prologue

193 16 23
                                    




Öğle vakti okulun beyzbol sahası dayanılmaz bir sıcaklıktaydı. Güneş tam tepede etrafı aydınlatırken takımın soyunma odasına henüz dönememiş kısmı kavga ettikleri için koçtan yedikleri azarın bitmesini bekliyordu.

"Ben sizin aranızdaki kişisel konuların bu takımı etkilemesini istemiyorum artık. Bu işi ciddiye aldığınız yok. Sezonun tam ortasındayız, bu kadar ilerlemişken mahvedemezsiniz!"

Tribünlerin arasında, soyunma odasına açılan demir kapı büyük bir gürültüyle açıldığında sahanın ortasındakiler gözlerini kısarak ne olduğunu anlamaya çalıştı.

Hızlı yürüdüğü için yaptığı topuz kendini bırakmış, ensesinde sallanıp duran bir kız öfkeyle yürüyordu.

Esmer uzun boylu bir çocuk koça en yakın olan başka bir çocuğu dürttü. "Barkle, bu seninki değil mi?"

Matthew Barkle beyzbol takımının kaptanıydı. Herkesin anlamsız bir şekilde sevdiği popüler burnu havada çocuklardandı.

"Matthew!" diye bağırdı kız yolunu neredeyse yarıladığında.

Kendini insanlardan sıyırıp kıza doğru yürüdü. Yanına ulaştığında bir eliyle kızın omzunu sıvazladı, diğer elinde beyzbol eldiveni vardı. "Eislyn, bir şey mi oldu?"

Kız omzuna dokunan ele vurup geri itti. Ne karşısındakinin yüzünde oluşmuş yaraları umursadı ne de biraz ilerde onları izleyenleri. Koçun yanında bekleyen diğerlerine ilerledi. Öyle öfkeliydi ki oradaki herkesin kafasını ezmek istiyordu.

Gözüne kestirdiği ilk sopayı hedef aldı. Sopanın sahibi Seungmin Kim, şaşkınlıkla sopasını sıkıca tuttu. Matthew belki de hayatta en sevmediği insandı ama sopasını bırakmaya niyeti yoktu. Böyle bir şeye müsade edemezdi.

Bir eliyle sopayı çekmeye çalışırken diğer eliyle Seungmin'in omzuna vurup geri itmeye çalıştı. Oğlan kavga sırasında omzunun üstüne düştüğü için aldığı darbe canını çok yakmıştı ama yine de sopayı bırakmadı. "Ver şunu bana!"

Eislyn karşısına çıkan ilk engele tüm öfkesini yönlendirmeye çok açıktı bu yüzden aynı yere tekrar vurup darbe gücünü arttırdı.

Seungmin yıllardır aynı okulda okuduğu bu kızı ilk defa bu kadar sinirli görüyordu. "Delirdin mi sen?" diye bağırdı o da aynı Eislyn gibi.

Matthew sonunda bir şeyler yapmayı akıl edip tekrar Eislyn'e ilerledi. Eldivenini çıkarıp yere attığında genç kızı omuzlarından tutup çekmeye çalıştı. O da kız arkadaşını hiç bu kadar öfkeli görmemişti. "Eislyn ne yapıyorsun?"

Kız onun sesini duyduğunda sopayı bırakıp arkasını döndü. "Sen," o kadar sinirliydi ki nefes nefese konuşuyordu. "sakın bana dokunma! Anladın mı beni?"

"Senin derdin ne?"

Eislyn o an karşısındaki kişinin öfkeye bile değmediğini fark etti. Aylardır yalan söylediği yetmiyormuş gibi hala yaptığı şeylerden rahatsızlık bile duymuyordu ve saf davranıyordu. "Derdim Hailey. Hailey ve sen benim derdimsin."

Matthew şaşkınca bir adım gerilediğinde ne tepki vereceğini bilemedi. O sırada koçun sabrı taşmıştı. "Tüm günümü sizin problemlerinizle mi geçireceğim ben? Malbrone takımımla beni yalnız bırak. Barkle yerine geri dön!"

Eislyn bir an koça baktı ve sinirini çıkartamadığı çocuğa geri döndü. "Seninle işim bitmedi, bunu unutma."

Matthew tepki bile veremeden Eislyn geldiği yönden farklı bir yöne doğru yürümeye başladı. Soyunma odasına tekrar girmeyi düşünmüyordu.

Sahada, gittikçe uzaklaşan ve okul binasına ilerleyen kıza hala bakan iki kişi vardı; Matthew durumu nasıl toparlayacağının endişesiyle gözlerini ondan alamıyordu, Seungmin ise uzun zamandır beklediği fırsatın sonunda ayağına gelmesine şaşkındı.

where do broken hearts go || Kim Seungmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin