncindi dediğinde şüphelenmez mi? Kanıtın da olmaz."dedi Max."Onu da düşündüm hani şu eczanelerde satılan ve el incitilince takılan değişik eldivenlerden bir çift alırsaaaam-" "Geriye muhteşem rol yeteneğin kalıyor." diye tamamladı Max. "Max şimdi rica etsem bana o eldivenlerden alabilir misin? Araban var ve benim yok biliyorsun."dedim ve gözlerine baktım.Göz devirdi."Tamam. Bir kaç dakikaya dönerim."dedi ve çıktı. Mutlu olmuştum ve yapabileceğim en iyi şeyi yaptım. Pizzanın yarısını yedim. Diğer yarısını da Max'e sakladım. Yoksa beni boğardı. Telefonumdan Wilana'nın blogunu açtım ve yazdığı şeyleri okudum.Günlük gibi bir şey yazıyordu ve terbiyesiz şeylerden bahsettiğini anlamak için blogu okumanız gerekmezdi. Kendisiyle tanışsanız bile yeterdi ne yazdığını anlamak için.Okumaya devam ettim ama gözüm bir pargrafta takıldı. Bana lakap takmıştı doğruluk ve cesaret oyununda yaptığımdan dolayı.
'Merhaba ben Wilana canlarım. Bugün olaylar çoğunluktaydı anlattığım gibi ama en güzel bölüm tam burada başlıyor.Patronumuz değişti bildiğiniz üzere ve aşırı seksi biri geldi. En yakın zamanda sevgilim olacak yani bana teklif edecek ;) Doğruluk ve cesaret oynadık!! Eh diğer çalışanlar iyi oynadı ama Sürtük Nicolo gerçek yüzünü gösterdi ve fanteziler yaptı. Ryan ise beni öptü. 💋♥️😘
Görüşürüz Wilana'nın Canları
Sevgiler,
Wilana 👠💄💎💅🏻💋🌹🍷❤️💃🏼'
Bir sürü gereksiz emoji kullanmış ve tonlarca yalan söylemişti. Ryan mı onu öpmüştü? Ben fanteziler mi yapmıştım? Ben mi s*rtüktüm? Linki kopyalayıp Max'e attım. Acaba Max nerede kalmıştı? Emojilere gözüm bir kez daha takılınca sondan dördüncü sırada bir gül emojisi olduğunu gördüm ve aklıma bugün keşfettiğim çiçek geldi. Yarın ona bu yazdıklarının hesabını soracaktım. Ayağa kalkmamla zil çaldı. İşime gelmişti ayağa kalktığımdan dolayı. Kapıyı açtım ve elinde poşetlerle Max'i gördüm. Salona geçtim ardımdan o da geldi. Ama bu sefer ayakkabısını çıkarmıştı. Koltuğa otururken elindeki poşetleri bana attı. Yorgun gözüküyordu. "Yorgun gözüküyorsun Maxie."dedim. Max bana orta parmağını kaldırırken "Senin şu eldiven şeyini bulmak için tamı tamına 6 eczaneye gittim ve hepsi de New York'un bir ucundaydı."dedi ve ona ayırdığım soğumuş pizzayı yemeye başladı. "Telefonuna yolladığım mesajı gördün mü?"dedim tırnaklarıma bakarken. Kafasını kucağına aldığı kutudan kaldırdı ve "Hayır?"dedi sorarcasına. Telofonumdan Wilana'nın blogunu açtım ve ona uzattım. Tam elimden alacakken bir şeyi fark etmemle telefonu geri çektim. "Pizzanı bitirip ellerini yıka öyle."dedim ve eczane poşetini açtım. Bir kutu ve plastik ambalajın içindeki eldivenler vardı. Poşeti kucağıma boşalttım ve eldivenin ambalajını yırtarcasına açtım."Sakin ol Lexie. Sakin ol kızım."diye dalga geçen Max'e orta parmağımı kaldırdım. Eldivenleri elime geçirdim ve ellerimi inceledim. Tam oluyordu. Elimden çıkardığım eldivenleri yanıma fırlattım ve siyah minik kutuya döndüm. Bu da neydi? Acaba... Kafamı iki yana salladım. Max bana gülüyordu."Ne var?!"dedim sinirle. Gülmesini bastırmaya çalışırken "Ne oldu-hahaha yoksa-haha - beğenemedin mi? Hahaha-ayrıca onu kendime aldım ben-haha-yüzünün ifadesini-hahaha- görmeliydin."dedi. Sonunda kendini sakinleştirdiğinde bana döndü. "Sana almadım merak etme. Eğlence yapan benim sen değilsin sonuçta-" " Max kutuyu yırtmayı bırak her tarafı batıracaksın. Git elini yıka ama ondan önce o kutuyu bana ver. Max bana o sırıtışını gösterme! Max! Seni Sybella'ya söylerim. Hani şu kızarkadaşın olan. Çünkü onun senin eğlencelerinden haberi yok yani öyle değil mi?"dedim sırıtırken. Kutuyu kucağıma sertçe fırlattı ve elini yıkamaya gitti. Bende kutuyu atmaya mutfaktaki çöpe gittim. Mutfaktan geri döndüğümde koltukta sızmıştı. Ama ona Wilana'nın blogunu göstermezsem rahat edemezdim işte. Poposunun kenarına ayağımla ağır olmayan ama azıcık acıtabilen bir tekme geçirdim."Holy D*ck.!" diye bağırdığında gülmeye başladım. Yüz ifadesi zaten komikti bir de küfredince... Kafasını kaşıdı ve bana kaşlarını çatarak bakmaya başladı."Öhöm..öhöm.. Şey pardon ama sana göstermem gereken bir şey vardı. Yani şu Wilana ile ilgili.."dedim ve siteyi açtım. Max telefonu elimden aldı ve okumaya başladı. "Bak Alex Wilana'nın ne olduğunu biliyorsun...ama yine de intikam almak istersen eğer.... Beni çağır hem de hemen!"dedi heyecanla. Wilana 'nın bloguna üye olmaya karar verdim. "Max.. Ben...-" "Sakın lezbiyen olduğunu söyleme." diye lafımı böldü. "Ne ?! Bullsh*t!"diye bağırdım. Sitedeki üye ol butonuna tıkladım ve yüklenmesini bekledim. Sayfa açılınca üye adı kısmına 'hatehookers01' yazdım ve şifre girdim. Ve artık üye olmuştum."Max şu andan itibaren Wilana'nın sitesine üyeyim."dedim. Max gözlerini irice açarak "Ne yani Wilana'nın canlarından biri olmayı mı istiyorsun?"dedi. Bu sefer gözlerini irice açan bendim. "Efendim? Ben Wilana'nın canı olacağıma Ryan'la bir gece geçiririm daha iyi."dedim tiksinmiş bir şekilde."Lexie deli gibi uykum var ve eve gidemeyecek kadar yorgunum. Sen mi yatakta yatacaksın ben mi?"dedi gözlerini açık tutmaya uğraşırken. Max'e odamı işaret ettim ve o da kafa hareketiyle teşekkür etti ya da onun gibi bir şey yaptı. Çamaşırların bulunduğu odadan battaniye ve yastık aldım. Salona doğru ilerlemeye başladım. Kendimi L şeklindeki koltuğa attım. Battaniyemi üzerime örttüm ve gözlerimi kapadım.
Bir aynanın karşısındaydım. Bir boy aynasının. Üzerimde saçımın bir koyu tonu gri bir elbise ayağımda mavi ayakkabılar,elimde mavi çanta vardı. Ben elbise giyerdim ama pek sevmezdim. O yüzden yüzümü ekşittim. Kendimi incelerken omzumda hissettiğim ağırlıkla aynadan yansımaya baktım. Ryan omzuma kafasını koymuş, beni izliyordu. Omzum hareket ettirdim kafasını çekmesi için ama bu sefer kollarını belime doladı.Dişlerimi sıktım ve "F*ck off !!"diye bağırdım. Hala kıpırdamadığını görünce onu ittim ve dizine tekem attım. Zerre kadar incinmemişti. Tam yüzüne yumruk atacaktım ki kolumu tuttu ve kendine doğru çekti. Yapabileceğim en iyi şeyi yaptım. Gözlerine dik dik bakmaya başladım. Beni kendine daha da çekti. Gri gözlerine bakmayı sürdürüyordum. Burnumuz sürtünene kadar ne kadar çektiğini fark edemedim. Tam beni öpecekken....
"Uyan Lexie işe geç kalacağız!"diyen Max'in sesiyle kabustan uyandım. Şey aslında pek de kabus değildi.... Hayır aslında bayağı da kabustu. Kafamı iki yana sertçe salladım zihnimdeki tartışmayı durdurmak için." Ne?! İşe geç mi kaldık?!" diye kendi kemdime bağırırken odama girdim ve dolabımı açtım. Gri bir gömlek ile siyah dar bir pantolon... Bir de gri eklem yüzüklerimi takıp siyah ojemi alırsam... Kendi kendime istemsizce kafa sallayıp hızlıca giyindim ve siyah ojeyi çantama attım. Ayakkabı olarak da siyah bir topuklu ayakkabıyı hızlıca ayağıma geçirdim ve etrafıma bakındım. "Max neredeysen derhal gel çıkıyoruz."dedim ve bekledim. Mutfaktan sesler geliyordu. Ayağımdaki ayakkabıyı çıkarmaya üşendiğim için ayakkabımla mutfağa doğru yürüdüm. Max avucuna gevrekleri doldurmuş ağzına tıkıyor ve bir yandan da bir litrelik sütü bardaksız içiyordu. Beni fark etmesi için hızlıca ayağımı yere vurmaya başladım. Ortalığı mahvetmişti. Kafasını yavaşça çevirdiğinde bana aniden arabanın önüne çıkan ve sadece boş boş bakan tavşan gibi baktı. Seslice yutkundu. Sonra gevrekler boğazına kaçmış olacak ki deli gibi öksürmeye başladı. Haline gülmek istiyordum ama şu an yüzümdeki katı ifadeyi bozmak Max'in beni dinlememesi anlamına geldiği için dik dik bakmaya devam ettim. Ağzındakini hızlıca bitirmeye çalışırkenki yüz halinin fotoğrafını çekmeyi çok isterdim ama yapmadım. Ağzındaki lokma bitince "Lexie...eeeee...şeyy..şey... Bak her şeyi açıklayabilirim-" elimi ağzına kapattım ve "Max söz hiç bir şeydir. Senin bu durumunu açıklama değil ancak icraat kurtarır."dedim ve etrafı işaret ettim. Saatime baktım ve "Tamı tamına 10 dakikaya burası temizlenecek. Eğer geldiğimde aksini görürsem yalattırırım yerleri sana Max. Anladın mı yerleri yalarsın."dedim. Dışarı çıktım ve ardımdan kapıyı kapattım. Sonra Max'in yüz şekli aklıma gelince tuttuğum kahkahamı bıraktım ve salona geçtim. Aklıma dünkü bitki gelince gözlerimi kapadım ve plan yapmaya başladım. Bizim şirketimiz botanik ve bitkilerle de ilgileniyordu. Teras katımızda bir sera vardı. Ve orada da çeşit çeşit bitkiler.
Ve eğer yanlış hatırlamıyorsam bugün başka hangi çiçekleri almamız konusunda toplantı vardı. Gülümsedim kendi kendime be ayaklandım. Çantamdan telefonumu çıkardım ve arama motorunu açtım. Ve oraya " www.buyflowersonline.com" yazdım. Hangi çiçeği istersiniz sorusunu okurken kendi kendime kötücül kahkahalar atmaya başlamıştım bile.

GRİ (Askıya Alındı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin