1

83 2 0
                                    


SİDRETÜL MÜNTEHA

SEN İNSANI AŞKA GETİRİRSİN,

AŞK DA BENİ SANA...

ÖNSÖZ

Sidretül Münteha'nın önsözünü yazmak için çok düşündüm, çok zorlandım... Kafamda birçok soru işareti vardı. Lakin önce kendimi tanıtarak başlamak istiyorum... Diğer kitaplarımda olduğu gibi biraz olsun kendimden bahsetmek doğru olur diye düşünüyorum. Ben Gökhan Yıldız... "Ben kimim?" sorusunu kendime çok sordum. Neden dünyadayım? Ne için yaşıyorum? Neden hayatın bu girdabında savrulup durmak zorundayım? Bu sorularımın cevaplarına 2014 senesinin yaz aylarında kavuştum. Kendimin tüm yaratılışın içindeki küçük ama aynı zamanda da bir o kadar ilahi bir suret olduğunu anladım. Bu suretin altındaki ruh ise fiziki yansımamı bir üst boyuttan yönlendirdiği gibi dünya frekansında katı olarak titreşmeme de katlandığını gördüm... Hayat, benim için sorularla doluyken Yaradan, bu soruların hem cevabı hem de soruların başıydı... Lakin Yaradan'ın yolunda olmak ve onun yolunu izlemek benim için temel dürtü olsa da karşımda şeytani bir hal ve arzu durumu vardı... Bu arzularım yirmi beş yaşına kadar fazlasıyla dünyeviydi. Yirmi beş yaşından sonra ise dünyevi arzular kendini Yaradan'a teslim haline bıraktı. Bu teslimiyetle birlikte hem arzularıma kavuşmaya hem de farklı bir hayat yaşamaya başladım. Arzularıma kavuşsam da dahi, tatmin olmadım. Çünkü gerçekten tatmin olmak istedim. Bu tatminim daha iyi bir araba, sevişebileceğim daha güzel bir kadın ya da daha zengin bir hayat değildi... Bugün bunlara erişmiş biri olarak söyleyebileceğim şey, başlarda tek arzu halim olan dünyevi hayat ve fiziki tatminin beni tamamlayamadığıdır... Sahip olduğum çok güzel şeyler var. Sıradan bir birey için oldukça keyif verici... Belki de hayatının amacı... Fakat benim hayatımın amacı, bir yaz gecesi tam manasıyla Yaradan'a kendimi teslim ettiğimde ortaya çıktı... Ben onunla birleşmek, bütünleşmek istiyordum. Ne daha zengin, ne de başarılı ne de zevk dolu bir hayat... Ben sadece Yaradan'la birleşmek ve bütünleşmek istiyordum... Sanırım hayatım boyunca dilediğim en kudretli ve en önemli şeydi bu... Daha önce dilediğim isteklere sahip oldum... Sahip olmamla birlikte ne kadar yetersiz ve gereksiz olduklarını da gördüm... Bu anlattıklarım dünya hayatına sırtını dönmek ve her şeyden vazgeçmek fikrini ortaya çıkarmasın... Vazgeçebilmeyi bilmek ve maddeye, nefsine tapınmamak, biat etmemek, sizin öz beninizi ortaya çıkarıyor. Öz beniniz ise bu yaratık kâinatın bir parçası... Kâinat ise yaratılmamış Yaradan'ın bir parçalarından biri... Yani kâinat bir tanrı parçası... Siz de kâinatın bir parçası olarak, dolaylı yoldan yaratılmamış Yaradan'ın parçası oluyorsunuz. Bir ve tek olan yüce yaratıcı, birliğini teklik suretlerinde yaratımla devam ettirmiş, tekliğin içinde çoğul hissi vererek, bizlerin bir olduğunu anlaması adına, filizlenmemiz için toprağa ekmiştir... Tohum gibi ekildiğim toprakta, ruhumun beni filizlendirmek için suladığını öğrendim ve artık kendime "Ben" diyemiyorum. Size kendimi anlatacaksam, ben olmayan bir hiç derim... Bu hiçin, tekliğin içindeki sureti ise Gökhan Yıldız. Birçok okul okumuş, fazlaca kitap okumuş sert görünümlü, sağlıklı yaşamla birlikte huzuru seçmiş bir adam... Kamil olmaya niyet etmiş, Yaradan'ın yolunda giderek, Yaradan'la bütünleşmeyi arzulamış bir adam... Dünyanın içinden geçerken dünyaya dokunsa da yapışmak istemeyen bu adam kitabının ismini Sidretül Münteha koydu...

Sidretül Mütheha, son sedir anlamına gelen Arapça terkibdir. Bilinen uzayın 7. Katından yaratılmamış Yaradan'a ulaşabilecek son sınırdır. Bu sınır bana göre fiziki evrenin bittiği, ardından fiziki olmayan evrene geçiş ve oradan da soyut olarak âlemin başka sınırlarına geçmektir. Kâinata baktığımızda uzayın fiziki sınırları dâhilinde en son sınır Sidretül Münteha'dır. Lakin evren, uzayın fiziki sınırlarının da dışına uzanan sonsuz bir âlemdir... Bu sonsuz âlem terimi biz sınırlı varlıklar için geçerliyken âlemlerin Rabbi için böyle birçok evren olduğunu düşünüyorum. Bu evrenler devingen bir torus enerjisiyle yaratılış görevlerini yerine getirirken tam orta noktada yaratılmamış Yaradan, saf ve berrak bir şekilde durmaktadır diye düşünüyorum. Bu duruş, zaten tüm âlemlere kendinden katarak yaratmasından ve onun yüceliğinin durağanlığından geliyor... Sidretül Münteha ise yaratılışın en alt sınırlarında olan bizlerin uzayındaki son sediridir. Bu sedir, fiziki var oluşun bittiği ve eterik bedenlerin bile parçalara ayrılarak çok daha başka bir boyutta varlığı sürdürmek üzere konmuş sınırdır... Kuran-ı Kerim'in Necm suresindeki bir ayetten aldığım bu isimin Sümerlerle de uyuştuğunu düşünüyorum. Hatta bu sınır, bir gezegen ise günümüz gökbilimiyle de yakınlaşıyor. Sümerler, Nibiru, yani geçiş gezegeni verdikleri bir gezegenden dünyalarına inen tanrılara tapınmıştır... Daha sonradan bu gezegenin ismi gezegenin negatif bir değişimden kaynaklı olmak üzere Marduk adıyla değişmesi de gündeme gelmiş olsa da günümüzde Gezegen X olarak anılıyor... Biz Gezegen X'den daha yeni yeni haberdar olurken bilinen anlamda milattan önce 4000'li yıllarda kendini göstermeye başlayan ilk uygarlıklardan olan Sümer uygarlığı nasıl olur da bu gezegene ve gök bilime bu kadar hâkimdir? Bu gezegende yaşayan canlılar var mıdır? Kuran-ı Kerim'de geçen Mele-i Ala ya da cinler, ifritler nerededir? Sümerliler dünya dışı temaslar yaşamış da günümüze bu kadim bilgileri böyle mi bırakmış? Bu gezegenin canlıları başka gezegenlerden Gezegen X'e mi gitmiş? Sümerlilere göre tanrılar varsa, fiziki midir? Bu soruların cevabını vermek zor. Fakat üzerine çok düşünüyorum. Bana göre tüm mitoloji ve semavi dinler aynı şeyi anlatmakla birlikte anlatılan olayların doğru olduğuna, birilerinin her zaman kendinden daha az aydınlanmış canlılara kâinatın kadim ve ulu yaratıcısını anlatmayı seçtiğini düşünüyorum. Zaten tek olan ama çoğulmuş gibi gözüken yaratılış, yaratılmamış Yaradan'ın bir parçasıyken suretlerin ayrı ayrı bakıldığında tanrısal gözükmeleri sadece Yaradan'ın yaratırken kendinden katması ve suretlerdeki titreşen Yaradan esmalarından geliyor... İşte ben de kendimde titreşen Yaradan esmalarının gönlümde belirmesiyle Sidretül Münteha adlı yeni şiir kitabıma aşkın, aşkı anlatış biçimini yeniden ve adeta ilk kez gibi yazdım. Aşkı, aşk olarak yaşamanız ve Yaradan'ı kendinizde bulmanız dileğiyle, iyi okumalar...

Sidretül Münteha Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin