19. Bölüm

5.1K 786 1.6K
                                    

Jimin bir şey söylemesi için Jeon'un gözlerinin içine baktı. Çaresizce sinirlerinin biraz olsun durulmasını umut etmekten başka bir şey gelmiyordu elinden. Genç adam usulca kafasını sallayıp ona arkasını döndüğünde çok öfkelenmişti. Aklındaki tek şey, birkaç haftadır tanıdığı kadını kendisine tercih etmesiydi. Hâlâ daha Jeon'un adına Heather ile konuşmasında bir yanlış göremiyordu.

Hışımla arkasına dönerek sokak kapısına doğru yürüdü fakat aklına gelen şey yüzünden birkaç adım sonrasında durmuştu. Durmuş, alnına yapışan saçlarını eliyle arkaya yatırmış ve alt dudağını kemirmeye başlamıştı. Jimin bunu istemiyordu ki! Jeon'dan uzakta olmaya dayanamadığı için her şeyi sineye çekerek kapısına gelmişti. İlk başta tuhaf hissetse de bu duruma alışmıştı ayrıca, eski Jimin olmasa da eski Jimin gibi mutluydu yeniden. Yine kısır bir döngüye takılı kalmak istemiyordu.

Derin derin nefesler aldı. Sakinleşmeye çalışıyordu, zaten Jeon'u yeterince kızdırmıştı. Ona doğru döndüğünde hâlâ camdan dışarısını izlediğini gördü. Küçük adımlarla yanına yaklaştı. Gözyaşlarından ıslanmış olan yanaklarını elinin tersiyle hızlıca silmişti.

"Ben... Düşündüm de... Sen haklısın, yaptığım yanlıştı." Jeon'un kendisine doğru dönmesini istedi ancak genç adam sadece dinlediğini belli etmek adına omzunun üstünden birkaç saniyeliğine bakmıştı küçüğüne. "S-Senin adına konuşmamalıydım. Kimseyi üzmek istemediğini biliyorum. Anlıyorum yani..."

Konuşmasını bitirmesinin ardından Jeon ona doğru döndü. Ellerini göğsünde birleştirmiş, sırtını cama yaslamıştı. Şüpheci bir edayla küçüğünü süzüyordu. Bu, Jimin'in kızarmasına neden olmuştu.

"Ne çabuk değişti fikirlerin?"

Jimin kurumuş dudaklarını yaladı. Elleri titrediğinden ikisini de yumruk yapmıştı. Jeon'un fark etmesini istemiyordu. Ürkekçe gözlerini kahverengi gözlere çıkardı. Gözleri dolmuştu istemsizce. O kadar perişan gözüküyordu ki boşuna yalan söylemeye çalışmadı. Kalbinden neler geçiyorsa anlatmaya karar verdi.

"Ben seni çok özlüyorum." demişti aniden, sıcak gözyaşları güzel yüzünü ıslatırken. "Şimdi gidersem yine aynısı olacak. Ben her gün seni düşünüp özleyeceğim ama yanına gelemeyeceğim. Her geçen gün sabrım tükenecek ama hiçbir şey yapamayacağım. Üstelik bana kızgınsın ve bu canımı yakıyor. Önceden sana gelmememin nedeni gururumdu şimdi ise... Bunu bana yapma lütfen."

Jeon sözlerine herhangi bir tepki vermedi. Bunun üzerine Jimin ağlamaklı çıkan sesiyle "Özür dilerim." diye atılmıştı. "Ondan da özür dilerim."

Bir cevap vermesi için yalvaran gözlerini karşısındaki adamın gözlerine çıkardı yeniden. Jeon göz göze geldiklerinde sesli bir nefes verip küçüğüne doğru bir adım atmıştı. Yüzündeki bir türlü değişmeyen ciddi ifade Jimin'i tedirgin ediyordu.

"Beni haklı bulduğun falan yok değil mi? Korku... Sana bunları söyleten korku. Keşke gerçekten anlamayı deneseydin. O zaman sözlerindeki samimiyete inanırdım. O zaman sözlerin samimiyet barındırırdı."

Yanından geçip gittiğinde hiçbir şey yapamadı Jimin. Yeni bir ağlama krizi çok yakındaydı. Ancak ne kadar berbat bir durumda olursa olsun bu evden öylece çıkıp gidemezdi. Yeni bir ayrılığı kaldıracak gücü yoktu. Bu yüzden üst kata çıkan Jeon'un peşine takıldı, kafasını toparlamasının ardından.

Odasına girmeye çalıştığında kapının kilitli olduğunu fark etti. Omuzları hayal kırıklığıyla düşmüştü. Elini havaya kaldırıp derin bir nefes alıp verdi. Sonrasında sakince çalmıştı kapıyı.

"Jeon kapıyı aç lütfen." dedi, yalvarır bir tonda. "Lütfen aç. Tamam itiraf ediyorum, aramızın bozulmasını istemediğim için söyledim ama ne fark eder ki? Ne istiyorsan yapacağım. Ondan özür dileyeceğim, bu durumu bir şekilde çözeceğim. Sen ne istiyorsan onu yapacağım, söz. Lütfen aç kapıyı, yüz yüze konuşalım."

JeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin