on bir

1K 106 65
                                    

jimin'in birçok hayat mottosu vardı. daha doğrusu davranışlarından dolayı bu tür mottolar edinmek zorunda kalmıştı. kendisine kalsaydı -ki kesinlikle kalmıyordu, aptal sloganların hayatlarıyla bağdaştırılmasını epey saçma bulurdu. ama en nihayetinde bir şeyler yaşıyordu ve saçma salak sloganlardan bir iki tanesi hayatını özetler hale geliyordu.

bunlardan ilki, bugün yediğin hurmalar yarın götünü tırmalar sloganıydı.

bu, jimin'in hayat mottosunun en nadide parçasıydı. akıllanmaz biri olduğu için, yediği bokların eninde sonunda kendisini bulması gibi bir özelliği vardı. işte, bunu o yüzden seçmişti.

ikincisi ise, biraz daha değişikti. bu mottosunun ismi sonsuza kadar jeongguk'a aşık olacağımdı. beş senelik bir ilişkiden çıkmasına bakılırsa elbette en sevdiği slogan buydu. yaşlandığında, bir virgüle benzeyene (yani kamburlaşana) kadar bu sloganı bağıra bağıra herkese haykıracaktı.

tabii, bir kişinin dışında bu haykırışlarını yapabilirdi. o da zaten jimin'in aptallığı yüzünden gençlik aşkından ilk yarayı almış belki de aşkın en acımasız tarafıyla karşılaşmış, olgunlaşmıştı. fakat tam şu anda, jimin'in yanında oturup ondan bir cevap beklediğini göz önüne alırsak pek de olgunlaşmış gibi durmuyordu.

''yaptığının bir sebebi olmalı,'' jeongguk oturdukları banktan etrafa bakınırken mırıldandı. ''beni terk etmenin.''

jimin'in içi ürperdi. ona 'falcım beni aldatacağını söyledi, bu yüzden o anları görüp daha fazla acı çekmeden bitirmek istedim' diyemezdi. jeongguk, jimin'in bu tür alışkanlıklarına kesinlikle karşıydı. cadılıkla ilgili aldığı bir kitabı bile çöpe atmıştı! oysaki ona tam tamına 30 dolar vermişti. şimdi ise, kendisine büyü yapıldığını düşünüyordu. evet, düşünüyordu çünkü ritüel yapmak kesinlikle bir büyü değildi. sadece enerji yollamak falandı işte.

''jeongguk,'' jimin uzatmak istemiyordu, sesi bıkkındı ayrıca özlem doluydu. ''beni terk etmenden korktum, beni bırakmandan hatta aldatmandan korktum. biliyorum bu tamamen güvensizlik ama ben sadece... özür dilerim!''

''ne dangalak adamsın!'' jeongguk sinirle bağırdı. ''böyle bir düşüncenin olması aşırı aptalca. eninde sonunda öleceksin o zaman neden yaşıyorsun? işte bak tam bu mantıktasın.''

''beni dövebilirsin,'' sesi gittikçe kısılıyordu. ''jeongguk geri zekalının tekiyim. lütfen barışalım artık.''

''saç telimi nasıl buldun?''

işte yine o soğuk ürperti. ''şey, biliyorsun aynı evde yaşadık ve ben yani-''

''cidden mi,'' jeongguk şaşkınlıkla yanındaki çocuğa döndü. ''o evi temizlemedin mi? yani sen, bu kadar pis biri değildin.''

''depresyona girdim!'' jimin artık hüngür hüngür ağlıyordu. ''çünkü seni çok özledim. sandım ki, senden kalanları temizlemezsem hala yanımda olursun. seni en azından hissedebilirim. senden gizlice arakladığım o korkunç haikyuu tişörtüne bile sarıldım!''

''haikyuu tişörtümü sen mi çaldın?'' jeongguk agresifçe sordu. ''günlerce onu aradım, şerefsiz.''

''bok bir adam olman benim suçum değil!'' jimin hala ağlıyordu. ''o tişörtünü hala kıskanıyorum çünkü benden daha değerli!''

''elbette senden daha değerli salak!'' jeongguk artık gerilmeye başlıyordu. kimse göz bebeğine laf diyemezdi. ''onu bizzat japonyadan aldım!''

''özür dilerim!'' jimin sümüğünün aktığını hissedebiliyordu. fakat şu an hiç sırası değildi zaten gözyaşları tüm yüzünü ıslatmıştı, jeongguk fark etmezdi.

''sümüğün akıyor,'' jeongguk dikkatle jimin'in küçük burnuna baktı ardından cebindeki mendilden bir tane çıkarıp jimine uzattı. ''daha fazla ağlama.''

''sana ritüel yapmak da istememiştim,'' jimin mendile burnunu iyice sildi. ''bu tür şeylerden hoşlanmadığını biliyorum ama başka türlü benimle konuşmazdın.''

''jimin bir daha böyle şeyler istemiyorum,'' jeongguk artık daha sakindi. ''senden rica ediyorum bak. kaç gün uyuyamadım, uykusuz bir şekilde okula gelip derslere girdim. bunu bir daha yapma.''

''beni seviyor musun?'' jimin ıslak gözlerinden çıkan kalplerle sevdiceğine baktı.

''ha?'' diyebildi.

''affettin mi?''

''ne sikim saçmalıyorsun lan,'' jeongguk sıktığı yumruğunu jiminin sırtına geçirdi. ''utanıp sıkılacağına hala ne soruyorsun?!''

jimin sırtındaki acıyla sızlandı. ''ne vuruyorsun hayvan herif!''

jeongguk çatık kaşlarıyla yanında sızlanan çocuğa baktı. sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi banktan kalktı. ellerini montunun cebine koydu ve ıslık çala çala ilerlemeye başladı. tam arkasından kendisine hakaretler yağdıran jimin'in sesini duyabiliyordu ama duymuyormuş havasına girmek daha eğlenceliydi.

jimin ise, sanki az önce ağlayıp pişman olduğunu haykırmamış gibi boğazlarını tahriş edecek kadar bağırıyordu. o, her zamanki jimindi işte, bir yaptığı diğerini asla tutmazdı.

kaçığın tekiydi ve jeongguk onu hala çok seviyordu.


🎉🎉🎉🎉

kanklarim biraz gec yazdm kusura bakmyn

hayatim hic yolunda degil gibi bir edebiyat kasmicam sadece tum gun gay videolari izledim ve yatip uyudum<333

keyfim ve kahyasi simdi musait olabildi neyse yarin textlere dewam

ay bu arada unutmusum

sarki ne alak amk karisi dediginizi duydum

ben de bilmiyom cok dinledigim bi sarki sizde dinleyn iste ne guzel

let me be your man | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin