4

690 77 75
                                    

"Bunlar da Angelo'nun annesinin siparişleri. Onları götürdükten sonra hemen gel. Biliyorsun birkaç günlüğüne burada olmayacağım."

"Tamamdır. Başka bir isteğiniz var mı?"

"Sanırım yok... Belki bir buket çiçek alabilirsin. Anneme veririm." Başımı salladım ve uzattığı parayı alıp cebime attım. Ona selam verip bisiklete bindim.

Pedallara asılmadan önce çay dükkanına doğru baktım. Normaldekinin aksine bugün kapalıydı. Kaşlarım çatılırken daha fazla oyalanmamak adına pedalları çevirip ilerlemeye başladım.

Şehrin içine doğru ilerlerken soğuk havada hırka giymediğim için kendime lanetler okuyordum. Bu gidişle hasta olacaktım ve bu dükkan için hiç iyi olmazdı.

Tam Angelo'nun evinin olduğu sokağa vardığımda ileride Gabi'yi görmemle frene bastım. Ve yanında da... Levi! Normalde değnek kullansa da şu an tekerlekli sandalyedeydi. Hızla yanlarına doğru ilerledim.

"Oi günaydın!" Gabi gelen sesle bana doğru döndü. Ona el sallarken beni farkedip gülümsedi. Levi da omuzunun üstünden bana doğru dönmüştü. Bisikletin pedallarına basıp yanlarına ilerledim.

"Günaydın Y/N. Nereye böyle?"

"Sipariş vermeye gidiyorum." Levi ile göz göze geldiğimde tiksinir gibi suratını buruşturdu.

"Tch. Her yerden çıkmak zorunda mısın?"

Bisikleti onların hızında ilerletmeye başladım. Bir yandan sohbet edip bir yandan ilerliyorduk.

"Siz nereye?"

"Bay Ackerman karargaha gitmek istedi." Başımı salladım ve başımla tekerlekli sandalyeyi işaret ettim. "Ah yol uzun olduğu için yorulmasını istemedik."

"Anladım." Hınzırca sırıtarak göz ucuyla Levi'a baktım. "Ee nasılsın bugün?"

"Seni görene kadar iyiydim."

"Tch. Üzülüyorum ama..." Gabi halimize gülerken bisikleti biraz ona doğru yaklaştırdım. "Bu kadar asık suratlı durursan kimse seninle arkadaş olmak istemez."

"Arkadaş arayan yok zaten."

"Ama çok yalnızsın. Bana 33 yaşında bir başınasın diyen sen değil miydin?"

"Oi velet biraz daha konuşursan tekmeyi yiyeceksin." Sinsi sinsi sırıttım.

"Öyle mi? Bu haldeyken nasıl tekme atmayı planlıyorsun?" Kıkırdadığımda sinirle bana baktı ve sağlam olan bacağıyla birden bisiklete vurdu. Ağzımdan bir çığlık kaçırırken zar zor gidonu tutup düşmeden kendimi durdurdum.

Şaşkınca onlara doğru bakarken Gabi Levi'e sinirle bir şeyler söylüyordu. İçimden gülmek gelirken Levi omuzunun üstünden bana baktı ve iki parmağını alnına koyup selam verdi.

"Sayanora Y/N."

~ㅁ¤ㅁ~

"Ne zaman gideceksiniz Bayan Morris?" Kafasını kaldırıp duvar saatine baktı.

"Yarım saatim daha var." Onaylarcasına başımı salladım. "Ben yokken dikkatli ol. Ağır siparişleri kabul etme. Ben gelene kadar dükkanı ara sıra kapatabilirsin."

"Tamam." Bardağımdan bir yudum daha alırken bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Neyin var çocuğum? Canın sıkkın gibi."

Sabah yaşadığım andan beri Levi'ı düşünüyordum. Yaptığı hareket beni şaşırtmıştı. Belki de boşa kürek çekiyordum. O böyle davranırken beni sevmesi imkansız gibiydi.

Tea Shop || Levi x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin