Giriş

34 10 16
                                    

     Her şeyin bir rüya olduğuna inanmak yanlış değildi. Fakat yanlış olan, ısrarla her şeyin rüya olduğunu savunmaktı. Zihnimdeki düşünceleri bastırmak oldukça zordu, harekete geçmek ise en kolay olandı. Daha fazla düşünmeden kahverengi paltomu üzerime giydim,  en sevdiğim mor şapkamı da başıma geçirip, masamda duran mektubu hızla cebime sıkıştırdım. Adımlarım oldukça gergin ve şüphelilerdi. Aralık ayının soğuk ve kavurucu rüzgarında, sağa sola savrularak 1 saat yürüdükten sonra istediğim adrese ulaştım. Yıpranmış, tahtaları çürümüş ve merdivenleri harabe olmuş bu ahşap şatoya neden gelmiştim ki ? Her şey merakım yüzündendi. Fazla düşünmeden korkakca ilerlemeye başladım. Yıpranmış ahşaptan olan merdivenler, çözülemez bir şifre hâlinde, bir sırrı haber verircesine sesler çıkarıyordu fakat kimse bu gıcırtıların dilinden anlamıyordu. İçimdeki korku zaman ilerledikçe cesarete dönüşüyordu. Hava kararmaya ve yağmur yağmaya başlıyordu. Hızla merdiven basamağına ilk adımımı attım. Ulaşacağım noktanın neye benzediğini bilmemek, ne ile karşılaşacağımı kestirememek bana daha fazla cesaret veriyordu. Bir adım daha attım, ve bir tane daha... Ulaştığım ahşap kapı harabe bir şekilde karşımda duruyordu, fakat kilitliydi. Heyecandan titreyen ellerimle cebimdeki mektubu çıkardım ve ayrıntılı bir şekilde tekrar okumaya başladım. Bu kapıyı açacak olan şey benim kanımdı, mektupta öyle yazıyordu. Muhtemelen yıllardır burada olduğu için yosun tutmuş eski bir şişe vardı. Hızla elime aldım ve kırdım. Kırılan parçalardan birini elime alıp, mektupta yazdığı gibi hafifçe sağ bileğime sürttüm. Bileğimden akan kan, yere damladı. Bir anda her yer aydınlandı, yağmur durdu, bulutlar yok oldu. İşte şimdi her şey tersine döndü...



  ....................
Zihin Oyunları, çok yakında sizlerle.

ZİHİN OYUNLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin