Genç kız koşar adımlarla restoranttan içeri girdi. "Geç kaldığım için üzgünüm büyükanne." zar zor aldığı nefeslerin arasında konuşurken durup iyice soluklandı. Yaşlı kadın kasanın arkasından genç kıza gülümsedi.
"Sorun değil Miyoung-ah sadece 10 dakika geç kaldın. Bu kadar acele etmene gerek yoktu. Biliyorsun bu aralar çok fazla müşterimiz olmuyor." Miyoung derin bir nefes alıp büyükanneye hafifçe gülümsedi.
"Üzerimi değiştirip hemen geliyorum." Depoya geçmek için bir hamle yapacakken yaşlı kadın Miyoung'a seslendi.
"İçeri geçmeden önce çöpleri çıkartabilir misin? Kendim yapacaktım ama o poşetler bu yaşlı kadın için artık fazla ağır."
"Tabii çıkarırım. Kendini yorma, ağır şeyleri ben taşırım demiştim büyükanne." Arka kapının yanında duran iki büyük çöp poşetini eline aldı, kapıyı kalçası ile ittirirken bir yandan çöp poşetlerini çekeliyordu. Restoranın dar ara sokağa açılan kapısından geçip büyük çöp konteynerinin yanına doğru ilerledi. Poşetilerden birini zorlukla kaldırıp konteynera attı. Diğerini de aynı şekilde çöpe attıktan sonra ellerini birbirine vurarak kendince elini temizledi. Arkasını dönüp kapıya ilerleyecekken iniltiye benzer garip bir ses işitir. Olduğu yerde durup sesin geldiği yere doğru kafasını çevirdi. Garip sesler biraz daha yükselmişti ardından bir şeyin yere düşme sesi boş ara sokakta yankılandı ve ne dendiği anlaşılmayan insan sesleri duyuldu. Miyoung bir anda istemsiz bir şekilde kendini sesin geldiği yere doğru ilerlerken buldu. Ağır adımlarla sesin geldiği yere yaklaşırken konuşma sesleri de artık yavaşça anlaşılabiliyordu.
"Buna daha fazla devam edemeyiz Yerin." Erkeğin sesi garip bir tondaydı.
"O zaman beni durdurman gerek Minho-shi."
"Böyle ileri gidersen duramayacağımı sen de çok iyi biliyorsun. Dur. Yerin." Kesik kesik nefesleri arasında konuştu çocuk. Genç kız elini, duvara yasladığı çocuğun göğüsünden aşağı yavaşça kaydırmaya devam etti.
"Bugün o sürtük Aeyun'a da durmasını söylemeliydin. Sencede benim yanımda fazla ileri gitmedi mi?" Elini pantolonunun üzerinde yavaşça hareket ettirdi.
"Kes... şunu!" Çocuk zorlukla konuşuyor gibiydi. Yerin yüzüne her zamanki alaycı gülüşünü yerleştirdi.
Tam bu sırada onları izleyen Miyoung gördüğü manzara karşısında yüzünü buruşturdu. 'İğrenç' dedi içinden. Bu işi böyle pislik içinde bir ara sokakta yapmak onlar için gerçekten sorun değil miydi?
Başını yavaşça iki yana salladı. 'Acınası görünüyorlar' diye geçirdi içinden. Geriye doğru bir adım atması ile tiz bir kedi çığlığı işitildi. Kedi tıslayarek kuyruğuna basan Miyoung'u tırmaladı. Miyoung'un ağzından küçük bir inilti kedinin sesi ile eş zamanlı olarak sokakta işitildi. Yerin ve Minho aynı anda başını sesin geldiği yere çevirdi ve ayakta dikilen genç kızı gördüler. Yerin hızla Minho'nun üzerinden çekildi. Miyoung sızlayan ve hafiften kanlanan bacağına baktı ve yüzünü daha da buruşturdu. Ardından kafasını kaldırıp sesleri kesilen ikiliye baktı. Gözlerini yavaşça ikili üzerinde gezdirdi ve ikisinide kendiyle aynı okul formlarını giydiklerini fark etti. Yerin'in yüzünde bariz bir korku vardı. Donup kalmış gibiydi. Minho bir şey demek için ağzını aralamıştı ki Miyoung sanki onları görmemiş gibi yüzüne her zamanki ifadesiz halini yerleştirdi ve arkasını dönüp geldiği kapıdan içeri girdi.
"Kız bizi gördü!" Yerin'in sesi oldukça kısıktı. Minho kızın girdiği kapıdan gözlerini alıp rahat bir tavırla Yerin'e döndü. "Eee ne olmuş gördüyse?" Yerin güler gibi bir ses çıkardı.
"Ne mi olmuş? Kızın üzerinde bizim okulun forması vardı görmedin mi? Birilerine söylerse ne yapacağız? Konuşmalarımızı duymuş olabilir!" Yerin'in az önceki hevesli halinden eser kalmamıştı. Yakalanmış olmanın verdiği suçluluk duygusu bütün vücudunu kaplamıştı adeta. Minho kaşlarını çattı.