bolum sonundakiduyuruyu da okuyun lutfen <3
~Changbin, annesiyle yaklaşık kırk dakika özel olarak konuştuktan sonra beni çağırdığını duyduğumda oturduğum yerden kalkıp banyodan çıktım. Bacaklarım uyuştuğu için salona gidene kadar duvara tutunarak yürümüştüm.
Sanırım bu sefer cidden cırcır olduğumu falan düşüneceklerdi.
"Felix, iyi misin oğlum?" Bana gülümseyerek bakan kadına zorla bir gülümseme verip, "İyiyim anneciğim, odadan çıkarken ayağımı çarptım da" diyerek geçiştirdim. Kırk dakikadır tuvallette oturduğum için götüm kırıldı diyememiştim tabi.
"Peki öyleyse, yol yorgunu olduğunuz ve yalnız kalmak isteyebileceğiniz için kalacağınız odayı hazırladım. Gidip biraz dinlenin, akşam yemeği hazır olduğunda haber veririm."
Changbin'in annesi her ne kadar biraz çatlak olsa da melek gibiydi. Kadının gözlerine baka baka yalan söylememiz her geçen dakika daha çok göğsümü ağrıtıyordu. Changbin ile bu konuyu konuşsam iyi olurdu.
Bizim için hazırladığı odayı gösterince oyalanmadan girip kapıyı kapattık ve bu sefer annesinin bizi dinlemediğinden emin olduk. Ben çift kişilik yatağın ucuna otururken Changbin karşımda dikilmiş bana bakıyordu.
"Yüzündeki bakışı görebiliyorum, ben de anneme yalan söylemek istemiyorum ama artık çok geç. Bize inandı ve benim adıma hiç olmadığı kadar mutlu oldu. Kendi dertleri arasında bir de benim yalnız oluşumu düşünüp üzülmesini istemiyorum. En azından bunu ona borçluyum Felix"
Bir süre yüz ifadesini inceledikten sonra derin bir nefes verdim. Ona hak vermekten kendimi alıkoyamıyordum.
"Tamam, tamam. Ben de onun mutlu olmasını isterim ve bugün gerçekten ne kadar sevinçli olduğunu gördüm. Ama bu şekilde rol yapmaya devam edemeyiz Changbin, illaha ki bir gün bitirdiğimizi söyleyeceğiz ve o gün daha çok üzülecek çünkü bana alışmış olacak. Aynı şekilde ben de ona alışmış olacağım-"
"Felix, şimdilik bunları düşünmek istemiyorum. Hem nereden biliyorsun, ya devam etmek istersek? Ya bir gün söylediğimiz bu yalan gerçek olursa?"
İşte bunu demesini hiç beklemiyordum.
"Her neyse, şu anlık pek bir seçeneğimiz yok. Burda olduğumuz süre boyunca bu şekilde devam edelim, eve gittiğimizde konuşmamız daha iyi olur."
Dediklerime katıldığını kafasını sallayarak gösterdikten sonra dikkatini benden çekerek içinde bulunduğumuz odayı inceledi.
Özlemle duvarlara ve eşyalara bakıyordu. Saniyeler geçmeden aniden arkasındaki dolaba dönüp baktığında neler olduğunu anlayamıyordum. Hızlıca dolabın kapaklarını açmış, dizlerinin üstüne çökmüş ve bir şey aramaya başlamıştı.
"Changbin, ne arıyorsun?" Çok geçmeden tekrar doğrulup elindeki siyah, eski görünen bir kutuyla birlikte bana yaklaştı ve yatağın üstüne, hemen yanıma, oturdu.
"Burası ben üniversiteye gitmek için taşınmadan önce benim odamdı. Annem şu an misafirler için kullansa da eşyalarımın çoğu hala duruyor,"
Kutuyu dizlerinin üstüne yerleştirip kapağını açtı. Uzun süredir el değmediği, üstünden kalkan toz yüzünden belliydi. Yan tarafımdan tatlı bir hapşuruk sesi geldiğinde gülmeden edememiştim.
Kapağı bir kenara koyduktan sonra görüş açıma giren fotoğraf, mektup ve bir defterle merakım artmıştı. Changbin, sorgulayan bakışlarımı fark ettiğinde kutunun içindeki fotoğraflardan birini alıp bana gösterdi.
Eski bir kamerayla çekilmiş bir kareydi. Uçları sararmaya yüz tutmuş, mürekkep hafiften silikleşmeye başlasa da görüntü hala ayırt edilebiliyordu. Küçük bir bebeği kucaklamış, yirmilerin sonlarında gibi görünen bir adam vardı. Gülümsemesi bu eski kağıt parçasında bile güzel görünüyordu.
"Bu babam, kucağındaki de benim. Kansere yenilmeden birkaç ay önce çekilmiş bu. Onu benimle birlikte görebildiğim birkaç fotoğraftan biri,"
Bakışlarımı kağıttan çekip ona doğrulttum. Ağlamıyordu, gözleri dolmamıştı belki ama üzgün olduğu ortadaydı. Elindekini alıp bir kenara koydum ve en içten sarılmalarımdan birini vermeye çalıştım. Kafasını omzuma yasladığında yavaşça içini çektiğini duydum, elim kendiliğinden saçlarına gitmişti.
Bir süre hiç ses çıkarmadan öyle kaldık, ben halimden memnun olsam da Changbin esnemeye başlayınca uykusunun geldiğini anlamıştım.
"Hadi uyu," Diye söze girdikten sonra yerimden kalkıp battaniyenin bir ucunu kaldırdım ve yerinde rahat olduğundan emin oldum. "Ben de annenin yanına gideyim, yemeğini yerken yalnız olmasın."
Son bir kez saçlarında elimi gezdirdikten sonra doğrulup kapıya ilerledim, çıkarken duyduğum küçük teşekkür beni gülümsetmeye yetmişti.
~
Nasılsınız bakalımmUzuun bir süredir yoktum ve büyük ihtimalle fici bırakan çok kişi olacaktır, haklı olarak.
Artık düzenli yb yazmaya başlayacağım ve elimden gelen en kısa sürede fici bitirmeye çalışıcam. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, gerçekten çok heveslendiriyorlar.
Changbin'in babasından daha önce bahsettim mi hatırlamıyorum, daha önce bunu kontrol ettim ama herhangi bir yerde bir tezatlık olursa beni uyarmanızı rica ediyorum.
Şimdilik bu kadar, seviyorum hepinizi :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Delivery, Changlix
FanficFelix'in internetten satın aldığı oyuncaklar, yanlışlıkla Changbin'e teslim edilmişti. -Rahatsız olabileceğiniz ifadeler vardır, uyarı koymayacağım! [Texting, düz yazı] Seo Changbin × Lee Felix