Başta zaten planım Yoongi'nin numarasını alıp ona yazmam olsada şu an attığım mesajı Yoongi gördü diye gerilmekten kendimi alamamıştım.
Bir yandan tekrar ortaya çıkabilecek kurdumu baskılarken diğer yandan ise kokumu zapt etmeye çalışıyordum. Ağacın arkasında salakça dikilmem ise saçmalığın daniskasıydı. Kokum etrafa yayılmışken saklanmam daha doğrusu sanmam çok komikti.
Tabii o an için bunların pek dikkatimi çekmediğini söyleyebilirim. Arkadan gelebilecek en ufak bir konuşmayı duymaya çabalarken avcumda titreyen telefonla hızla ona dönmüştüm.
"Jiminie soyunma odasına geç, Yoongi gelecek."
* * *
Soyunma odasına güç bela ulaştığımda gerginlikten bayılmak üzereydim. Yoongi birazdan yanıma gelecekti ve ben öylece bekliyordum.
Sıkıntıdan bayılmamak için kurdumla konuşmaya çalışıyordum ancak iki üç kelimelik cevaplardan öte gitmiyordu. Yaklaşık iki dakika kadar bulunduğum yerde dört döndükten sonra kapı sesini duyunca kalbimin hızlandığını çok net hissetmiştim.
İçeriye adımlar adımlamaz gelen limon kokusu içimi ferahlatırken yüzündeki gülümsemesi ise oturup ağlama isteğimi ciddi anlamda körüklüyordu.
Kaç kez söylediğimi bilmesemde cidden çok güzeldi. Uzun siyah saçları oldukça ipeksi gözüküyor ve tokaya tutunamayan birkaç teli alnına doğru dökülüyordu.
Hayranlığımı baskılayamadığım onun yüzünde beliren çarpık gülüş ile belli olduğunda bu sefer utanmamıştım.
Güzel olduğunu bilmeliydi sonuçta.
Yoongi hala kapının eşiğinde kapının kolunu tutarken arkadan gelen birkaç ses üzerine hızla kapıyı örtmüştü. Kurdum zevkle kokum onlara gitmesin diye yaptığını söylerken ben hala aklımı korumaya gayret gösteriyordum.
Kapanan kapı ile ikimizinde baskınlaşan feromonları o an için elimi birbirine dolamıştı.Sakin adımları beni bulurken oldukça yakınıma geldiğinde hiçbir çekince göstermeden kokusunu içime çekmiştim. Yoongi bu tavırlarımdan rahatsız olmadığını belli edip eli belime gittiğinde kurdumun yanında bu sefer kendimi tutmaya başlamıştım.
Bu kadar yakınımda durmaya devam ederse kesinlikle üzerine atlardım ve bunun suçlusu kurdum olmazdı.
"Feromonların oldukça yüksek, ilaç al ve benimle biraz burada kal. Sonrasında zaten kokun hafifler ve seni evine bırakırım. Olur mu?" diye sorusunu yönelttiğinde aklım evden sonra ne yapacağımla dolduğunda ağzım aralanmış fakat konuşmama fırsat vermeden tekrar araya girmişti.
"Sana birkaç giysimi veririm yuva yapman için." demişti ılımlı bir tonda. O tam karşımda hatta oldukça yakınımda bu şekilde konuşuyorken nasıl reddedebilirdim. Ses çıkarmadan sadece başımla onayladığımda eli belimden çekilmiş ve bir dolaba ilerlemişti.
İçinden hap ve suyu çıkardığında içilmiş suyuna sonrasında bana baktığında ne düşündüğünü anlamış ve bu sefer ben konuşmuştum.
"Sorun olmaz."
Belli bir süre kendi kendime sessizce ve heyecandan olsa gerek konuştuğumda farklı bir tona bürünmüştü sesim.