sadece yaşa

71 13 0
                                    

Jimin omzundaki yarayı temizleyip bir bandaj yardımıyla sararken ikisi de dudaklarına kilit vurulmuş kadar sessiz ve düşünceler denizinde yüzüyor vaziyettelerdi.

Taehyung sessizliği bozan kişi olmak istemiyordu çünkü eğer ağzını açarsa susmayacağını tahmin edebiliyordu; aklı karmakarışıktı, o küçük çocuğu kapının önünde gördüğünde ve Jimin'e baba diye seslendiğini duyduğunda şu zamana kadar yaşadığı en büyük şok dalgasını yaşadığını hissetmişti.

Jimin ise esmerin dalgın bakışlarının farkındaydı ama o, çocuğuyla alakalı tüm soruları sormadan evvel ona okkalısından bir azar çekme isteğine dur diyemeden "Sen kocaman bir aptalsın." Diye homurdandı.

"Yaptığın şey o kadar aptalcaydı ki, önce kendini sonra da beni öldürtebilirdin."

Taehyung karşılık vermedi ve sessizce onun öfkesini kusmasını bekledi. "Eğer o taramalı tüfek birkaç saniye önce sana doğrultulmuş olsaydı şimdiye ölmüştün. Epi topu on mermili silahınla ortalığa dalarken ne düşünüyordun ki tanrı aşkına?"

Taehyung başını kaldırıp direkt olarak Jimin'in gözlerinin içine baktı ve "Öleceğini düşünüyordum." Diye mırıldandı. "Eğer o an bir şeyler yapmazsam seni kaybedeceğimi düşünüyordum ve öylece durup bekleyemedim Jimin."

"Ölebilirdin." Dedi derin bir solukla sarışın. "Orada sen de ölebilirdin, sence ben bunu düşünmüyor muydum?"

Taehyung bakışlarını ondan çekerek ellerine çevirdi. "Sen tehlikedeyken kendi canımı umursadığımı falan mı zannediyorsun?"

Jimin'in dudakları şaşkınlıkla hafifçe aralandı ve kafasında kurduğu düşünceyi cümleye dökebilmek için büyük bir çaba sarf etti çünkü Taehyung dedikleriyle onu resmen şoka sokmuştu.

"Umursamalıydın Taehyung. Kimse için kendini feda etmeye değmez anlıyor musun? Bu kişi ben olsam bile değmez."

Taehyung gözlerini devirerek yan bir gülüşle yanaklarını şenlendirdi ve "Eğer bu senin teşekkür etme şeklinse, bil diye söylüyorum yanlış yoldasın." Diye söylendi.

Jimin ise iç çekti ve yatakta onun yanına oturup avcunu onun yanağına yaslayarak esmeri kendisine doğru çekiştirdi. "Bu benim seni azarlama şeklimdi, şimdi ise teşekkür edeceğim."

Sonra da öptü onu. Sessiz bir mırıltı ikisinin dudakları arasında tatlı bir melodiye dönüşürken Taehyung onun dolgun alt dudağını kavradı ve Jimin yatağa doğru gerilerken hafifçe üzerine doğru eğildi.

Tüm ihtiyacı buydu işte, tüm istediği, uğruna kurşun yediği his işte buydu. Jimin'leyken kalbinin gürültülü tıkırtılarının, göğsüne dolan hafifliğin ve yüzünden bir türlü silinmeyen gülücüklerinin anlamını şimdi çok daha iyi anlayabiliyordu. Onu seviyordu.

Her şey işte bu kadar basitti.

Onu sevmek basitti, onu izlemek, öpmek, hissetmek her şey ama her şey dile getirilmesine nazaran çok basitti.

Taehyung sonunda kendine itiraf edebildiği gerçekliğin sonrasında, rahatlamış ve gerçekten de mutlu hissediyordu.

Onu daha çok öptü; sanki Jimin'e onu ne kadar sevdiğini anlatmak ister gibi, onu neredeyse kaybedeceği sırada ölüm korkusuyla ilk defa baş başa kalmış olmanın tedirginliğini yok etmek ister gibi öptü hem de.

Nefes almak adına ayrılıp alınlarını birbirlerine dayadıklarında, ikisinin de dudaklarında durduramadıkları gülücükler peydah olmuştu. Jimin sessiz kalmadı, kalamazdı da zaten.

"Bence seviyorsun sen beni."

Taehyung güldü ve "Kesinlikle hayır." Dedi. "Sevmiyorum seni."

"İkinci kez kırıyorsun kalbimi, ayıp ama."

Gülücükleri sesli kahkahalara döndü ve ikisi de yatağa, gözlerini birbirlerinden çekemeden uzandı. Taehyung uzanıp onun sarı tutamlarında parmaklarını dolaştırırken dalgın dalgın sarışının yüzünü inceliyordu.

"Bir çocuğunun olduğunu neden söylemedin?" Dedi, biraz hayal kırıklığı, biraz merak ve bolca hüzün barındıran bir soruydu bu.

"Onun güvenliği için söylemedim. Bir çocuğumun olduğunu sen ve Kook'tan başka kimse bilmiyor."

"Anlıyorum." Duraksadı ve soru sormaya kendinden beklenmeyecek bir merakla devam etti. "Annesi nerede peki?"

Jimin bakışlarını tavana çevirdi ve iç çekti. "Jiwon'u doğururken öldü." Dedi, gözlerine yerleşen hüzün Taehyung'un dikkatinden elbette kaçmamıştı.

"Tek başına mı büyüttün onu?"

"Hıhım." Başını salladı. "Jiwon bana hiçbir zaman zorluk çıkarmadı ve asla lafımı dinlememezlik yapmadı şu zamana kadar."

"Ona sahip olduğun için şanslısın."

Jimin gülümsedi. "Onun zarar görmemesi için elimden geldiğince işlerimi ondan uzak tutmaya çalışıyordum fakat yaralandığında seni buraya getirebileceğimi düşündüm. Neden, hiç bilmiyorum." İç çekti. "Üstelik sana bir can borcum var. Eğer orada olmasaydın, Jiwon sahip olduğu tek kişiyi de kaybedecekti." Uzanıp alnını Taehyung'un alnına yasladı ve "Teşekkür ederim." Diye mırıldandı.

Taehyung ise sessizce fısıldadı. "Bana borçlu olduğun tek şey yaşaman Jimin, sadece yaşaman."

found & lost √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin