Varlığımdan haberdar bile değildi.
Justin Kohl'un olduğu yöne son kırk beş dakika içinde milyonuncu kez bakış attım; o kadar güzeldi ki boğazım düğümlenmişti. Sanırım farklı bir kelime bulmam gerekiyordu. Erkek arkadaşlarım erkeklerin güzel olarak hitap edilmekten hoşlanmadıklarını söylemişti.
Ama kahretsin, güçlü yüz hatlarını, anlamlı kahverengi gözlerini tarif etmek için başka bir yol yoktu. Bugün beyz-bol şapkası takıyordu ama onun altında neler olduğunu biliyordum; dokununca yumuşak hissettiren ve parmaklarını arasında gezdirmek isteyeceğin türden gür, koyu renk saçlar.
Tecavüzden sonraki beş yılda, kalbim sadece iki adam için atmıştı.
İlki kıçıma tekmeyi vurmuştu.
Bu seferki ise beni görmüyordu.
Profesör Tolbert amfinin artık Hayal Kırıklığı Konuşması olarak adlandırdığım şeyi yapıyordu. Altı haftada bu üçüncüsüydü.
Aman ne süpriz, sınıfın yüzde yetmişi vizelerde C- veya daha aşağısını almıştı.
Ben mi? Çok yüksek bir puan almıştım. Vize kağıdımdaki büyük daire içine alınmış kırmızı A!'yı gördüğüm de şaşırmadım desem yalan söylemiş olurum. Bütün yaptığım kağıdı doldurmak için bitmek bilmez saçmalıklar dizisini karalamak olmuştu.
Felsefe Etik dersinin basit olması gerekiyordu. Eskiden öğreten Profesör beyin gerektirmeyen, çoklu seçeneği olan testler dağıtırdı. Final ise ahlak çatışmalarını ve sizin ona karşı nasıl davranacağınızı içeren kişisel bir makaleden oluşurdu.
Ama sömestr başlamadan iki hafta önce Profesör Lane kalp krizinden öbür dünyayı boylamıştı. Temizlikçisinin onu banyo zemininde, çıplak bulduğunu duymuştum. Zavallı adam.
Şans bu ki, evet, bu kısım kesinlikle kinayeliydi, Pamela Tolbert, Lane'nin dersini üstlenmek için gönüllü olmuştu. Briar Üniversitesi'nde yeniydi ve bağlantılar yapmanızı, materyal ile "bağlantıya "geçmenizi sağlayan cinsten bir profesördü. Eğer bu bir film olsaydı; kadın şehir okulunda belirip beş para etmez insanlara ilham vererek AK silahları bırakıp ellerine kalemleri almalarına sebep olan genç ve kararli öğretmen olurdu. Filmin sonundaki akan yazılarda bütün çocukların Harvard veya onun gibi yerlere girdikleri açıklanırdı. Hilary Sean anında Oscar kazanırdı.
Ama bu bir film değildi ve Tolbert 'in öğrencilerine verdiği tek ilham nefretti. Ve neden kimse sınıfında başarılı olamadığını anlayamıyordu.
Al sana bir ipucu; çünkü üstünde lisansüstü tezi yazabileceğin türde sorular soruyordu.
"Başarısız olanlara veya C- ile daha düşük alanlara bütünleme yapmaya gönüllüyüm." Tolnert'ın burnu sanki neden bunun gerekli olduğunu anlayamıyormuş gibi kırıştı.
Gönüllü olmak kelimesini mi kullanmıştı? Ah, evet. Bir sürü öğrencinin, danışmanlarına onu şikayet ettiğini duymuştum. Müdüriyetin onu herkese yeni bir şans vermek için zorladığından şüpheleniyordum. Sadece ayakların değil, sınıfın yarısından fazlasının başarısız olması Briar'ı iyi göstermiyordu. Yanımda asık suratla duran Nell gibi her zaman A alan öğrenciler de aynı şekilde vize tarafından bombalanmıştı.
"Tekrar sınava girmeyi seçenlerin iki sınavlarının puanlarının ortalaması alınacak. Eğer ikinci sefer de kötü yaparsanız ilk sınavın puanları geçerli olacaktır,"diye lafını bitirdi Tolbert.
"A aldığına inanamıyorum, "diye bana fısıldadı Nell.
O kadar üzgün duruyordu ki ona aniden sempati duydum. Nell ile yakın arkadaş değildim ama eylülden beri yan yana oturuyorduk, o yüzden birbirimiz tanımaya başlamamız mantıklıydı. Tıbba hazırlık dersleri alma yolundaydı ve vize notlarını öğrenince onu parca pinçik edeceklerini bildiğim, üstün başarılı bir aileden geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kampus Serisi 1-Anlaşma
ChickLitHannah Wells onu baştan çıkaracak birini sonunda bulmuştu. Hayatındaki diğer her şey konusunda son derece kendisine güvenmesine rağmen konu seks ve arzulara geldiğinde boş çuvaldan farkı yoktu. Hoşlandığı adamın dikkatini çekmek için sinir bozucu, ç...