part one

144 15 161
                                    

Matthew sınıf kapısındaki cam sayesinde görülen koridorda ilerleyen kalabalıkta göz gezdirdikten sonra bana döndü.  Pencereden yansıyan ışıkta elmacık kemiğinde oluşan çürük çok kötü görünüyordu ama ona karşı onun için kötü hissedecek sempatim kalmamıştı. "Zaten tüm hafta boyunca benden kaçtın, hala sakinleşmedin mi?"

Şaşkınca ne yapacağımı bilemeden ona bakmaya devam ettim. Beni anlamıyor muydu yoksa hala hiçbir şey olmamış gibi davranacak kadar yüzsüz müydü çözemiyordum. "Benim neden sakinleşmem gerekiyormuş? Sen beni aldattın bunu farkında mısın? Üstelik çevremdeki herkesi de buna dahil edip hep birlikte beni kandırdınız. Ne diye sakinleşmemi bekliyorsun?"

Mavi gözleri yüzümde dolaşırken bana yaklaşmak için adım attı ama geriye gittim. Yüzünde herhangi bir pişmanlık, üzüntü arıyordum ama sanki onun için günlük bir sohbet ediyorduk. "Sadece bir hata-"

"Sus artık. Bu konuda konuşacağımız hiçbir şey yok. Senin kafanda kabul gören bahaneler hiçbir şeyi değiştirmeyecek."

Bulunduğumuz boş sınıftan çıkmak için arkamı dönecekken kolumdan tutup beni durdurdu. Artık sinirli bile hissedemiyordum. Hala diretmesi beni yoruyordu. "Beni terk ettiğin için herkes sana sırtını döndü, Eislyn. Ne yapacaksın? Liseyi bitirene kadar tek başına mı yaşayacaksın?"

"Olanlara rağmen senin tarafını tutacak olan insanlarla olmaktan daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bırak artık Matthew, bunun bir telafisi yok. Ben gidiyorum."

Kolumu çekip beni tekrar durdurmasına fırsat vermeden kapıya ilerledim. Boş sınıftan çıkıp koridordaki uğultulu kalabalığın içine karıştım. Bu kısa konuşma bile başımı ağrıtmıştı. Keşke tüm olanlardan uzaklaşıp biraz kafa dinleyebilseydim. Son bir haftada tüm sosyal hayatım tersine dönmüştü.

Bir açıdan haklı olduğunu bilmek de sinirlerimi bozuyordu. Herkes Matthew'le ayrılığımızdan sonra benden uzaklaşmıştı ama çevremdeki birçok insan bunu bildiği halde benden sakladığı için onlarla arama mesafe koyan da bendim. Böyle insanlara güvenmek benim hatamdı ve bu hataya devam etmediğim için memnundum. Benden böyle bir şeyi sakladıklarını bilerek onlarla arkadaş kalmaya devam edemezdim.

***

Yemekhane gürültüsü başımın ağrısını gittikçe kötü etkilerken önümdeki yemeği bir an önce bitirip bahçeye çıkmak istiyordum.

Lise hiçbir zaman mükemmel bir ortam değildi ama ne kadar boktan bir yer olduğunu çok daha iyi anlamıştım. Bu yaştaki insanların sizi sadece etiketler üzerinden görüyor oluşu, o etiketlerin etkisi kalktığında gözlerinde bambaşka bir şeye dönüşüyor oluşunuz çok garipti. Bunu daha önce fark etmemiş olmam da tam bir aptallıktı. Gurur duymasam da ben de o etiketlerin etkisine kapılmıştım, ilgi birçok algımı kör etmişti. Popülarite zincirinde en üstte olmak sadece oradayken iyi hissettiriyordu.

Kendime düzgün arkadaşlar bile seçememiştim, hiçbiri yanımda olmamıştı. Hepsi arkamdan dönen işlere gözünü yumup beni oyalamıştı.

Düşündüğüm şeyler baş ağrıma iyi gelmiyordu, biraz rahatlamalıydım. Onları düşünmenin bana zaten bir faydası olmayacaktı artık. Matthew haklıydı, yalnız kalmıştım ama ne lise hayatını yalnız geçiren ne de geçirecek olan tek kişiydim.

Kafamı tabağımdan kaldırdığımda tek elinde taşıdığı tepsiyle oturduğum masaya yürüyen Seungmin'le göz göze geldim. Eğer en köşedeki masada olmasaydım benim yanıma geldiğine inanmazdım ama bana bakarak yürüyordu ve sağımda da arkamda da başka masa yoktu.

Tepsisini masaya, karşıma, sırt çantasını da boştaki sandalyelerden birine koyup karşımdakine kendisi oturdu.

Boyası akmış lila saçları çok soluk, açık bir renge dönmüştü ve saç diplerinde koyu renk saçları kendini göstermeye başlamıştı. Sağ kolu sargılı, göğsünün hizasında duracak şekilde boynuna asılıydı. Üzerindeki sarı-krem okul ceketinin bir kolu bu yüzden boşta, omzundan öylece sallanıyordu. "Sahayı bastığın gün çıkan kavgada oldu. Sopamı almak için üst üste vurduğun kolum." dedi kolunu hafifçe kaldırıp ondan bahsettiğini belirterek.

where do broken hearts go || Kim Seungmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin