Jimin elinden geldiğince gelip ziyaret etmeye çalışıyor, her zaman odaya taze çiçekler getiriyor ve Taehyung'un onlara bakmasına izin veriyordu. Ancak odaya çok fazla güneş ışığı girmediğinden her zaman kısa sürede ölüyorlardı. Fazla güneş ışığı Taehyung’un baş ağrısını şiddetlendirirdi ve Jungkook bundan olabildiğince kaçınmaya çalışıyordu.
Bugün, Taehyung'un en sevdiği yazarın son kitabını getirmişti ve Taehyung'a gülümseyerek gösteriyordu. Jungkook odadaki rahatsız kanepeden izliyordu, Taehyung’u heyecanlandırdığını bilmekten mutluydu.
Jimin yumuşak bir sesle Taehyung’un birkaç haftadır kemoterapiyi bırakmasıyla uzayan saçlarını okşayarak sordu. ‘’İlk bölümü yüksek sesli okumamı ister misin?"
Taehyung ona tuhaf bir bakış atarak dik dik baktı. ‘’Sen kimsin?’’
Jimin gülümsemeden önce gözlerini kırptı, Taehyung'un sadece oyun oynadığını düşündü. "Ben Jimin, aptal. Sağdıcın?" Jimin kitabı açtı ve okumaya başladı ama Taehyung bugün aynı hissetmiyordu.
‘’Senin… kim olduğunu… bilmiyorum. Sen kimsin?’’ Taehyung kafası karışık bir şekilde sordu.
Bu sefer Jimin onun ciddi olduğunu anladı. Dudaklarını aralayıp Taehyung'a bakarken gözleri parladı. Jungkook oturdu, kalbi hızla atıyordu. Taehyung Jimin’in kim olduğunu unutmuştu. Yıllarını paylaştığı bir insanı unutmuştu. Bir anda.
Jungkook’u unutmasına ne kadar kalmıştı?
‘’Taehyung. Benim, arkadaşın Jimin. Park Jimin. Çocukluk arkadaşıyız. Hatırladın mı? Her zaman Taehyung, Jungkook, Jimin, Hoseok, Yoongi, Namjoon ve Jin. Hep biz vardık.’’ sesi ve yüz ifadesi çaresizlik içindeydi.
‘’Hayır… Ben… Sen yalan söylüyorsundur…’’ Taehyung yutkunmaya çalışarak ama başaramayarak çatıştı. Onun yerine nefes aldı. ‘’Jungkook… niye… kim…’’
Ama Jimin geriye çekilmedi ve daha çok yaklaştı, Taehyung’un elini tutarak yatağın yanındaki yere yığıldı. ‘’Taehyung hatırlamak zorundasın? Beni unutamazsın. Ben Jimin’im Ben Jimin…’’ Yalvardı ama Taehyung ona sadece titreyen dudaklarla baktı, sanki eskiden iyi arkadaşı olan bu adamdan korkuyormuş gibi yüzü geri tepti.
Taehyung yatağının yanındaki düğmeye dokunup hemşireyi içeri çağırırken, Jungkook korkuyla izledi. Jimin yalvarmaya devam etti, Taehyung'un elini sıktı ve sonunda Jungkook ayağa kalktı, daha fazla izleyemedi. Hemşire içeri girerken Jimin'i kolundan tuttu, Taehyung hemşire ona yardım etsin diye hırıltılar çıkarıyordu.‘’O… Bilmiyorum…’’
Jimin ağladı ve Jungkook’tan kurtulmaya çalıştı. Taehyung’a onu hatırlaması için, arkadaşlıklarını hatırlaması için yalvarıyordu.‘’Bayım, bayım! Bu odadan çıkmanız gerek!’’ diye uyardı Hemşire ve Jungkook Jimin’i odadan çıkardı. Hemşire Taehyung'u kontrol etmek için geri döndü ve Jungkook Jimin'le kaldı. İnsanlar yanından geçerken ağlayan arkadaşını rahatlattı ve gözlerini olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştı.
‘’Beni… beni hatırlamıyor! Jungkook, o benim kim olduğumu bilmiyor.’’ Jimin dirseklerini çenesine doğru çekerek ağladı. İkisi koridorun sert fayansında oturuyordu. Jungkook tam olarak nasıl hissettiğini anlayarak Jimin’e sarıldı.
‘’Biliyorum Jimin… Biliyorum.’’ Diyerek fısıldadı.‘’Yaşıyor gibi bile gözükmüyor Guk. A-artık onu zar zor tanıyorum çünkü sadece bir iskelete benziyor... çoktan gitmiş gibi hissediyorum!"
Jungkook buna nasıl cevap vereceğini bilemedi çünkü aklından tam olarak bu kelimeler geçiyordu. Daha ne kadar Taehyung’un vücudu dayanacaktı? Bir destek olmadan birkaç saniye daha dayanabilir miydi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Across the Universe | TAEKOOK {Çeviri}
RomanceBir yıl boyunca Jungkook, Taehyung'un gözleri önünde eriyişini izler. The owner is @keneke on ao3