3

701 76 38
                                    

~~timeskip~~

Çay dükkanına ilk gidişimden bu yana ne kadar zaman geçmişti hatırlamıyorum.

O günden beri sık sık oraya gidiyordum. Gabi ve Falco ile çok yakınlaşsam da Levi ile kavga etmekten öteye gidemiyordum. Sürekli atışıp duruyorduk.

Ama buna rağmen aşkım daha da büyümüştü. Onu düşünmediğim tek bir an bile yoktu. Durmadan aklımdaydı. Gözümde o kadar mükemmel görünüyordu ki yüzündeki yarası ve bacağındaki aksaklık bile kusurdan öte ne kadar güzel olduğunu gösteriyordu sanki.

"Y/N dalıp gitmeyi bırak artık. Gel de yardım et." Bayan Morris'in sesiyle kendime gelip gülümsedim ve yanına ilerledim. "Yine mi şu Levi?"

"Başka kim olabilir Bayan Morris? Sürekli aklımda olduğunu biliyorsunuz." Başını kederliymiş gibi iki yana salladı.

"Sen çıldırmışsın çocuğum. Gece gündüz onu düşlüyorsun. Halbuki sana ne kadar kötü davranıyor. Farkında mı değilsin yoksa görmezden mi geliyorsun?"

"Ah Bayan Morris bilmiyormuş gibi davranmayın. En büyük aşklar nefretle başlar." Göz kırptığımda göz devirdi ve burnumun ucuna un sürdü.

"Tch. Neyse ne... Seni üzmesin de başka bir şey istemiyorum. Şuradan sütü ver." Dediğini yapıp şişeyi ona uzattım. Suratıma bakıp gülümsediğimi görünce sırıttı. "Hadi hemen bunu yapalım da git." 

"Gerçekten mi?" Başını salladığında sevinçle yerimde zıpladım. Bana bakıp gülümsedi.

"Bazen hâlâ çocuk olduğunu düşünüyorum."

Çabucak ona yardım etmeye başladım. Her zaman olduğu gibi bir heyecan kaplamıştı vücudumu. Onu görmek, sesini duymak beni en çok mutlu eden ve huzura erdiren şeylerdi artık.

"Tamam bu kadar yeter. Ben gerisini hallederim. Sen git. Geç kalma ama... Dükkanın anahtarını da yanına al belki erken giderim." Sevinçle gülümseyip yanağına bir öpücük kondurdum.

"Bir tanesiniz Bayan Morris!" Yukarı hızlıca çıkıp elbiselerimden birini aldım ve üzerime geçirdim. Bir tane parfüm alıp vücuduma sıktıktan sonra aynada dikkatle kendime bakıp iyi göründüğümden emin oldum.

Tekrar aşağı inerken Bayan Morris'e selam verdim ve dükkandan çıktım. Hafif tempolu adımlarla çay dükkanına doğru ilerlerken ileriden Gabi ve Falco'yu görebiliyordum. Beni farkedince el salladılar.

"Selam Y/N!"

"Selam. Ne yapıyorsunuz?" İkisinin elinde de birkaç çiçek saksısı vardı. Soruma karşılık Gabi göz devirirken Falco gülümsedi.

"Bay Ackerman dükkan için çiçek istedi de... Onları getirmiştik." Gülümseyerek karşılık verdim.

"Öyle mi? Ne güzel..."

"Hadi içeri gel de çay içelim." Başımı salladım ve kapıyı itip içeri girdim. Gabi ve Falco da ardımdan gelirken bakışlarım anında masalardan birine oturan adamla konuşan Levi'ı gördüm.

Sesleri duyunca kafasını hafifçe kaldırıp bize doğru baktı. Beni görmesiyle bıkkınlıkla nefesini verip iç çekti ve göz devirdi.

"B-bu hesabınız." Kekelediği için kaşları çatılırken bir an şaşırdım. Beni gördüğü için heyecanlanmış mıydı acaba?

Müşteri parayı bırakıp kalkınca Levi bardağı kaldırıp masayı sildi ve bir kitap alıp masaya oturdu. Kafasını kaldırıp kirpiklerinin arasından bana baktı.

"Yine mi sen?"

"Alıştığını sanıyordum." Karşısına geçip otururken konuştum.

"Oi siz ikiniz! O çiçekleri karargaha götürün. Benim gönderdiğimi söylemeyin." Gabi göz devirdi ve sinirle Levi'a baktı.

Tea Shop || Levi x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin