4. Bölüm

7.1K 891 733
                                    

Jimin günler sonra ilk kez gerçekten mutlu bir şekilde uyandı. Gözlerini açar açmaz aklına dün akşam Jeon ile birlikte gittiği festival gelmiş, güzel yüzünü kocaman bir gülümseme kaplamıştı. Aralarının düzeldiğini hissediyordu. Galiba o günkü olayı aşmışlardı ve tuhaf bir şekilde Jimin merak etmiyordu. Evet, dün evine gittiğinde Jeon'a o yara iziyle alakalı bir şey sormayacağını söylemişti fakat bu merak etmediği anlamına gelmiyordu. Elbet bir gün ne olduğunu öğreneceğini düşünmüştü. Ancak şu an bu umurunda bile değildi. Her şey çok güzeldi ve bunu berbat etmeyi hiç istemiyordu.

Bu sabah annesi ona seslenmeden odasından çıktı. Kahvaltıyı hazırlamasına yardım etti. En ufak bir hareketinden bile ne kadar çok mutlu olduğu anlaşılıyordu.

Emily elindeki bilekliği fark ettiğinde kaşlarını çatıp meraklı bir şekilde "Yeni mi o?" diye sordu. Oğlunun neden cevap vermek yerine bilekliğe bakıp sırıttığını ise anlamamıştı.

"Jeon'un hediyesi." diye cevapladı Jimin sonunda. "Dün gece almış."

Emily'nin yüzünü şaşkın bir ifade kapladı. Waffleları alırken "O zaman aranız düzeldi..?" demişti. Jimin de meyve suyunu alıp peşine takıldı. Hava yağmurlu olduğundan epeydir bahçede yememişlerdi.

"Aramız bozuk değildi ki." Jimin keyifle söyledi.

Emily de daha fazla bu konu hakkında konuşmamış, annesine seslendikten sonra masaya oturmuştu. Jimin'i günler sonra ilk defa bu kadar mutlu görüyordu ve doğal olarak kendisi de çok mutluydu. Buraya alıştığını, arkadaşlar edindiğini görmek umut vericiydi.

Jimin biraz sonra durdu. Gözlerini bir yere sabitleyip sessizce düşündükten sonra "Belki Jeon da waffle seviyordur." demişti, heyecanla.

"Onu bu kadar sevdiysen nüfusumuza alalım istersen."

Jimin büyükannesine samimiyetsizce gülümsedikten sonra masadan kalktı. Yanına biraz waffle aldıktan sonra evden çıkmıştı. Annesi arkasından Jeon'un uyuyor olabileceğini söylemişti ama o tabi ki bunu umursamamıştı.

Uyumuyor da olabilirdi çünkü.

Evine vardığında her zamanki gibi kapıyı çaldı. Normalden daha çok beklediğinde çaresizce Jeon'un uyuyor olduğuna inanmıştı fakat bu düşüncesinin hemen ardından Jeon kapıyı açtı. Saçları dağınıktı ve yüzü biraz şişti, Jimin yeni uyandığını anlamıştı.

Mahcup bir şekilde "Ben mi uyandırdım?" diye sorduktan sonra gülümsedi. Sevimli görünmeye çalışıyordu.

"Hayır. Yarım saat kadar oluyor uyanalı. İçeri geçsene." Kenara çekildi. "Normalde bu kadar uyumam ama dün gece yoruldum tabi."

Jimin elindeki kabı ona verdikten sonra ayakkabılarını çıkardı. "O kadar yorulacak ne yaptık ki?" Gülmüştü.

"Ee, ben senin gibi genç değilim."

Saçlarını düzeltti. Yüzünde güzel bir gülümseme vardı. "Sanki çok yaşlısın." diye mırıldanıp Jeon'un omzuna hafifçe vurdu.

Jeon ise bunun üzerine bir şey söylememişti. Aklı elindeki kaptan yükselen güzel kokudaydı çünkü.

Oturma odasına doğru yürürken "Waffle mı?" diye sormuştu. "Teşekkür ederim."

Kutuyu tezgaha bıraktı. Jimin de hemen bir sandalyeye kurulmuştu.

"Süt mü, meyve suyu mu yoksa kahve mi?"

Jeon hafifçe kafasını döndürdüğünde "Meyve suyu olur." diye cevapladı Jimin.

Kalbinin hızı yüzünden derin derin nefesler alıyordu. Neden bu hâlde olduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktu. Jeon'da onu bu kadar heyecanlandıran ne vardı bilmiyordu.

JeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin