Gülay ablalar taşınıyor.. Ama çok uzağa değil, hemen yukarımıza.
...
Garip olan şu ki, oturduğumuz yer öyle lüks bir yer değil klasik bir türk mahallesinde geçiyor benim tüm bu yaşadıklarım. Gece kondu evlerinin ve bazı aile apartmanlarının dip dibe yukarıdan aşağı ve sağdan sola yan yana olduğu bir yerde.
Bizim oturduğumuz apartmanı gavurun teki yaptırmış, adam paranın bok muamelesi gördüğü İngilterede yaşıyorken biz onun yaptırdığı bu (depreme dayanıklılığının olmadığına adım kadar eminim) apartmanda oturuyorduk.
Bizim hemen yan dairede de en yakın arkadaşım Didem oturuyor, geri kafalıların iki karşı cins arkadaş olamaz demelerine inat her şeyimden bir haber bir şekilde yuvarlanıp gidiyorduk onunla.
Aslında bu kadar yakın değildik dört beş seneye kadar, Didem benden çok bizim apartmanın karşısında ki apartmanda oturan Berra'yla takılıyordu lâkin Berra derslerine sıkı sıkı sarılan ve gelecek konusunda harbici bir kız olduğundan yaşı ilerledikçe takılma vakitleri gün geçtikçe azalmaya başlamıştı.
Bunun sonucunda da olaylar gelişmiş, Didemle bir şekilde yakın iki dost olmuştuk.
Şimdi muhtemelen soruyorsunuz başka arkadaşın yok mu?
Var tabi, yani vardı.
Turgut adında bir arkadaşım vardı Didemden önce. Hiçbir şeyimiz ayrı gitmezdi onunla, küçükken mahalleye çıktığımızda, Berra, Didem, ben, didemin abisi Çağlar ve Turgut yapılmadık bok bırakmaz şımarır dururduk. Mahalleliyi çok kez delirtir, hiçbir şey olmamış gibi akşam evlere dağılır fosur fosur uyurduk.
Ama Turgutla bu kadar yakın olmamın sebebi biraz garipti aslında. Şöyle bir geriye bakınca, Çağlarla yaşıt olmama karşın Turgutla kafamız daha bir uyuşurdu ondan muhtemel, zaten dediğim gibi Berra ve Didem'de kendi aralarında takılınca Çağlar oyun manyağı olarak playstation ve bilgisayar başından kalkmazdı. Sikseler oyundan kaldıramazdınız onun o cüssesini. Zor bela bazen gelirdi, büyüdükçe de çekilmemeye başlamıştı zaten, kendi haline bırakmıştık onu.
Gel zaman git zaman, en korktuğum şey başıma geldi. Bakmayın benim bu saygıcı sevgici hallerime. Aslında biraz zorumdur.
Her neyse, olaya gelirsem..
Olay Turguttu.
Turgut ve sevdiceği Ahu.
En yakın arkadaşımın sevgili yapıp bana tekmeyi basması koymuştu açıkcası, en korktuğum ve haz etmediğim şeylerin başlarında gelen bu şeyi yaşıyor olmak ne yalan söyleyeyim ne beklentilerim arasında ne de şu sıkıntılı zamanlarımda istediğim son şey bile değildi.
Başlarda iyiydi her şey, ama gün geçtikçe Ahu sanki Turgutu sarmalayıp peçeteye sarılmış sünnet sonrası dağıtılan tabak gibi koynuna koyup götürmüştü en yakın dostumu.
Canım sıkılmışta buna.. Ama bu zamanlarda da yanımda olan bir kişi vardı o da Didem. O çok destek çıkmıştı bana. Bir ihtimal neden onunla daha önceden yakın olmamıştık ki diye düşünmeden edemedim.
Ama şimdilerde daha iyi gibiydi her şey, Turgut olayı dışında biraz da olsa memnundum halimden.
Yani belki.
Günümüz:
"Pamir, oğlum Gülay ablanlar bizim üstümüze taşınıyormuş. Bir şeye ihtiyaçları olursa ver tamam mı? Ya da yardım isterse git yardım et kadına biliyorsun onun oğulları falan çalışıyor. Ha? Yap tamam mı?"