13

409 35 1
                                    

Taehyung:

artık resmi olarak sevgiliyiz.

Jungkook:

dünden beri bunu neredeyse yüz kez söyledin.

Taehyung:

olsun,

o yelloz anlasın diye yanında elini tutup ''sevgilim'' diye bağıracağım.

Jungkook:

senden bunu beklerim.

ama fazla abartmasak mı?

Taehyung:

😔😔😔

Jungkook:

hemen üzme kendini.

nasıl bir ülkede olduğumuzu biliyorsun.

Taehyung:

sikeyim onları.

ben niye senin elini tutamıyorum?

Jungkook:

bebeğim, biliyorum kızıyorsun.

ama şu anlık yapacak bir şeyimiz yok.

sana bir zarar gelmesini kaldıramam.

Taehyung:

kim bana zarar verebilir be?

kaslarım var benim!

Jungkook:

tam olarak fiziksel zarardan bahsetmiyorum.

ama şöyle düşün sevgilim,

akşamları aynı evdeyiz.

sevgimizi istediğimiz kadar özgürce yaşayabiliriz.

Taehyung:

tamam.

hemen eve geçeceğim o zaman.

çünkü şu an sevilmeye ihtiyacım var.

Jungkook:

evimize gel.

seni seveceğim.

Jungkook çevrim dışı

Taehyung çevrim dışı


Taehyung/

evin kapısında elimde tuttuğum anahtarla beraber dikilirken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. sevilmeye ihtiyacım olduğunu söyleyen benken aklıma gelen düşüncelerle beraber adımlarımı durdurmuştum. şimdi ise ne eve girebiliyor ne de geri dönebiliyordum.

aklım mesajlaşmalarımızda kalmıştı. aslında Jungkook'a hak veriyordum, çoğunluğu homofobik olan ya da homofobik gibi davranan insanların olduğu bir ülkedeydik. ama bu beni durdurmaya yetmiyordu işte. elini tutmak istiyordum sevgilimin, yüzümde bir morluk oluşacak olsa bile özgürce onunla olmak... ama şu anlık bu fikrimi rafa kaldırmak zorundaydım çünkü ben ne kadar rahat davranmaya çalışırsam, Jungkook o kadar dikkatli olacaktı. sırf ben düşünmek zorunda kalmayayım diye.

düşüncelerimle boğuşurken aniden açılan kapıyla beraber irkilerek bir adım geriledim. eli kapı kolunda kalan sevgilim, şaşkınca bana bakıyordu.

"niye eve girmek yerine burada dikiliyorsun?" tek kaşını kaldırmış tüm vücudumu süzerken rahatsızca yerimde kıpırdandım, bakışlarını hissetmek bile kendimi kollarına atmak istememe sebep oluyordu.

"girecektim zaten." diyerek içeri adımladığımda bana inanmadığı oldukça belli olsa bile bozuntuya vermeden üçlü koltuğa oturdum. peşimden gelen Jungkook ise bedenimi kolları arasına alarak sırtını koltuğun kol yerine yasladı. bu sırada derin bir nefes alarak gülümsedim, insanların söyledikleriyle dalga geçen biri olmama rağmen haklı olduklarını kabul etmeliydim, cidden sevdiğinizin kolları arasında olmak güvende hissettiriyordu.

"hani beni sevecektin?" diyerek bedenimi ona biraz daha yasladığımda kısık sesli gülüşünü işitmiş, sonrasında saçlarıma dolanan parmaklarıyla nefesimi tutmuştum. konuşurken her şey normal, aramızdaki yakınlaşmalar önemli bir şey değil gibi davranıyordum ama yanına geldiğim anda en ufak dokunuşu altında titriyor, ne yapacağımı bilemeyen bir hâle bürünüyordum. saçmaydı. hem de çok saçma.

"çok seviyorum seni. biliyorsun bunu değil mi?"

Jungkook'un sorduğu soruyla başımı sallayarak gülümsedim. bu soruyu öylesine sormadığını biliyordum, gerçekten onun sevgisini hissedip hissetmediğimi merak ediyordu bu adam. biliyordum, korkuyordu ondan gitmemden. belki de bu yüzden geceleri yanıma gelip beni sevdiğini fısıldıyordu.

kollarının arasından çıkarak yüz yüze gelmemizi sağladım, şimdi güzel yüzü tam karşımdaydı. yüzünde dolanan bakışlarıma direkt olarak karşılık verdiği için utanıyordum ama bunu belli etmemem gerekiyordu. edersem Jungkook'un alay konusu olurdum.

Jungkook dudaklarını gözlerime bakarak yaladığında aklıma mesajlaşmamız geldiği için gülümsedim. o ise bunu anlamış gibi, "sana aşığım." diyerek gözlerimi kaçırmama sebep olmuştu. hâlâ bu düşünceye inanamıyordum sanırım. onun tarafından sevilmek, özel hissettiriyordu.

ardından birbirimize bakarak geçirdiğimiz birkaç dakikadan sonra Jungkook'un konuşmasıyla sessiz evde gür kahkahamın yankılanmasına izin verdim.

"istiyorsan bu sefer ben parmaklarını dudaklarımın arasında misafir edebilirim."

𝕿𝖗𝖔𝖚𝖛𝖆𝖎𝖑𝖑𝖊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin