Relapse: Part 1

2.5K 282 106
                                    

Ginny Weasley gerçekten güçlü bir cadıydı. Genç yaşına rağmen, çoğu yetişkinin kendisini salacağı bir olayın üstesinden gelmeye çalışıyordu. Hem de bunu neredeyse tek başına yapıyordu. Sevgilisi ölmüştü. On beş yaşındaki sevgilisi ölmüştü. Kendisini suçlamadığı tek bir an bile yoktu ama hayat devam ediyordu. Kendisinden daha zor durumda olan insanlar olduğunu biliyordu.

Bu yüzden iki aydır yaptığı tek şey şükretmekti. Ailesinin ve arkadaşlarının sağlığı onu mutlu ediyordu. Artık sahip olduğu şeylerin kıymetini daha iyi biliyordu. On dört yaşında bir kız olarak bütün bunları düşünmüyor olması gerekirdi ama ne yazık ki olaylar bu yönde gelişmişti.

Ginny artık yaşlı bir ruha sahip olan genç bir bedenden ibaretti ve sadece tekrar mutlu olacağı günlerin gelmesini bekliyordu.

Pansy, öbür yandan, durumu kızıl olan kadar iyi idare edemiyordu. Artık kronik hale gelmiş bir uyku ve sinir sorunu vardı. Belki de bu ikisi birbiriyle bağlantılıydı çünkü uykusunu alamadıkça sinirli oluyordu, sinirinden ise uyuyamıyordu. Ailesi onu ellerinden geldiği kadar sık ziyaret etmeye çalışıyordu ama Pansy yine de kendisini eksik hissetmekten alıkoyamıyordu. Neyse ki, diyordu. Neyse ki Draco var. Çünkü ailesi onu anlayamıyordu. En yakın arkadaşını kaybetmenin, o olmadan hayatına devam etmek zorunda olmanın nasıl hissettirdiğini bilmiyorlardı.

Pansy, Granger'ın da hakkını yemek istemiyordu. Kız ne kadar can sıkıcı derecede çok konuşuyor olsa da aklını dağıttığı bir gerçekti. İçtenlikle ona minnettardı ve bunu ona göstermek istiyordu. Ne var ki...

Korkuyordu. Sevdiklerini kaybetme korkusu sanki derisini aşıp kanına işlemişti. Bir kayıbı daha kaldırabilecek kadar güçlü değildi. Kendisini tanıyor ve bunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden karşısındaki koltukta kitap okuyan kızı izlerken düşünceleri onu karanlığa çekiyordu. Ona alışmak istemiyordu.

"İyi misin?" diye sordu Hermione. Okuduğu şeye fazla konsantre olduğundan olsa gerek, kendisini izleyen kızı geç fark etmişti.

"Kitap okurken sürekli yüz ifaden değişiyor." dedi Pansy konuyu dağıtmak için. "Biliyor muydun?" Hermione şaşkınlıkla başını iki yana sallayınca hafifçe tebessüm etti. "Bazen şaşırıyor, bazen kaşlarını çatıyorsun. Bazen de gülümsüyorsun. Sana imreniyorum."

"Neden?" Hermione gerçek anlamda şaşkındı. Karşısında oturan cadının kendisini bu kadar incelemesi ayrı bir konuyken bir de ona imrendiğini söylemesi...

"Çünkü kitap okurken bu dünyadan kopuyor, başka bir gerçekliğe kapılıyorsun. Bir an için bile olsa bunu başarabilmeyi her şeyden çok isterdim." Hermione bütün tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Sızı şeklinde bir uyuşma bütün hücrelerinden geçerken bocalayarak kitabı kapattı. "Belki de hata yapan benim. Hangi gerçekliğe gidersen git kendini uyutmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Hayat devam ederken ne kadar kaçarsan kaç hiçbir yere varamazsın."

Pansy sessiz kalırken Hermione kendisini gülümsemeye zorladı. Kızın sevimli yüz hatlarını izlerken zoraki gülümsemesinin ısınması işten bile değildi zaten. "Sanırım bugünlük bu kadar kütüphane yeter, gidip çocukları uçarken izlemek ister misin?" Slytherin Quidditch takımının yarısı artık hayatta olmadığı için maçlar iptal edilmişti. Ne var ki Harry, Draco'nun hoşuna gideceğini düşünerek kendi aralarında küçük bir maç yapmaları için McGonagall'dan izin almıştı.

Bir kovalayıcı, bir arayıcı ve bir tutucu olacak şekilde toplamda altı kişilik iki takım oluşturmuşlardı. Elbette Harry ve Draco arayıcıydı. Tutucular Ron ve Dean, kovalayıcılar Marcus ve Ginny'di. Sadece eğlencesine bir maç olduğunu bilmesine ve takım arkadaşlarını yeni kaybetmiş olmasına rağmen Flint tabii ki deliler gibi hırslıydı. Tabii bu herkesin işine geliyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranması ne kadar acı olsa da akıllarını dağıtıyordu.

Dynasty || Drarry Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin