Geçiş

41 4 8
                                    

Okula gitmedim bunu yazıyorum ne kadar mükemmel ĞAMCPAXMAPMXPASLMDA9DMAP

Yorulmuşum. Savaşlar, ölen bedenler, kan, aşk hepsi beni yormuştu. Benimkisi görmeden ilerlemekti. İlerlemek zorunda olmaktı. İstesen de, istemesen de.

"Piç kurusu."

Tahmin ettiğim gibi yine büyük bir kaos çıkmış, ortalık birbirine girmişti. Bu sırada bir sürü eğitimli, sayılır asker hayatını kaybedince bize gereksinim duymuş, aylardır kaldığımız bu yıkıntıdan çıkmıştık.

Keşif birliği eskisi gibi değildi. Dağılmıştık biz, savaş bizden yakınlarımızı almıştı. Sel tuttuğunu götürmüş zerre de acımamıştı.

Yinede hayatta kalanlar bizdik. Pek yaşadığımız söylenmese de fiziksel olarak ayaktaydık işte. Keşif birliği yeniden bir araya toplanmıştı.

"Sadece sakin olun, odaklanın, bir kişiyi daha kaybetmek istemiyorum, dikkat edin ve sakın ölmeyin."

Ölmek.. Bu savaştan da sağ çıkabileceğime emin değildim. Surlardaki devler uyanmıştı, hepsi surlardan çıkmış, ortalığı yıkmış dökmüştü. Çok az sayılı insan hayattaydı. Kontrol altına nasıl alırız bilmiyordum. Büyük ihtimalle ayaklarının altında organlarımız dışarıya fışkırırken iğrenççe can verecektik. Bende hissizleşmiştim. Kocaman bir boşluk, üzüntü, mutluluk, heyecan hiç biri yok sadece kocaman siyah bir delik var.

Arkadaşlarım, elimdeki tek şeydi, belkide Ereni kaybedeli çok olmuştu, onun için elimden bir şey gelmezdi, tabikide fiziksel olarak ölmemişti, sadece ben onun için ölmüştüm. Korumacı tavrım yine ortaya çıkıyordu. Arkadaşlarımı kaybetmek istemiyordum.

Bunun yanında, insandan bile sayılmıyorduk. Bize sorulmamıştı bile. Çöp gibi aşağılıkça buraya savurmuşlardı bizi. İronik, ülkenin geleceğinin bir avuç askere bağlı olması.

Bana kalırsa, ülke umrumda değil. Kaybedecek tek şeyim arkadaşlarım ve sevdiğim adamdı. Buradan kaçmalıydık ancak imkansızdı. Her şey boka sarmıştı bildiğiniz, o boku da ağzımıza dayamışlar, nefesimizi kesmişlerdi.

"Ne ara böyle çam yarması heriflere dönüştünüz, tıh."

Şimdi tamamdık, bücürü görmeyeli çok olmuştu. En son ne zaman gördüm onu bile hatırlamıyordum. Hala aynıydı, Kaptan Levi. Kendime benzettiğim bir karakterdi, aramız soğuk olsa da çok büyük bir kavgamız olduğu söylenmezdi. Örnek aldığım bir insandı sadece.

Son hazırlıklar halledildikten sonra, asıl alana ilerlemeye başlamıştık. Çok yavaş hareket etmelerine karşın hareket ettikleri çok belli oluyordu. Etraf hafif sallanıyordu. Ülke tahliye edilmişti, bomboştu. Nereye gittikleri hakkında asla bir fikrim yok.

Etrafda kan kokusu vardı, iğrenç, ağır bir kan kokusu bölgeyi hakimiyeti altına almıştı. Yerdeki insan kalıntılarını görebiliyordum. Uzun zaman sonra içime çekmek istediğim havanın kan kokmasını istemiyordum. İçime hava çekmek istiyor muydum o hile şüpheliydi ya, neyse.

Biz bu savaşı kazansak bile ülke kendine gelemezdi, cesetler hastalık saçıyordu. Bu gidişle ülke tamamen hastalığa mikroba gömülecekti. Umut olsa bile içinde umutsuzluk vardı. Yapsak da yapamayacaktık. Elimizde yeterli insan, malzeme yoktu başta.

Şeytanın kullarının soyları buraya kadarmış demek ki, hayatımızın sonu burasıymış.

Bir süre sonra surların dışına varmıştık. Buralar ıslak kokuyordu. Toprak çamurlu, ıslaktı bata çıka ilerliyorduk. Yinede, toprak kokusunun daha baskın olması ciğerlerimi tazelemişti. Kan kokusundan boğazım yanıyordu, çekilecek gibi değildi. İnsan tabi bir süre sonra alışıyordu kokuya.

İnsan nasıl ölüme alışırdı ki, ben alışmıştım işte.

Onu ne zaman görecektim, görsem bir daha görmem mümkün olacak mıydı, hayır, ya o ya ben ölecektim. İkimizinde ölme ihtimali vardı. O ölünce zaten bende ölecektim. Bu savaştan sağ çıkan yoktu. Ölüm rüzgar gibi esiyor, hepimizi savuruyordu.

Ara vermek için durduğumuzda elime bir parça ekmek tutuşturuldu. Uzun zaman sonra ilk defa açık havada yediğim şeydi.

Birisi okuyordu taslaklarda kalmış oku istersen wixmwşdö

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 22, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

öp beni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin