yirmi

858 66 15
                                    




''we freak on the cam,''

jimin ve taehyung şarkının verdiği ritimle hafif hafif sallanıyordu. saçma ve gereksiz planlarını unutmuş gibi görünüyorlardı. şu an uçukmuş gibi davranan küçük beyinleri sadece eğlenmeye odaklanmıştı. öyle ki yanlarına ucuz bir fiyata tutulmuş koruma edasıyla bekleyen seokjin'den bile bihaber duruyorlardı. ayrıca, bir şişe bira içince kendinden geçen ezik tiplere dönüp onu unutmaları elbette seokjinin pek umurunda değildi ama henüz içmeye başlamamışlardı ki! sadece malzemeden ustaca çalınmış bir kokteyl ile kendilerinden geçmiş gibi dans ediyorlardı. ve, biraz garip duruyordu. açık konuşmak gerekirse böyle mal arkadaşlara sahip olduğu için kanındaki utanç arşa çıkıyordu.

''love at first sight, just a link to the 'gram,''

''sonsuza kadar bu kadar uyuşuk bir şarkıda dans mı edeceksiniz?'' seokjin homurdandı. ''ayrıca, şarkının tinder kullananlar için yazılma olasılığı yüzde kaçtır?''

''hayatını yaşa seokjin,'' taehyung peltekçe konuştu. ''bak bu hayat!''

''siktiğimin salağı ne saçmalıyorsun?'' ofladı, ''sadece şarkıyı saçma bulduğumu anlatmaya çalışıyordum.''

''sakin ol!'' jimin gülerek araya girdi. ''sarhoşuz bize iyi davran.''

''pussy all pink with a tan and i play with it 'til my middle fingers are cramped up,''

seokjin katil bakışlarını jimin'e çevirdi. sarhoş falan değildi sadece dalga geçiyordu. ya da jeongguk inansın diye saçma rolüne alışmaya çalışıyordu. iki seçenekten biri olabilirdi ya da hiçbiri olamazdı. bu jimindi ne bok yiyeceğini kendi hariç kimse anlayamazdı.

''sarhoş değilsin,'' jimin'e şüpheci bir şekilde baktı. ''yalancıyı sikmiyorlar hani.''

jimin seslice güldü. seokjin akıllı adamdı bu numarasını tabii yemezdi. eh, pek umurunda değildi onun için jeongguk önemliydi. o inansın diye on yedilik ergenler gibi davranmaya bir ömür devam ederdi. ''jeongguk anlar mı? ne diyorsun çabuk söyle!''

taehyung da sonunda oyunun bittiğini anlamış eski haline dönmüştü. içmişlerdi kafaları hafif uçuktu ama bunu enerji içeceği içtiğinde de yaşıyordu. o yüzden gayet ayıktı!

''jeongguk malın teki,'' seokjin acımasızca konuştu. ''sana da fena aşık ben ağacım desen bile inanır. ama yaptığın bu aptal plandan sonra sana olan güveni hakkında pek olumlu şeyler söyleyemem. umarım seni hayatından siler.''

taehyung sahte bir şaşkınlıkla ağzını açtı. ''aman tanrım! ne diyor bu jimin?''

jimin hiç alınma belirtisi göstermemişti. sadece kıs kıs gülüyor elindeki bir bokuma benzemeyen kokteylden küçük yudumlar alıyordu. tadı rezaletti ayrıca değişik bir kokusu vardı. hayatında böyle yarak kürek bir içecek içmemiş, üstüne bir aylık bursunu göt kadar bardağı doldurmayan içkiye vermemişti ulan dahası mı vardı! her yudumunda boğazından aşağıya kayan sıvının acısını çekiyordu şu an. başka dertlere ayıracak vakti yoktu.

seokjin gözlerini önce yüzünü şekilden şekle sokan jimin'e ardından barın girişine bön bön bakan taehyung'a çevirdi. ''ne zaman geliyor bunlar ya sıkıldım.''

taehyung sanki bu soruyu bekliyormuş gibi heyecanla atıldı. ''gelirler beş dakikaya ya, gelmezlerse bu barı sikerim.''

seokjin ve jimin gülmeye başladı. taehyung ise gayet ciddiydi. hayatının aşkını zar zor elde etmişti bir de üstüne buram buram aşağılanma hissini tatmıştı. eğer bu akşam o öpücüğü alamazsa bir ömür acı çekerdi. lanetlenirdi. hayatı kayardı. bir daha aşık olamazdı. varını yoğunu yoongi'ye vermeye hazırken, bir öpücük için türlü türlü eziyetler çekiyordu gerekirse bu barı da sikerdi. ayrıca ne vardı verseydi küçük bir öpücük? çok mu zordu?

let me be your man | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin