Oy sınırı; 40.
~Changbin uyuduktan sonra annesiyle birlikte yemek yemiştik. Bana bu zaman kadar yaşadıkları anne-oğul maceralarını anlatmıştı. Fotoğrafta gördüğüm babası ile daha Changbin bir yaşlarındayken boşandıklarından bahsetmişti, çok geçmeden de henüz genç olmasına rağmen vefat edişinden buruk bir ifadeyle bahsetmişti.
Yemekten sonra yolda geçirdiğim saatlerin yorgunluğu kendini belli ederek beni uyumaya zorlamıştı. Sessizce yatağa, Changbin'in yanına, kıvrılıp uzun zaman sonra uykumu en iyi aldığım geceyi geçirmiştim.
Şimdi ise kahvaltı yapıyorduk, annesi yine dünkü gibi oğlunun gençliğinden bahsediyordu. Tek bir farkla, bu sefer rezil olduğu anları konu almıştı.
"...Ve sonra bir baktık, kafasını demirlere sıkıştırmış gözleri de dolu dolu. Karizmayı çizdirmemek için de kendisini ağlamamaya zorluyor,"
Dayanamayıp kahkaha attığımda Changbin bana hoşnutsuz bir bakış atıp yalandan küsmüştü. Aslında kendim için hazırladığım reçelli ekmek dilimini ona uzatıp ve kabul etmesini bekledim. Göz ucuyla ekmeğe baktıktan sonra dayanamamış ve gözlerini fazlasıyla alakasız bir noktaya dikerek büyük bir ısırık almıştı elimdeki dilimden.
Bu şekilde kahvaltıyı bitirmiştik, buraya geldiğim ilk saatler oldukça gergin olsam da annesini ve birbirleri ile olan ilişkilerini çok sevmiştim. Yeri geldiğinde aile, çoğunlukla da arkadaş gibilerdi.
Ancak şimdi gitme zamanımız gelmişti. Her ne kadar biraz daha kalmak istesem de kendimi söylediğimiz yalana kaptırmaya başladığımı fark ettiğimde sesimi çıkarmamıştım. Kendi hayatlarımıza dönme vakti gelmişti.
"Tekrar gelin olur mu, Felix oğlum kendine iyi bak!" Kadın bahçe kapısında durup bana seslendiğinde durup ona gülümsedim.
"Sen de kendine iyi bak anne, bizi de ziyarete gel!" Aynı şekilde ona seslendikten sonra arabanın ön koltuğuna yerleşmiştim. Changbin arabayı çalıştırırken ben camdan bizi izleyen annesine el sallıyordum.
Müstakil evlerin olduğu siteden çıktıktan dakikalar sonra sıkılmaya başladığım için radyoya uzandım, güzel bir kanal ararken Changbin'in sırıttığını duydum.
"'Anne, ziyarete gel' demek, ha?" Bana bir bakış attıktan sonra yola bakmaya devam ettiğinde gözlerimi devirdim.
"Ne var, çok tatlı bi kadın. İstediğim kadar evime davet ederim." diye çıkıştığımda gülmemeye çalışarak dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm.
"Dikkat et de gelen kargo teslimatlarını görmesin."
"Ne diyors- Yah, Changbin!" İmasını biraz geç anlayınca her ne kadar etkisi olmayacağını bilsem de yumruğumu koluna geçirdim. Araba kullandığı için şükretmeliydi.
~
"Annesini çok sevdim ben." Jeongin gözlerinden kalp çıkarak konuştuğunda göz devirdim. Evet, annesi tatlı biriydi ve ben de çok sevmiştim ama bunların hiç biri gerçek değildi sonuç olarak.
Changbin ile yolculuğumuzu tamamladığımızda nezaketen kahve içmeye davet etmiştim ancak ertesi gün teslim edeceği ve bitirmesi gereken işleri olduğu için başka bir zamana anlaşmıştık. Zaten evim bok götürüyordu, içten içe şükretmiştim reddetmesine.
Eve döndüğümü arkadaşlarıma söyleyince ise yarım saat içinde damlamışlardı. Olanları çok merak ediyorlardı ve Seungmin'in dediğine göre mesaj atmamı bekleyemezlermiş.
"Yine de daha ilk günden kaynana damat olmanız şaşırtıcı. Oğlundan başka kimsesi olmayan bir kadın sonuçta, kıskançlık yapıp zorluk çıkaracağını düşünüyordum."
Sehpanın üstündeki çayını alıp yudumlarken konuştu Jisung. Bu herkesin aklına gelebilecek ilk tahmin gibiydi ancak kadının öyle biri olmayışı bizim bu yalanımız için iyi miydi kötü müydü bilmiyordum, eğer dediği gibi kıskançlık yapmış olsaydı bunu bahane ederek işin içinden çıkabilir ve kendi hayatlarımıza dönebilirdik. Her şeyin bir yanlış anlaşılmayla başlaması tamamen romantik bir komedideymiş gibi hissettiriyordu.
"Tam tersi, daha eve girmeden ona anne dememi istedi kadın. Yakında nikah tarihini ne zaman alacağımızı bile sorabilecek potansiyelde." Hayretle konuştuğumda çarprazımda oturan üçlü kıkırdamıştı.
"Bir de bakmışsın belgeleri hazırlıyorsunuz Lixie, büyük konuşmasan iyi olur."
Jeongin'e göz devirip elimdeki fincanın üstünde parmağımı gezdirirken düşünmeden edemiyordum. Changbin benim idolümdü, fakültenin ve ülkenin en başarılı öğrencilerinden biri olması bir yana, isteyebileceğim her şeye sahip biriydi de. Gerek kişiliği, gerekse dış görünüşüyle kusursuza yakın biriydi. Ama her şeyin böylesine hızlı gelişmesi yüzünden kendime onu değerlendirecek ya da etkilenecek fırsat verememiş gibi hissediyordum. Tanışmamız da, tanıştıktan sonra yaşadığımız şeyler de sıradan bir çiftten farklıydı.
Yalanımızın gerçeğe dönebileceğini söylediği gece geldi aklıma. Yaptığı imalar ve bulunduğumuz durumdan şikayetçi olmaması beni daha fazla düşünmeye itiyordu. Sanırım şu an için yapabileceğim tek şey akışına bırakmak ve bize bir şans vermeyi düşünmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Delivery, Changlix
FanficFelix'in internetten satın aldığı oyuncaklar, yanlışlıkla Changbin'e teslim edilmişti. -Rahatsız olabileceğiniz ifadeler vardır, uyarı koymayacağım! [Texting, düz yazı] Seo Changbin × Lee Felix