15. Bölüm

5.4K 763 1K
                                    

Yine size kıyamayıp geçenkinden daha da erken geldim 😌👩‍❤️‍💋‍👩

Btw medyadaki jimine pat küt yani rabbim sevdiceğine bağışlasın tü tü maşalla görür görmez çığlık atarak medyaya ekledim 😫🥵

Haa bir de bugün hikayenin oylarının 3k olduğunu gördüm. Bölümü tamamlamak için beni biraz motive etti bu. Teşekkür ederim 🥺💘

Söyleyeceklerim bu kadardı, iyi okumalar aşklarım 💗

~~~

Jeon, karşısında duran tanımadığı adamın yüzünü uzun uzun inceledi. Sonrasında dudaklarına bir gülümseme hakim olmuştu.

İçeri girerken "Merhaba." diye karşılık verdi.

Jimin ilk önce ne yapacağını bilemedi. Bir ara kaçmayı bile düşünmüştü ancak bu fikrinden hemen vazgeçmişti. Jeon, onun için buradaydı. Eninde sonunda karşısına geçip onunla konuşacaktı. Bu yüzden kapının yanında dikilen genç adamlara doğru yürüdü ve "Jeon." dedi, neşeli çıkmasına dikkat ettiği sesiyle. "Mahalleden arkadaşım."

Seokjin sözlerine kafasını sallarken Jimin, Jeon'a döndü. "Seokjin, Tonio'nun annesiyle aynı otelde çalışıyor. Oradan tanışıyoruz."

"Anladım." diye mırıldandı Jeon. Jimin'i de şaşırtarak Seokjin'e elini uzatmıştı. "Memnun oldum Seokjin."

"Ben de Jeon." Jimin'e çevirdi bakışlarını. "Jeon'a da bir kadeh getirsene. İçersin değil mi Jeon?"

Jeon'un dudaklarına gergin bir gülümseme hakim oldu. Buraya kimseyle oturup muhabbet etmek için gelmemişti. Sadece küçüğünü görmek ve ona hediyesini vermekti niyeti. Birkaç gün önceki tartışmalarına rağmen ona kıyamamıştı. Ayrıca kendi doğum gününde yaptıkları aklına gelmişti.

O gün ona çok sinirlendiğini bilse de Jimin'in doğum gününe gelmeyişine üzüleceğinden adı gibi emindi. Bu yüzden küçük bir çocuk gibi işi inada bindirmemiş, gurur yapmamış ve çıkıp gelmişti.

"Ben almayayım teşekkür ederim. Jimin'e hediyesini verip gidecektim."

"Peki, sen bilirsin. Ben içeri geçiyorum öyleyse."

Salonda yalnızca ikisi kaldıklarında Jimin küçük adımlarla Jeon'un karşısına geçti. Ellerini arkasında birleştirmiş, koyu kahve gözlere dikmişti küçük gözlerini. Jeon her zamanki gibi çok yakışıklı görünüyordu. Jimin yaşanan onca şeye rağmen hâlâ boynuna atlamak istemesine sinir olmuştu.

"İyi ki doğdun." dedi Jeon sonra, tuhaf sessizliği bozarak.

Jimin mahcup bir edayla kafasını sallayıp teşekkür etmişti. Jeon, bu resmiyetten pek hoşlanmasa da bir şey demedi. Kimsenin keyfini kaçırmadan hediyesini verip gitmek istiyordu. Özellikle Jimin'in keyfini kaçırmak istemezdi. Yeni bir tartışma istediği son şeydi. Elindeki paketi küçüğüne uzattı. Jimin yeniden teşekkür edip hediyeyi diğer hediyelerin olduğu koltuğa bırakmıştı.

Gözleri Jeon'un gözlerine çevrildiğinde "Ne gerek vardı." dedi. Yanaklarının kızardığına emindi.

"Bugün senin doğum günün, ne demek ne gerek vardı?"

Jimin usulca kafasını salladı. Bu küçük konuşmadan sonra iki genç bir kez daha sessizliğe büründü. Jimin'in böylesine suskun olması Jeon'u üzmüştü. Galiba daha şimdiden eski Jimin'i özlemişti. Küçüğünü daha fazla rahatsız etmemek adına "Ben artık gideyim." dedi, zar zor duyulan bir ses tonuyla.

JeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin