SAHİL

346 36 22
                                    

Önceki bölümleri okuduğunuz için teşekkür ederim. :)) İyi okumalar :)))

.....

Bir mesaj, binbir duygu...

Bir mesaj mıydı kalbimin böylesine atmasını sağlayan?

Bir mesaj mıydı böylesine heyecana sebep olan?

Göğüs kafesimi delercesine atan kalbimi sakinleştirmek için kendimi yatağın üzerine bıraktım.Kendime gelmeye çalışırken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum.

Oraya gidince kelimeleri bir cümleye dökebilcek miydim?

Bundan gerçekten şüphem vardı. Heyecandan ya susardım ya da anlamsız cümleler kurardım. Ilk gördüğüm günde de aynısı olmuştu. Aynı heyecan aynı duygular... Saçma sapan hareketlerde bulunmuştum. Mutluluk hormonum tavan yapıyordu. Yüzümde gülümseme oluşurken bir mesaj daha geldi. Kalbim daha da hızlanırken mesajın yüklenmesini bekledim.

"Yağmur yağıyor, acele etsen iyi olur."

Perdeyi araladığımda yağmur tanelerin camdan süzülüşü ile karşılaştım. Pek şaşırmamıştım. Evden çıkabilmek için bahane bulmam gerekliydi. Hem hava kötüydü hem de yeni gelmiştik. Gitmekte karar kıldığım için önüme hiç bir engel geçemezdi. Valize koşarak siyah pantalonumu ve ceketimi çıkarttım. Üstümde beyaz kazak vardı. Ceketimin fermuarını çekerek görünmemesini sağladım. Giyindikten sonra yarım yamalak saçlarımı tarayarak iki yana saldım. Poşetin içindeki botlarımı çıkarak elime aldım. Derin bir nefes alarak salona adım attım. Heyecanımı gizlemeye çalışıyordum. Şaşkın bakışlar beni bulduğunda açıklama yapmam gerektiğini fark ettim.

"Şey... Anne... Resim çizicem de... Kulaklıksız yapamıyorum ve ne yazık ki kulaklığım çalışmıyor." dediğimde beklediğim bir soru bana yöneldi.

"Bu yağmur da sırası mıydı şimdi?" dediğinde ona güzel bir yeteneğim olan "Lütfen anne,  beni seviyorsan." adlı masum bakışlarımı gönderdim.

"Şemsiyeni almadan çıkma." dediğinde sevinçle yanına koşarak ellerimi boynuna doladım.

Hayatta tek sahip olduğum şey annemdi. Babamla annem ben 10 yaşındayken ayrılmıştı. Mahkeme kararlıyla annemin yanında kalmıştım. Annem bulunduğum kolejde müdür yardımcısıydı. Baba olarak tanıdığım adam ise avukattı. Ayrılma sebepleri basitti. Yani ben öyle biliyordum. Belkide farklı şeyler vardır. Ufak kavgalarla başladı. Zamanla annem beni alarak arkadaşlarına kalmaya götürdü.. Anlayacak yaşta değildim. Hiçbir olayın farkına varmadım, varamadım. Babamı çok az görmeye başladım. Ne zaman bulunduğumuz yere gelse annem izimizi kaybettirdi. Annem ayrılmaları gerektiğini, daha mutlu olacağımızı söylemişti. 1 hafta boyunca annemle konuşmamıştım. Her gün ağlıyordum. Hazır değildim. Hangi çocuk o yaşta ailesinin parçalanmasını isterdi? En son mahkeme çıkışında görmüştüm babamı. Bana gelip kocaman sarılmıştı. Anlamıştım ki boşanmışlardı. Haftasonları beni alacağını ve hep gezeceğimizi söylemişti. Sürekli benimle olacağını, beni hiç bırakmayacağını söylemişti. Fakat öyle olmamıştı. Sadece bir ay... Bir ay bana dayanmıştı. Zaten annemde herkesden habersiz başka bir yerde ev tutmuştu. Her şeyden uzaklaşmıştı. Böylelikle babam hiç gelmez olmuştu. Bana olan sevgisi ortaya çıkmıştı.  Beni sevmemişti. Annemi sevmemişti.

Gözyaşlarımı silerek kapıya yöneldim. Geçmişe takılı kalmamalıydım. Son kez aynaya baktım ve şapkamı kapattım. Saçarımı düzeltirken hiç makyaj yapmadığımı farkettim. Odaya geri dönerek valizi kurcalamaya başladım.  Makyaj çantamı bulunca elime eyeliner ve rimeli alarak aynanın karşısına geçtim. Hızlı bir şekilde sürdükten sonra koşarak botlarımı giymeye başladım.Tabiki de şemsiye almıcaktım. Donuma kadar ıslansam da şemsiye kullanmam ben. Kapıyı örtmeden önce "Ben çıktım." diye bağırdım.

Hızlı adımlarla merdivenden indim.  Kalbim ağzımda atıyordu. Dışarı çıktığımda bir mesaj daha geldi.  Telefonum ıslanmasın diye elimle kapatırken mesajı açtım.

"Son 15 dakika."

Adımlarımı daha da hızlandırırken sahile geçmek için köprüden karşıya geçtim. Yağmur şiddetin artırırken denizdeki dalgalar kıyıya sert bir şekilde vuruyordu. Deniz kokusu yağmurda daha bir güzel oluyordu. Yağmurlu bir hava da sahile inmem gerektiğini aklımın bir kenarına not ederken köprüden karşıya geçmiştim.

Karşıda deri ceketiyle çardaklara yaşlanmış ve yağmur ıslattığı halde umursamadan elinde telefonunu çeviren sarışın duruyordu.

Benim sarışınım.

Gördüğüm anda nefesimi kesen sarışınım. 

Köprüye doğru kafasını çevirdiğinde beni farketti. Köprünün son basamağındaydım. 

Cesaretim var mıydı?

Bana doğru yürümeye başladığında bir basamak geri çıktım. Yapamazdım. Bir kere gördüğüm çocuğa aşık olamazdım. Geri adım attığım görünce koşmaya başladı. Geri dönerek basamakları çıktığımda arkama baktım. Daha da hızlı koşuyordu. Köprünün sonuna gelerek ikişer ikişer basamakları inmeye başladım. Pişman olacağımdan emindim. Kendime küfrederek ara sokaklardan birisine daldım. Havanın karanlığından yararlanarak döndüğüm sokağın duvarına yaslandım. Nefes nefese kalmıştım. Sokakta in cin top oynuyordu. Duvarın arkasından kafamı çıkarttığımda Rüzgar'ı sokağın başında gördüm. Bakmayı keserek olduğum yere iyice sindim. Titriyordum. Ama soğuktan değildi bu titreme. Ben soğuk havalardan etkilenen biri değildim. Heyecandan dizlerimin bağı çözüldü. Ayakta durmaya halim kalmamıştı. Yere çöktüm. Çökmemle birlikte sokakta yankılanan ses ile donakaldım.

"Benden kaçışın yok."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 25, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MESAFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin