1. Bölüm.💫

37 11 31
                                    

"Anne. Krem rengi montumu bulamıyorum."
"Geliyorum tatlım. Bir dakika."

Adeta içine girdiğim gardrobumdan oflayarak uzaklaşıp hemen arkamda duran fazlasıyla geniş yatağıma bıraktım kendimi.
Kıyafetlerimden sonra en sevdiğim 2. şeydi yatağım. Kocaman geniş ve mavi. Daha ne isteyebilirim ki. Aslına bakarsak kendisini almam çok da kolay olmamıştı ya neyse. 1 hafta dil dökmüştüm bu mükemmellik abidesi için.

"Tanrı aşkına Bella. Sandalyenin üzerinde duran şeyi nasıl görmezsin!"

Annemin sitem dolu ses tonuyla yattığım yerde doğrulup bakışlarımı çalışma masama çevirdim.
"Ups."

Fazlasıyla şirin olduğunu düşündüğüm ama olmadığına da emin olduğum gülümsememi takınıp ayağa kalktım.

"Mutfağı toparlıyordum. Hatırlarsın belki, sırf tabağını kaldırmamak için kahvaltı yapmayı reddetmiştin."

Annemin bezgin bakışlarına aldırmadan küçüklükten beri kendimi affettirmek için kullandığım taktiğe başvurdum ve yanaklarına en sulusundan 2 öpücük kondurdum.

"Üzgünüm kraliçem. Sizden ricam bu basit kölenizi affetmenizdir."

Annem bu lafımın üzerine kendini tutamayıp gülmeye başlamıştı bile.

"Siz basit bir köle değilsiniz prensesim. Lütfen kendinizi küçük görmeyin."

Annemle aynı anda odamın kapısına döndü bakışlarımız. Babam kapıya yaslanmış yüzünde tapılası bir gülümsemeyle bizi izliyordu.
Aynı anda kahkaha atmaya başladığımızda bir kez daha böyle bir aileye sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşünmeden edemedim...
                             💫💫💫💫💫
Fazlasıyla beyaz olan tenime uygun açık mavi askılı kısa tulumumu giyinip uzun  ve neredeyse beyaz diyebiceğim saçlarımı tepeden sıkı bir atkuyruğu yapmıştım. Gökkuşağını andıran bandanamı saçlarımdan geçirip kurdele şeklini verdikten sonra en sevdiğim parfümümü sıkıp çantamı alarak odamdan çıktım.

Annemin yıllardır sürdürdüğü uyarılarına rağmen o an görmemesini fırsat bilerek merdivenin kolonuna oturup kayarak aşağıya indim ve kapıda durmuş her zaman ki gibi beni bekleyen babama en haylazından bir gülümsemeyle uzaktan bir öpücük gönderip beyaz sporlarımı ayağıma geçirdim.

"Bell! Tatlım annenin uyarılarını dinlemelisin."
"Baba yapma ama. Sadece bir merdiven. Anneme söyleme lütfeeen."

Babamın yüzünde anlayışlı ve şefkat dolu bir gülümseme belirdi ve yanıma yaklaşıp saçlarıma en güzelinden bir öpücük kondurdu.

" Hadi sen arabaya git. Ben annenle bir şey konuşup geleceğim."

Adeta küçük bir çocuk edasıyla koşarak babamın yanından ayrılıp karşı yolda duran arabaya doğru ilerlemeye başladım. Arabanın yanına geldiğimde kapıların kilitli olduğunu fark ettim ve babama seslenmek için arkamı döndüm. Ancak görmeyi beklediğim şey bu değildi.

Annem ve babam tartışıyorlardı. Belki bu size çok normal gelebilir. Evet her ebeveyn tartışabilir. Ama benim annem ve babam ilk defa tartışıyorlardı. Ya da ben ilk defa buna şahit olmuştum. Annem kaşları çatık ve öfkeli olduğu her halinden belli olan bir şekilde babama hararetle bir şeyler anlatıyordu.

Hatta bir ara nedeneni anlayamadığım bir şekilde bir eliyle gökyüzünü gösterip sesini fazlasıyla yükseltmişti. Babamın sakin bakışları bir anlığına bana döndüğünde onun annemin aksine ne kadar rahat olduğunu fark ettim. Ve bana ne kadar güven verici baktığını. Annemin bakışları da bana döndüğünde artık meraktan delirmek üzereydim.

Ve ne olduysa da o an olmuştu. Merakıma yenik düşüp karşıya geçmek için bir adım atışım, aniden fren yapan arabanın ve annemin birbirine karışan kulak tırmalayıcı acı sesi. Babamın hızla bana doğru öne atılması ve aynı anda daha ne olduğuna bakmaya fırsat bulamadan vücudumda hissettiğim keskin acı. Başımı yere çarptığımı hissediyordum. Vücuduma keskin bir şeylerin battığını.

Her şey o kadar ani gelişiyordu ki. Kulaklarım da yoğun bir çınlama vardı. Acı verici bir çınlama. Bir an her yer karanlıkken bir an her yer aydınlanıyor annemin çaresizce ellerinde ki kanlara bakıp ağladığını görüyordum. Fakat ağzımı açıp tek bir tepki veremiyordum. Sanki felç geçirmiş gibiydim. Sadece ara ara gözlerimi açıp kapatabiliyordum.

Babamın telefonla birilerini aradığını görebiliyordum. Bulanıktı belki ama görebiliyordum. Ancak bir şey oldu. Bilincim tamamen karanlığa hapsolmadan hemen önce. Bir şey duydum. Birinin seslendiğini. Ya da sadece duyduğumu zannediyordum.

"Bize gel Ay Kraliçesi. Bize gel."

Sonrası sıkıca gözlerimi yummama neden olan beyaz keskin bir ışık ve devamında gelen sonsuz karanlıktı....

💫💫💫💫💫

"Ay kraliçesi. Bana gel. Bize gel."
"Ay kraliçesi."
"Ay kraliçesi."

Kulaklarımda hissettiğim keskin çınlamayla ve tıslamayı andıran seslerle ne kadar zorlansam da, araladım gözlerimi. Ancak görüşüm net değildi. Ve başımda gözlerimi sıkıca geri kapatmama neden olan bir ağrı vardı. Yine rüya görüyordum muhtemelen.

Yine o saçma sapan ve geceleri uykularımı bölen rüyalarımdan....

Gerçi hiç biri bu kadar gerçekçi bir acı hissetmeme neden olmamıştı ama çok da üzerinde durmadan normal halinden daha yumuşak olduğunu hissettiğim yatağımda ellerimi dolaştırıp telefonumu bulmaya çalıştım.

Ancak elime gelen boşluk hissi ve yerinde durmayan yastığım kaşlarımın çatılmasına neden oldu ve yattığım yerden doğrulmak zorunda kaldım.
Gözlerim açılmamak için beynimle büyük bir savaş veriyor olsa da kaybeden onlar olmuşlardı.

Bir elimle gözlerimi ovalayıp sonunda uykulu halimi biraz olsun üstümden atabildiğimde etrafıma bakma fırsatı bulmuştum. Ancak gördüklerim kesinlikle istediklerimle uzaktan yakından alakadar değillerdi.

Panik ile yatağım zannettiğim şeyin üzerinden indiğimde içimde ki korku sanki mümkünmüş gibi daha da çoğalmıştı.

"Hayır. Hayır. Hayır. Tanrım. Neler oluyor."

Beyazlığı sanki sonsuzluğa uzanıyor gibi duran bir yerdeydim. Bomboş, bembeyaz ve sonsuzluğa uzanan bir odada. Ve az önce üzerinde yattığım şeyde kesinlikle yatağım değildi. Hatta daha çok bir bulut yığınını andırıyordu.

Ve Bu kocaman boşluk da sanki, 
"Burada var olan her şey sadece benim" der gibiydi...

Panikle arkamı döndüğümde karşımda az önce orada olmadıklarına yemin edebileceğim ve Sağımda Siyah Solumda Beyaz , Tam orta da ise Mavi renkli olan üç kapı belirmişti.

Beynimin içi koşmam, bu koca boşlukta koşup kaçmam için bas bas bağırırken ayaklarım anında bu komuta karşılık vermeye başlamıştı bile.
Ne kadar süre koştum bilmiyordum ama ben ne kadar koşarsam koşayım yol asla bitmiyor ve her duruşum da kapılar tekrardan önümde beliriyordu.

En sonunda ayaklarım birbirine dolanıp yere kapaklandığımda mavi kapı sanki oraya girmek zorundaymışım gibi diğer ikisinin aksine hemen önümde belirmişti. Ve beraberinde gelen yoğun çınlama da daha fazla direnemeyeceğini habercisi gibi uğursuzca kulaklarımı istila etmeye başlamıştı.

Ellerimle kulaklarımı kapatıp sanki beynimi yerinden sökmek istiyormuş gibi gelen bu acıdan kurtulmak istedim. Ancak pes etmeye niyetim yoktu.
Bunların gerçek olmadığını kendime sürekli tekrar ederek son kalan umudumda kalktım ayağa.

Hızlıca arkamı döndüm ve koşmak için büyük bir adım attım. Ancak adımlarım karşılığını, yeniden arkamda beliren ve açık duran mavi kapıdan geçip etrafımı parlak mavi bir toz bulutu çevirirken vücudumun derin bir boşlukta süzülmesiyle bulmuştu.

Ve aynı anda bir çok farklı kişiden çıktığına emin olduğum sesler de ona eşlik ediyordu.....

"Hoş geldin Ay Kraliçesi...."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 24, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

~Ay Kraliçesi~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin